Madende
göçük oldu. Sorumlu bakan “Tertemiz öldüler dedi.” İş kaldığı yerden sürdü,
gitti. Para gerekliydi, Maden duramazdı.
Ayamama
Deresi taştı. TIR garajında, arabaların içinde uyuyan sürücüler öldü. İşe
gitmek için karavanların içine istiflenen kadın işçiler boğuldular. Zamanın
başbakanı “Ayamama Deresinin yatağında yapılaşmaya son verilecek.” dedi. O
günden beri dere yatağı, betondan görünmüyor. Yapılaşma, katlanarak arttı.
Çünkü kalkınmanın temeli inşaat!
Sel
baskınında, TOKİ evlerinde yurttaşlar can verdi. Suç derelere atıldı. TOKİ,
akarsu yataklarına gökdelenler yapmayı sürdürdü. “Milli servet(!)” selde boğulamazdı,
insanlar boğulurdu ama...
İnşaat
şantiyesindeki çadırda, işçiler uykuda canlı canlı yandılar. Suç çadırdaydı.
Eğer plastik olmasaydı, bu kadar hızlı yanmazdı, dediler. AVM inşaatı tüm
hızıyla sürdü. Ne de olsa “milli servet(!)”ti.
Cezaevi
aracındaki mahkûmlar, hunharca yandı. Arayıp soran olmadı. Çünkü onlar zaten
mahkûmdular. “Tutsaklığa mı, ölüme mi?” diye soran olmadı.
Erzurum’da
göletteki trafoyu onarmaya giden işçiler, kış günü buz tutan göle düştüler.
Herkesin gözü önünde çırpınarak, bağırarak boğuldular. Hiçbir yetkili
sorumluluğu üzerine almadı. Kurtarma görevinin kimin sorumluluğunda olduğu, aradaki
kısa paslaşmalarla yitti, gitti.
AKP’nin
törenlerle açtığı hızlı tren kaza yaptı, onlarca yurttaş yaşamını yitirdi. Suç,
rayların üzerinde kaldı. Nasıl olsa dili yoktu, kendini savunamazdı.
Marmara
Denizi’nde beş genç deniz bisikletiyle ölüme gittiler. İşyeri sahibi yakında
deniz bisikletlerinin sayısını artırır. Çünkü bu işin doğası böyle... Bir şey
dersen, “Sen özel girişim düşmanı komünist misin?” deyip üzerine çullanırlar.
Tersanelerde
işçinin can vermediği hafta yok neredeyse. Üretim aksamasın, dışsatımımız zeval
görmesin, diye sesler kısılmakta kısa dalga radyolar gibi.
Soma’da
ölüm, göz göre göre üç yüz bir madencinin üstüne çullandı. Padişah Efendi
“Ölüm, bu işin fıtratında var.” dedi. Madenin patronu ise örnek işletmeci
seçildi. Neden mi? AKP mitinglerine düzenli olarak işçilerini götürüyor diye.
Yakında dava kapanır, suçluymuş gibi gösterilenler de beraat eder.
Mecidiyeköy’de
Padişah Efendi’nin imam hatipten sınıf arkadaşının inşaatında, otuz ikinci
kattan asansör düşüyor. On işçi, on insan evladı, on emekçi, on alın terini
ekmek yapan can uçup gidiyor... Başbakan olacak kişi “Onlar şehittir.” demekte.
Hazret, Ortaçağ papazları gibi ölenlere cennet vaat ediyor. Ölümün böylesine
kutsanmasının nedeni, yeni ölümlere doğabilecek tepkilere şimdiden önlem
almak...
Mecidiyeköy’deki
gökdelenin imam hatipli patronu, kameraların karşısına çıkıyor. İnşaatında on
kişi can vermiş, on yaşam sönüp gitmiş. Yüzünde acının izi yok! Sesinde
üzüntünün tınısı yok! Her şeyin çalışma kurallarına uygun olduğunu anlatmakta.
Her şey uygunsa on kişi neden öldü be adam? Onun derdi otuz altıncı kattaki
yapıyı kırk ikinci kata ulaştırmak.
“Milli
servettir.” yazık olur emeklere yoksa... Bunca para harcamış adamcağız... Para
kutsanıyor, beton kutsanıyor... İnsan mı? O da ne? Onun esamisi okunmaz paranın
betonun kapladığı yüreklerde. Vicdanlara beton dökülünce insanlığı,
cüzdanlardaki banknotlarda mı bulacaksın kardeşim? Boşuna arama, cüzdanda insanlık olmaz.
Adil
Hacıömeroğlu
8
Eylül 2014
İnsan çok ama para az, bize insan değil para lazım hem 80-90 milyon nüfuslu ülkede 300-500 canın ne önemi var, ölen ölür kalan sağlar bizimdir, analar daha ne işçiler doğurur, bir haftaya kadar her şey unutulur, gündem bir anda değişir,enaz 20 tv kanalı bir o kadar gazete sadece bu unutturma görevini yapıyor, nerde kalmıştık, ekmek için dersimli Seda yok o da değil, kafayı yedim yine, yeniden !'^!^45*1345*9013 ...dııııt...dıt
YanıtlaSilDemedi demeyin AKP önümüzdeki seçimde oylarını arttırarak yine tek başına iktidar olacak
YanıtlaSil