2004’ten
beri CHP üyesi olduğum CHP’den ayrıldım, neden?
Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel başkanı olmasıyla partinin
geleneksel Kemalist çizgisinde önemli değişikler oldu. Gerçi daha önceleri
parti politikalarında küçük çapta sapmalar olsa da genel çizgi fazla değişmedi.
Kısacası eksen kaymadı.
Deniz
Baykal’a yapılan bir kaset komplosuyla iş başına gelen Kılıçdaroğlu ve
yönetimi, öncelikle partiden söz ederken YCHP demeye başladılar. Bu söylemle
partinin geçmişle, tarihte oynadığı rolle ilişkisi kesilmeye çalışıldı. CHP, bu
yolla köksüzlüğe tutsak edildi. Buna koşut olarak Kılıçdaroğlu’nun “Biz,
1930’ların CHP’si değiliz.” demesi YCHP’nin tarihiyle hesaplaşmasının açıkça
ilanıydı.
YCHP’nin
tarihiyle bağları koparılınca dünya görüşü de farklılaştı. Emperyalizmle
savaşım için kurulan parti, iktidar olmak için ABD’ye şirin görünme yolunu seçti.
Bu da emperyalizme açık bir teslimiyet olmakta. Zaman zaman bazı YCHP
sözcüleri, ABD ile diyaloglarının gelişmesinin önemini ballandıra ballandıra
anlattılar.
Atatürk’e,
İnönü’ye ve kurucu kadrolara karşı AKP-PKK sözcüleri fırsat buldukça saldırıya
geçtiler. Cumhuriyet’in kurucu, önder kadroları katliamcılıkla suçlandılar. Hem
de haksızca... Tüm tarihi belgeler, Cumhuriyet kurucularını aklarken YCHP
Lideri Kılıçdaroğlu “Dersimli Kemal’im!” diyerek bu suçlamalara haklılık
kazandırdı. Bu söylemiyle Cumhuriyet’in yanında değil, Cumhuriyet yıkıcıları
AKP-PKK’nın yanında saf tuttu.
AKP’nin
“açılım” adı altında başlattığı Türkiye’yi bölme planına ses çıkarmadığı gibi
“Avrupa yerel yönetimler özerklik şartını” kabul edeceklerini söyleyerek açık
destek verdi. Kimi zaman AKP ile “açılım” konusunda yarışması Atatürk’ün
CHP’sinin kimlerin elinde oyuncak olduğunu göstermekte. Oysa “açılım” adı
verilen “çözüm planı” tamamen ABD tarafından hükümete dayatılan BOP kapsamında
bir yaptırımdır. “Açılım” denen bölünme projesinin karşısında olması gereken
parti CHP olmalıydı. Ancak ne yazık ki tarihsel misyonuna ters bir tutum
takındı.
Cumhuriyet
Devrimi, Ortaçağ düzeni ve onun destekçisi sömürgeciliğe karşı yapıldı. Çünkü
çağdaşlaşma savaşımı, bu iki gerici gücü alt ederek başarıya ulaşır. YCHP
yönetiminden bazı kişiler; zaman zaman Seyit Rıza, Şeyh Sait, Said-i Nursi gibi
emperyalizmin açık desteğini alarak Cumhuriyet’e savaş açan feodal düzenin
temsilcilerini savundular. Anadolu gericiliğinin simgeleri olan bu kişilere mağduriyet
sıfatı kazandırmak için uğraşanlar oldu ne yazık ki. Bu, YCHP yöneticilerine,
kimi milletvekillerine yakışmadı. Kendilerince halk dalkavukluğu yaparak her
kesimden oy alma kurnazlığı, onları gericiliğin kucağına attı. Bazı
milletvekilleri daha ileri giderek tekke ve zaviyelerin açılması için görüş
açıklamaları ise anlaşılır gibi değil.
Cumhuriyet
Devriminin en önemli dayanaklarından biri de ulusal endüstridir. Cumhuriyet
kurucularının bin bir emekle kurdukları sanayi tesisleri bir bir satılırken
YCHP yönetiminin genellikle suskun kalması anlaşılamaz. “Niye sattın?” sorusu
yerine “Neden ucuza sattın?” denmesi özelleştirme konusunda iktidarla aynı
doğrultuda olduklarının bir göstergesi.
