DERSİMLİ KEMAL


Dün CHP Kurultay’ı toplandı. En heyecansız kurultaydı bu. Halkı ilgilendiren sorunlar görüşülüp tartışılmadı. Aslında kurultay, Kılıçdaroğlu’nun yanlış politikalar izleyerek aldığı seçim yenilgilerinin bir nevi onaylanması gibiydi. Genel başkanlığa seçildikten sonra hiçbir başarı gösteremeyen birinin hala görevini sürdürme isteği, anlaşılır gibi değil. Bu durum, demokratik geleneklere de siyaset ahlakına da uymamakta.

Önce kürsüye Muharrem İnce çıktı. Konuşmasına iyi hazırlandı denebilir. Tabanın anlayacağı dilden, halkın özlemlerini anlattı. AKP iktidarından neden kurtulmak gerektiğini yalın bir dille tek tek sıraladı. Kılıçdaroğlu’nun yanlışlarını da bu bağlamda ortaya serdi. Seçim yenilgilerinin nedenleri üzerinde durdu. CHP’nin sağa çekildiğini, bunun da kabul edilemeyeceğini dile getirdi. Konuşmasının başında, CHP’nin tarihsel köklerini vurgulaması heyecan ve umut vericiydi.

Muharrem İnce’nin konuşması bittikten sonra kürsüye Kılıçdaroğlu çıktı. İnce’nin konuşmasını gergin bir yüz ifadesiyle dinlemişti. Mikrofon başına geçer geçmez “Beni dinlemenizi istiyorum.” diyerek konuşmaya başladı. Bu tümce, kaygılı bir kişinin derdini anlatmak için feryadıdır ve eleştiriler karşısındaki savunma eksikliğidir. Ayrıca bu bağırış, mahalle kahvesine girip nara atan kabadayımsı birini andırmakta. Konuşmanın bazı bölümlerinde “Beni iyi dinleyin!” dinleyerek izleyicileri uyarması düşündürücüdür.

Kılıçdaroğlu, konuşmasının başında dinleyicilere yönelik bir sesleniş, esenleme sözü kullanmadı. Delege ve konukları belirterek bir tümce kurmadı. O zaman kime seslendi Kemal Bey? Duvarlara mı, koltuklara mı, hayal dünyasındaki kişilere mi? Konuşmanın girişinde bir sesleniş tümcesinin olmaması, onun ne kadar şaşkın, kızgın, kaygılı ve korku içinde olduğunu göstermekte. Konuşmasına başlamasındaki biçeminden hareketle Kılıçdaroğlu’nun, İnce’nin eleştirilerine tahammül edemediğini de söyleyebiliriz.

Kılıçdaroğlu’nun konuşması, “partinin sağa kayması, Atatürkçülükten uzaklaşması, elitizm, devleti yönetememe, çağdaşlık” konularındaki eleştirilere yanıtlar yetiştirme kaygısı; Kılıçdaroğlu’nu, bir partinin genel başkanına değil de okul tartışmalarında karşıtına acemice yanıtlar yetiştirmeye çalışan bir ortaokul öğrencisine benzetmekteydi.

“Deniz Gezmiş’in mezarına karanfil bırakan birinin sağcı olamayacağını” söylemesi gülünçtü. Sağcı ya da solcu olmak mezarlık ziyaretleriyle anlaşılmaz. Telaş içindeki savunmasında “Hem Denizlerin hem de Menderes’in mezarlarını ziyaret ettiğini” bir marifetmiş gibi anlatması ise siyasal fırsatçılığın (oportünizmin) güzel bir örneği.

Konuşmanın neredeyse tamamında tehdit vardı. İki de bir muhalif seslere izin vermeyeceği tehdidi, onun demokrasiyi içine sindiremediğini göstermekte. Konuşması sırasında çoğu zaman sesi titredi. Kaşları genellikle çatıktı. Kontrol edemediği bir öfkenin kuyusunda tutsaktı. Her tümcesinden siyasal ve kültürel birikiminin olmadığı belli olmaktaydı.

