Günümüzde
içinde bulunduğumuz siyasal durum,
neredeyse 19 Mayıs 1919 öncesiyle aynıdır. Nasıl mı? Bakıp
karşılaştıralım...
I.Dünya
Savaşı’nda yenilen Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes
Antlaşmasını imzaladı. Antlaşmaya kısaca göz atalım:
“Ordu
dağıtılacak, silahlar teslim edilecek. (Antlaşma maddelerini kısaltarak
yazıyorum.)” dendi Mondros’ta.
Bugünse...
Ergenekon, Balyoz... gibi uydurma davalarla TSK sindirildi. Savaşma azmi
kırıldı. Deneyimli, yurtsever subay kadrosu tasfiye edildi.
“Donanma
teslim edilecek galip devletlere.” Kimlere? İtilaf devletlerine... Yani
İngiltere, Fransa ve İtalya’ya...
“Milli
Gemi” üretti diye Türk donanması, AKP- Cemaat işbirliğiyle tarihinin en büyük
saldırısına uğradı. Seçkin denizcilere, görevlerini bıraktırdılar bu
saldırıyla. “Darbe yapması olanaksız olan Deniz Kuvvetleri, ne yazık ki
“darbecilik” suçlamasıyla güç yitimine uğratıldı.
“Ulaşım
ve iletişim araçları itilaf devletlerinin denetiminde olacak.” demekteydi
Mondros.
Günümüzde
ise... İletişim organlarının tamamı yabancılara satılmış durumda. Ulaşım
araçları ise satılmak için sırada beklemekte...
“Limanlar,
itilaf devletlerinin denetiminde olacak.” dendi tutsaklık anlaşmasında.
Günümüzde
mi? Neredeyse tüm limanlarımız özelleştirme adı altında satıldı bir bir.
“Vilayet-i
Sitte (Altı il) kargaşa olursa itilaf devletleri buraları Erzurum, Elazığ, Van,
Bitlis, Diyarbakır ve Sivas) işgal edebilecekti.” Bu illerde bir Ermeni devleti
kurmanın girişimiydi bu.
Günümüzde
ise yurdumuzun bir bölümü, yine dün olduğu gibi vatandan koparılmaya
çalışılmakta. Emperyalist güdümlü bir devletçiğin kurulması için ihanet
şebekeleri çalışmalar yapmakta.
Mondros’a
ilk karşı koyan Atatürk oldu. Hem de imzalandığı anda... O gün kafasına
koymuştu Atatürk sömürgecilerle savaşmayı.
Atatürk,
19 Mayıs’ta Samsun’a çıktı. 21-22 Haziran 1919 gecesi Amasya Genelgesi kaleme
alındı. Bu genelge, bağımsızlık ve özgürlük haykırışıdır.
“Vatanın
bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.” Bugün aynı tehlike vardır.
Türkiye parçalanmayla karşı karşıyadır.
“Milletin
bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” diye haykırdı
Mustafa Kemal ve arkadaşları. Günümüzde de bağımsızlığımızı korumak için Türk
Ulusundan başka dayanacağımız hiçbir güç yok.
“Milletin
içinde bulunduğu durum ve koşulların gereğini yerine getirmek, haklarını gür
sesle dünyaya duyurmak için her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir
kurulun varlığı zorunludur.” denmekteydi Amasya Genelgesi’nde kurtuluşu
mandacılıkta ve yabancı başkentlerde arayanlara karşı.
Bugün
mü?
Bugün
de birçok siyasal parti iktidara gelmek için önce Washington ve Brüksel’den
onay almak için çırpınmaktalar. Tıpkı dünün mandacıları gibi.
O
zaman kurtuluş nasıl olacak? “Her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir
kurulun varlığıyla” Yani emperyalist merkezlerin denetiminden uzak bir
örgütlenmeyle olacak kurtuluşumuz.
İşte,
bunun için ne Washington’dan ne de Brüksel’den onay bekleyen, yalnızca Türkiye
topraklarından gücünü alan Vatan Partisi var. Dün olduğu gibi bugün de vatanın
özverili fedailere gereksinimi var. Vatandan daha aziz ne var ki?
Adil
Hacıömeroğlu
6
Nisan 2015
Bakalım halkımızın tercihi ne olacak, Mondros mu Cumhuriyet ve Atatürk mü?
YanıtlaSil