Dün
özel bir bankada işim vardı. Numaramı aldım, diğer müşterilerin de oturmakta
olduğu koltukların birine iliştim.
Beklemedeyiz...
Gazete okuyorum. Arada “Ding!” diye bir ses işitiliyor. Kafamı kaldırıp sıramın
gelip gelmediğine bakıyorum umarsızca.
Arkamdan
bir kadın sesi işittim. “Bizi özellikle bekletiyorlar.” dedi. Yanında oturan
bir başkası onun sözünü tamamladı: “Kapalıyız ya, onun için bekletiyorlar bizi.”
sözü mırıldanarak çıktı ağzından.
Aynı
sırada oturan bir başka türbanlı, gişede bulunmayan bir kadın memura seslendi.
Biraz kaba, öfkeli ve cüretkâr... “Bizi neden bekletiyorsunuz?”
Memure,
sesin geldiği yere döndü: “Arkadaşlarımız sırayla alıyorlar.” dedi biraz da şaşırarak.
Soruyu
soran türbanlı kadın: Yanındakilere: “Biz, başörtülüyüz ya, onun için bize
doğru düzgün cevap vermiyorlar. Bizi, insan yerine koymuyorlar.” dedi nefret
yüklü bir sesle. Yanındaki daha genç olan kadın: “Biz de onları insan yerine koymayalım.
Görsünler günlerini...” diyerek yanıtladı diğerini.
Konuşmaları
şaşkınlıkla dinlemekteydim. Sussan olmaz, konuşsan olmaz durumu egemen
dinleyenlerde. Ortalık kışkırtma kokmakta. “Susamam... Bu kadarına hiç
susaman...” diye geçirdim içimden. Arkama döndüm. Beş türbanlı kadın... En
yumuşak sesimle ve tüm sükûnetimle konuşmaya başladım.
“Bakın,
benim başımda örtü yok, ben de bekliyorum sizin gibi... Karşı koltukta oturan hanımefendilerin
başı açık. Onlar da beklemekteler. Bizim burada beklememizin nedeni, hükümetin politikası.
Özel sektör, bir kişiye on kişinin işini yaptırmakta. Gelelim, soru sorduğunuz
memurenin, size doyurucu bir yanıt verememesine... Burada gördüğünüz
çalışanların hiçbiri sizin sorununuzu çözemez. Yani, gişeye yeni bir memur görevlendiremez.
Çünkü onların buna yetkisi yok! Bu nedenle sizin bu yaptığınız yanlış. Kardeşlerinizi,
sizin gibi bekleyerek eza çekenleri düşman belliyor, belletiyorsunuz. Ayrıca
çok az ücretle köle gibi çalışan memur arkadaşlara da haksızlık ediyorsunuz. Bu
günah değil mi? Çalışma yaşamının nasıl olacağına hükümet karar verir.
Eleştirecekseniz hükümeti eleştirin!” diyerek sustum. Herkes sustu. Bir Allah’ın
kulundan lehte ya da aleyhte bir konuşma olmadı.
Şimdi
gelelim işin asıl noktasına. Oradaki türbanlı kadınların kışkırtıcı
konuşmalarına kim neden oldu?
Yıllardır
kent alanlarında, televizyonlarda “Benim başörtülü bacım, hep ikinci sınıf
vatandaş oldu.” diye bağıran RTE’dir bu kışkırtmanın sorumlusu. Yıllardır aslı
olmayan söylencelerle halkı böldü, yurttaşları birbirine düşürdü. Halkın içine
kin ve nefret tohumları ekti, ektirdi. Sonuç mu? Dün bankada yaşadıklarım... Ne
yazık ki bir kısım AKP’li tutucu (AKP’lilerin tümü değil.), laik kesimi düşman
bellemiş durumda. Bu tehlikeli bir durum. Bunu yaratanda başta RTE olmak üzere,
diğer AKP yöneticileri. Bu, aynı zamanda anayasal bir suç.
Ey
Tayyip Erdoğan, yukarıda anlattığım olay senin eserin. Sen, bu insanların içine
düşmanlık tohumları ektin. Ülkene zarar verdin. Bu zarar anlatılamayacak kadar büyük.
Kendi
halkını bölen, kışkırtan, düşmanlıklar yaratan birinden cumhurbaşkanı olur mu?
Hasbelkader o koltuğa otursa dahi ona cumhurbaşkanı denir mi?
Adil
Hacıömeroğlu
11
Eylül 2014
Adil Bey, o Banka salonundaki vatandaşların yarısı olur yarısı olmaz diyor, bu bir cehaletokrasi, sizin oyunuzla, okuma yazma bilmeyen bir kişinin oyu aynı değerde, boşuna mı köy Enstitüleri için çırpındı ülkeyi kuranlar, ah Atam ah neredesin..
YanıtlaSilAKP zihniyetinde bulunan etnik bölücülük söylemleri , din sömürücülüğü söylemleri ; yandaşlara kıyak , muhalifleri dışlama alışkanlığı özellikle RTE ' nin dilinden eksik olmamıştır. Bunun sonucu olarak kimi türbanlı kadınların : '' Bizi özellikle bekletiyorlar . '' deyip , asgari ücretle çalışanları tehdit edici ve azarlayıcı konuşmalarına tepki olarak Sn. A. Haciömeroğlu'nun saygı sınırları içinde uyarıcı , ders verici yanıtı da yürekli insan tutumunun yansımasıdır..RTE 'nin bölücü duruşu ülke insanlarını karşılıklı düşman durumuna sokmuştur.. İşte bunların akıcı anlatımı yazı karşımızda .Tşkkr.
YanıtlaSilÖZGEN KARA