Siyasal
tercihimi Vatan’dan yana kullandıktan sonra farklı kesimlerden dostlarım ve
internetten yazılarımı okuyan yüzlerini görmediğim seslerini işitmediğim, ancak
yürek çırpıntılarını duyumsadığım arkadaşlarımın ısrarı sonunda aday adayı olmaya
karar verdim.
Aday
adaylığı başvuru süreci başlayalı günler olmuştu. Ben, biraz geç kalmıştım. Çabucak
gerekli evrakları hazırladım ve 30 Mart 2015 akşamı Vatan Partisi İl
Başkanlığına başvurumu yaptım. Yıllardır, yaşadığım, çalıştığım Bakırköy’ün
bulunduğu İstanbul 3.Bölge’yi, Vatan hizmeti için uygun buldum kendime. Bu
bölgede on üç ilçe vardı. Bakırköy İlçe Örgütünün dışındakilerin ne
yöneticilerini ne de üyelerini tanımaktaydım.
Medyatik
biri değildim. Arkamda büyük medya ve sermaye kuruluşları da yoktu. SSK
emeklisi biriyim. Önseçim için doğru dürüst bir bütçe yapacak durumum da ne
yazık ki yok. Gerçi bütün bunlar olsa da bir şeye yaramayacağının farkındaydım
Vatan görevinde.
İstanbul
kartıma elli liralık akbil yükledim. İlçelerde yapılmakta olan üye
toplantılarına gitmeye karar verdim. Toplantıların çoğunda uzun olmamak
koşuluyla kısaca kendimi tanıtıp biraz da siyaset konuştum. Yılların verdiği
öğretmenlik deneyimiyle parti üyelerinin konuşmama gösterdikleri ilgiyi ya da
varsa ilgisizliği anlamam kolay oluyordu.
Üç
ilçenin (Beylikdüzü, Büyükçekmece ve Silivri) dışındaki ilçe örgütlerini
ziyaret ettim. Üyelerin sorularına içtenlikle yanıtlar verdim.
Reklam
kampanyasına gelince... Zaman ve bütçe darlığından diğer partilerdeki aday
adaylarının yaptıkları gösterişli tanıtımları yapmam zaten olanaksızdı. 31 Mart
gecesi, tüm yaşamım boyunca iki kez görüştüğüm Bahçelievler İlçe Başkanı İsmail
Aydoğmuş Bey beni aradı. Benden bir fotoğrafımı göndermemi istedi.
Ben
de safça “Ne yapacaksın? diye sordum.
İsmail
Bey: “ Size afiş bastıracağım.” dedi. Hemen afişlerin ne kadara mal olacağını
da söyledi, ama ben o kadar şaşkınım ki anlayamadım ödemem gereken parayı.
Ertesi
gün Bakırköy İlçe örgütünde arkadaşlarla derin bir söyleşinin içindeyiz. Birden
karşımda üç güleryüzlü adam gördüm. Önde her zamanki neşesiyle aday adaylarından
Muammer Öztürk. Yanında Sayın Aydoğmuş ve arkalarında Baki Ercan. Sayın Ercan’ı
ilk kez görüyordum. Elinde kocaman bir naylon çanta. Hemen yanıma geldi.
Nerdeyse bölgedeki ilçelerin tümünü sayarak “Bu ilçelerde afişlerini duvarlara
yapıştırdık. Şu ilçelere de gidemedik.” dedi
Baki Bey. Daha ben “Bismillah!” demeden arkadaşlar kampanyaya başlamışlardı
bile.
İsmail
Bey’e afişlerle ilgili borcumun ne kadar olduğunu soruyorum.
O,
biraz sıkılarak her zamanki gibi gözlerinin içi gülerek “Yirmi...” diyor. “Yalnızca
kâğıt masrafı...”
Veriyorum
yirmi lirayı. Bu olağanüstü dostluk karşısında ellerim titremede; yüreğimden
bir ılık pınar göğüs boşluğuma doğru akmaya başladı.
Afişlerimi
dağıtan benim gibi aday adayı olan Muammer Öztürk. Birkaç gün sonra önseçimde
yarışacağız kendisiyle. Diğer partilerde aday adaylarını birbirlerinin gözünü oydukları
bir Türkiye’de Sayın Öztürk benim propagandamı yapmakta, hem de büyük bir
içtenlik ve yüce gönüllülükle.
Muammer
Öztürk deyince bir tanıklığımı anlatmadan geçemeyeceğim. Bahçelievler İlçe
Örgütünde aday tanıtım toplantısı var. Muammer Bey ev sahibi... Aday adayları
kendilerini tanıtmaktalar partililere... Tam da konuşmaların orta yerinde
Muammer Bey, karşımdaki panoya Aday adayı Cem Ayaz’ın fotoğrafını ve
özgeçmişini asmakta. Bakakalıyorum ona... Yanımda fotoğraf makinem yoktu.
Telefonum tarihi eser olacak neredeyse, yalnızca konuşmaya yarıyor. Bu durum
karşısında söz hakkı istiyorum. Ayağa kalkıp gördüğüm olayı anlatıp “Bu
kardeşliğimiz sürdükçe Cumhuriyet’i yeniden kurma görevinde başarıya
ulaşacağımızı” söylüyorum.
Bağcılar,
Küçükçekmece ve Avcılar’da benzer onlarca olay yaşadım. Aday adayları arasında
rekabet değil, dostluk vardı. Bu arada gittiğim her yerde derin, içten çıkarsız
dostluklarını esirgemeyen vatanseverlere binlerce teşekkür...
Ne
kadar mı masraf ettim? Bir ilçemizin yemeğine yüz lira verdim. Başka bir
ilçenin kahvaltısına yirmi beş lira... Afişlere yirmi... Hep toplu taşıma
araçlarını kullandım. Akbil masrafını ve acıktığımda yediğim simitleri de
eklediğimde önseçim kampanya masrafım iki yüz lira. Belki yanlış anlayanlar
olabilir: Yineleyeyim... İki yüz (200 TL) Türk Lirası...
Şimdi
herkes merak içindedir. “Bundan sonra bütçemiz ne olacak?” diye... Vatan görevinde
sermayeye teslim olunmaz. Vatanseverlerin gönüllerinden koparak yapacakları
bağışlarla imecemizi sürdüreceğiz.
Önseçim
bitti, sıralamalar yapıldı. Dokuzuncu sırada milletvekili adayıyım. Niye mi?
Vatan için...
Adil
Hacıömeroğlu
10
Nisan 2015
Mesele Vatan ise, gerisi teferruattır..
YanıtlaSil