Soma
katliamından kurtulan işçilerin insanlık dersleri sürmekte. Tabi, bu dersleri
anlayanlar için...
Nurhan
Yankın... Emekli bir maden işçisiydi. Ev aldığı için borçluydu. Emekli aylığı,
karınlarını doyurmaya yetmiyordu. Kredi borcunu ödemek ve iki çocuğunun eğitim
masraflarını karşılamak için yeniden madende çalışmaya başladı.
Emek
harcayarak geçinmenin dışında bir yol bilmiyordu Nurhan Yankın. Yerin
derinliklerinde kazma sallamaya başladı yeniden. Ne de olsa emekleri boşa
gitmeyecekti. Başlarını sokacakları bir evleri olacaktı. Çocuklarını okutarak modern
köle düzeninden kurtarmaktı amacı.
Soma
cehennemi yaşandığında yerin altındaydı. Can verdi ilkelliğin boy attığı
madende. Ölüsünü bir battaniyeye sardılar. Gözyaşları içinde toprağa verildi
Nurhan Yankın.
Nurhan
Yankın’ın kendisinden dört yaş küçük, iki çocuk babası kardeşi otuz sekiz
yaşındaki Ahmet Yankın da aynı vardiyada çalışmaktaydı. Hem de iki kardeşin
aynı vardiyada çalışmasının yasak olduğu bilinmesine karşın.
Ahmet
Yankın, yerin iki bin yedi yüz metre derinliğinde on saat direndi ölüme.
Kurtarıldığında baygındı. Hastaneye götürdüler onu. Eşi ve yakınları hastane
kapısında beklemekteydi gecenin kör ayazında. Kızılay battaniye dağıttı madenci
yakınlarına, soğuktan korunsunlar diye. Yankın ailesinden üç kadın, umut
yolculuğunun umutsuzluğa dönüştüğü sabaha etti Kızılay battaniyesinin altında.
Gece yarısı taburcu edildi Ahmet Yankın.
Kurtulduğuna sevinemeden apar topar Kırkağaç’taki soğuk hava deposuna gitti.
Ağabeyi Nurhan’ın cesedini teşhis için. Yüz altmış beş kişi cansız yatmaktaydı
orada. O yüz altmış cansız beden Ahmet Yankın’ın vardiya arkadaşlarıydı. Onları
gördüğünde yeniden fenalaşır Ahmet. Can dayanır mı böylesi bir acıya? Kendine gelince ağabeyini teşhis ediyor. Bu,
tarifsiz bir acının insanın yüreğine çöküş anıdır.
Ağabeyinin
cenazesiin bir battaniyeye sararak tabuta koyuyor Ahmet Yankın. Cenaze acılar
içinde defnedilir. Cenazeye sarılan battaniye mezarlıktan eve getirilir, yıkanıp
temizlenir. Bu battaniyenin Yankın ailesine ait olduğunu da belirtelim. Battaniyeye
başkalarının gereksinimi olur, diye Kızılay’a verilir. Üstelik Kızılay onlara
gece iyilik yapmıştır. Eşi ve yakınları Kızılay’ın battaniyeleriyle soğuktan
korunmuştur. Bu iyiliğin altında kalınır mı hiç? Atalarımız: “Yük altında eşek
kalır.” sözünü de boşuna söylememişlerdi. “Varsın, koca koca adamlar, devlet
yöneticiliğiyle zavallılıklarını örtmeye çalışanlar yük altında kalsınlar. Biz,
kalamayalım yük altında.” diye düşünmüş olmalı.
Yankın
ailesinin battaniyeyi yıkayıp temizledikten sonra Kızılay’a vermesi örnek bir
davranış. İyiliği, karşılıksız bırakmama davranışı. Hakkı olmayan bir şeye
sahip olmama ahlakı. Üstelik battaniyeyi temiz teslim etmek ise halkımızın ruh
temizliğinin bir göstergesi. Bunlar her insanda var olması gereken erdemler.
Yankın
ailesi kömür tozlarının bulunduğu battaniyeyi yıkayıp temizledi. Soma’da üç yüz
bir madencinin ölümüne neden olan siyasetçiler, açgözlü maden yöneticileri,
görevini savsaklayan bürokratların yıkanıp temizlenmesi olanaklı mı? Onları,
içine gömüldükleri pislikten arındıracak bir akarsu var mı acaba? Yıkanıp arınmak
her bedene, her ruha, her varlığa göre değil.
Yoksulun
hakkını gasp edenler, emekçinin ekmeğini sofrasından alanlar, yüzlerce ölüm
karşısında kıllarını kıpırdatmayanlar, halkın acısı karşısında tek bir gözyaşı
bile dökemeyenler, yürekleri taşlaşıp mideleri balonlaşmış kişilerin
anlayamayacağı bir davranıştır Yankın ailesinin yaptığı.
Harama
el uzatmamak... Hakkı olana rıza göstermek... Özellikle kamuya ait mala zarar
vermemek... Halkın ortak malı olan yardım malzemelerini sahiplenmemek...
Bunlar, insanlık erdemleridir; insansı canlıların anlamayacağı şeylerdir.
İnsansı yaratıkların, insanlık derslerini anlamaları olanaksızdır. Çünkü bu
dersler, insanlar içindir.
Adil
Hacıömeroğlu
21
Mayıs 2014
Nurhan Yankın; işçi emeklisi olarak , eğitim gören çocuklarının giderini karşılamak , onlara gelecek kurmak için yeniden işe gittiği Soma Madende katliama uğrayan emekçidir. Onun küçük kardeşi , iki çocuk babası Ahmet Yankın , baygın çıktığı madenden , ağabeyisi Nurhan'ın cesedini tanılar ; cesedi Kızılay'ın battaniyesine sarılı olarak teslim alıp gömerler. Battaniyeyi yıkayarak , kamu malı diye yeniden Kızılay'a teslim ederler. Hem de yöneticilerin , sorumluların devlet malını , kamu kaynaklarını yağmaladığı bir dönemde bu dürüstlük. Burada haramilerin , sömürücülerin alacağı önemli ahlâk dersi vardır. Ama nerede ? Emekçilere saygıyı artıran , haramilerin de halkın gönlünde ahlâk yönüyle dibe vurmalarına yol açan bu konuyu irdeleyen yazısı için Sayın A. Haciömeroğlu!na teşekkürler!
YanıtlaSilÖZGEN KARA
Yeraltı maden işçiliği dünyadaki en ağır meslek. Öyle zordur ki karanlıkta, kömür tozuna bulaşarak çalışmak, erken emekli edilirler bu yüzden. Çünkü, ya yeraltında göçükten-grizudan hayatlarını kaybederler ya da mutlaka kömür tozundan hastalanan akciğerleri izin vermez yaşamalarına. Ömürleri kısadır, gözleri hep sürmeli. Ne kadar yıkansalar da kirpik diplerinden çıkmaz o kömür tozları. Görseniz doğuştan sanırsınız…
SilAmasradan sonra dün gece de Zonguldak’ta dört madenci çıkartıldı göçükten. İkisi ağır, Ankara’ya sevk edilmişler. Dışarıda iş yok, içerisi ölüm. Gençler, ölümü bile bile giriyorlar ocağa. Bir kısmı yüksek okul mezunu çocukların.
Kısaca Adil bey, her ne kadar coğrafi özellikleri zor olsa da birilerinin dediği gibi bu toprakların kaderi değildir yaşananlar…
Şükran Balekoğlu Yamak