Kılıçdaroğlu’nun “Dersimli Kemal’im ben!” demesi açılım politikasını can-ı gönülden desteklediğinin bir göstergesi. CHP genel başkanlığı yapan biri, Türkiye’deki illerinin adını bilmez mi? “Dersim” feodalizmin, Cumhuriyet’e başkaldırının, Atatürk devrimlerini reddetmenin, etnik ayrımcılığın, mezhepçiliğin, çatışmanın adıdır.“Tunceli” ise Atatürk ve İnönü’nün isteğiyle Cumhuriyet’in verdiği addır.  “Tunceli” ulusal birlikteliğin, barışın, çağdaşlığın, aydınlamanın anlatımıdır.

Kılıçdaroğlu, “Tunceli” adı yerine “Dersim”i kullanarak AKP-PKK’nın bölücü tuzağına bilerek düşmüştür. Atatürk devrimlerine karşı AKP-PKK’nın açtığı bölücü savaşın tarafı olmuştur. Bu niteliğiyle Atatürk’ün koltuğunda oturamaz. Cumhuriyet’in kazanımları, aydınlığı yerine, feodalitenin karanlığını yeğleyen biri CHP’li olamaz. CHP de bu yükü daha fazla taşıyamaz, taşımamalı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının büyük bölümünde yönettiği partinin adını yanlış söylemesi ise dikkatlerden kaçmadı. Daha önceki bazı yazılarımda da söyledim, yine söylüyorum. “Cumhuriyet Halk Parti” değil, “Cumhuriyet Halk Partisi”. CHP genel başkanları Türkçeyi kullanırken özen göstermeli. Çünkü dil devrimini yapan CHP’dir.

Ne yazık ki partinin tarihini bilmeyen, oturduğu koltuğun sorumluluğunu taşıyamayan biri, CHP genel başkanı olamaz. Olursa da CHP, böyle sağa sola savrulur, ekseni kayar. Böyle giderse CHP’ye, kendi yaptığı devrimi yok ettirecekler. Yıllardır işbirlikçi sağ iktidarların emperyalizmin desteğiyle yapamadığını CHP yönetimine yaptıracaklar. Ne acı değil mi?
                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           6 Eylül 2014

5 yorum:

  1. CHP, bir genel seçime Kılıçdaroğlu ile gidilmeyeceğini biliyor, şükür ki Kılıçdaroğlu kendi de bunun farkında, aslında Kurultayı Kılıçdaroğlu kazanmadı, delege sadece laf salatası ustası İnce'yi eledi, henüz bir genel başkan adayı yok, ama en yakın isim Sarıgül, bu genç arkadaşa bir şans verelim, kaybedecek neyimiz kaldı ki?

    YanıtlaSil
  2. KILIÇDAROĞLU DÜN Kİ KURULTAY KONUŞMASIYLA BENİM GÖZÜMDE BİTTİ ÖZELLİKLE DE RAKI SOFRASINI DEĞİNEREK NE KADAR BASİT VEDE DÜŞÜNMEDEN KONUŞMA YAPTIĞINI GÖRMÜŞ OLDUM BARİ ÖNCEDEN BU KONUŞMAYI KONTROL EDİN CHP OLARAK VE REZİL OLMAYIN.

    YanıtlaSil
  3. Elbette çok acı ve şuan itibariyle taşlar bağlanış hatta delegeler bile sıradanlığa mahku olarak Devleti kuran partinin rotasından çıkartılmasına bilerek bilmeyerek uyuma modunda destek vermiş oldu. Av. Uğur

    YanıtlaSil
  4. Saygın Öğretmenim. Gene doğruları, gene çok anlamlı bir biçemle yazmışsınız, sağ olun, var olun... Cumhuriyet'in Tunceli'sinden, Seyit Rıza'nın Dersim'i diyerek söz etmek bir CHP'li tarafından yapılmaz. Ancak bir YCHP'li böyle davranabilir. O zaten bir "açılım"cıdır... O zaten "bu ülkede laiklik tehlikede değildir" diyendir... O şimdi "her etnik dilde eğitim yapılmalıdır"ın gerekçelerini hazırlamakta olan biridir... O, gerçek CHP'lileri, bizi utandırandır...

    YanıtlaSil
  5. Saygın Öğretmenim, az önce yazdığım yorum, adsız biçiminde yayımlanmasın. Adımı gizlemiş değilim. Ben, okurunuz Tarık Konal'ım... Sağ olun, gönenç içinde kalın!

    YanıtlaSil