Türkiye
de sanayi, tarım, hayvancılığın yok edilmesi; üretim yerine tüketimin
yeğlenmesi; dışa bağımlı sıcak paraya dayalı bir ekonomik düzenin geçerli
olmasının mimarı Kemal Derviş’tir. Kılıçdaroğlu’nun daha seçimler yapılmadan
Derviş’i ekonomiden sorumlu bakan ilan etmesi, iktidara geldiklerinde AKP’nin
uygulamakta olduğu ekonomik düzenin aynen süreceğinin egemen güçlere
duyurusudur. Derviş’in ekonomik anlayışı halkı gönence ulaştırmaktan çok,
asalak bir zümrenin varsıllaşmasına yöneliktir. Derviş’in ekonomik anlayışı
Türkiye’nin dışa bağımlılığını artırmak yolundadır. CHP’nin emperyalizme karşı
olan tarihsel anlayışına Derviş’in ekonomik anlayışı uyar mı?
Atatürk,
daha TBMM’nin açıldığı ilk günlerde emperyalizme ve kapitalizme savaş açmıştı.
Ulu Önder şunu çok iyi bilmekteydi ki: Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasal
bağımsızlık olmaz. Bunun içindir ki Lozan’da kapitülasyonların kaldırılması
için günlerce ter döktü Türk heyeti. Bundandır ki, ulusal endüstriyi kurmak
için olağanüstü bir çalışma, özveri göstermiştir Cumhuriyet kurucuları.
Ulus
devlet anlayışı, Türkiye’yi bir arada tutan en önemli öğedir. Bu konudaki en
küçük sapma, Türkiye’yi geri dönülmez karanlıklara sürükler. Bu nedenle YCHP
yönetiminin zaman zaman “açılım” kapsamında ulus devletin temel ilkelerinin
tartışılmasına taraf olması kabul edilemez. Bu durum, Türkiye’ye yapılan
küresel saldırıları yoğunlaştırır; halkı böler, ulusu dağıtır. Bir CHP üyesi
olarak böyle bir aymazlığa ortak olamazdım.
CİA’nın
yan kuruluşunun TR 705 kodlu haber elemanının (Buna halk dilinde ajan ya da
casusu denir.) CHP’de genel başkan yardımcısı olmasının hiçbir haklı açıklaması
yapılamaz. CHP yönetimi, emperyalist istihbarat örgütlerinin haber
elemanlarının yer aldığı değil, emperyalizme karşı kahramanca savaşanların yer
alacağı bir yer olmalı.
Burada,
bir köşe yazısının sınırları içine sığmayacak kadar yanlışlar yaptı YCHP
yönetimi. Bunların hiçbiri, Atatürk’e bağlı yurttaşlarca kabul edilemezdir.
Atatürk:
“İki büyük eserim var: Biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk
Partisi’dir.” Demişti. Ne yazık ki Atatürk’ün iki büyük eseri de Cumhuriyet
Karşıtlarını işgali altındadır. Bu nedenle hem Türkiye Cumhuriyeti’ni hem de
Cumhuriyet Halk Partisi’ni kurtarmak için, onları yeniden Atatürk çizgisine
getirmek için CHP’den ayrıldım. Amacım, tüm yurtseverlerin Atatürk’te ve
altıokta birleşmelerini sağlayarak Cumhuriyet’i yeniden kurmaktır.
Adil
Hacıömeroğlu
3 Nisan 2015
CHP gözümden düşeli epeyce zaman oldu. Yazdıklarınızı ve fazlasını adım adım takip edip zaman zaman şaşkınlık, zaman zaman isyan içinde ''nereye gidiyor bu CHP'' deyip durdum. Ne var ki alternatif yok.
YanıtlaSilSadece CHP nin değil Herşeyin sonu geldi aslında, yeni bir başlangıca doğru gidiyoruz sanki
YanıtlaSil