ATATÜRK SOSYAL DEMOKRAT MIYDI 1?


Dr. Hasan İleri’nin yazdığı Türkiye’de Sosyal Demokrasi (1908-1998) adlı kitap uzun süredir elimde. Kitabı ilgi ve merakla okudum. Türkiye’deki sosyal demokrasinin en ayrıntılı inceleme kitabı. Kitap, tarihsel sıralama esas alınarak yazılmış. Bu kitabı öncelikle CHP’liler, solcular, kendisine sosyal demokrat diyen herkes okumalı.

Sayın İleri ile Ulus Gazetesinde birlikte köşe yazarlığı yapmaktayız. Bu, benim için onur duyulacak bir şey. Kitabı bana göndereli epeyce oldu. Biraz tembellikten diyelim, biraz da gündemin el vermemesinden diyelim bir türlü bu kitapla ilgili yazamadım. Son günlerde CHP konusunda tartışmaların hızlanması ve YCHP yönetiminin tarihsel konumuyla sürekli çelişip çatışması yazmamızı zorunlu duruma getirdi.

Sayın Hasan İleri tıp doktoru... Enfeksiyon hastalıkları uzmanı... Balıkesir Edremit’te yaşamakta. Kitabı kendi kısıtlı olanaklarıyla bastırmış. Dizgisi, baskısı amatörce. İçerik ise çok güzel... Bu nedenle bu konuda kitaplar çıkaran yayınevlerine derim ki bu kitabı kaçırmayın, hemen basın. Yayınevinizin böylesine bir kitabı yayımlamamış olması büyük bir eksiklik. Tabi bu arada Dr. Hasan İleri’ye teşekkür etmek Atatürk’e, Cumhuriyet’e bağlı bir kişi olarak yurttaşlık borcumuzdur.

Atatürk’ün kurduğu CHP’nin sosyal demokrasiyi benimsemesinin büyük bir çelişki olduğunu ve kendi tarihini reddetmesi olduğunu birçok yazımda defalarca yazdım. Atatürk, zamanında dünyada var olan tüm siyasal ideolojileri, araştıran bir dahi. Sosyal demokrasiyi de komünizmi de faşizmi de liberalizmi de kapitalizmi de bilmekte. Yirminci yüzyılın başında ortaya çıkan emperyalizm konusunda da oldukça bilgili. Siyasal ideolojileri yalnızca yüzeysel bildiğini sanmayınız. O, işin felsefi boyutlarını üst düzeyde bilen birisiydi.

“Türkiye’de sosyal demokrasiyi, Kemalizmin bir ileri şekli ya da eşdeğeri ya da öncesi gibi görme yanlışlığının varlığını sürdürmesi düşündürücüdür. (İkinci baskının Önsözü, sf. 4)” demekte Sayın İleri. Bu saptamasıyla Kemalizmle sosyal demokrasinin uyuşmaz ve çelişkili birer dünya görüşü olduğunu anlatmakta.

“Sosyal demokrasi, sosyal demokrat söylemleri Türkiye’de, özellikle 12 Eylül 1980 sonrasında sık kullanılır olmuştur. Buna sebep herhalde “solculuk” ya da “sosyalizm” söylemlerinin 12 Eylül 1980 sonrasında pek hoş karşılanmayacağı düşüncesi olabilir. (sf. 6) Burada Sayın Yazar, 12 Eylül darbesinden sonra Türkiye’nin sağcılaşmasını ve sol değerlerden, söylemlerden uzaklaşmasını çok iyi saptamakta.

Sosyal demokrasinin kurucuları sayılan “Bernstein ve Kautsky ‘demokrasi tercihi’ ve ‘şiddetin reddi’ konularında uzlaşmışlardır. (sf 12)” Burada “şiddet”ten kasıt, devrimdir. Bu anlayışla sosyal demokratlar, sosyalizmin temelinde var olan “devrim” olgusunu reddetmekteler. Kemalizm devrimcidir. Bu nedenle sosyal demokrasiyle ters düşer.

Sosyal demokratlar, kapitalizmi ve onun yüksek aşaması olan emperyalizmi koruma yoluna gitmişlerdir. Bu nedenle birçok yazımda vurguladığım gibi sosyal demokrasi, emperyalizmin sol ayağıdır. Sağ ayağı da liberalizmdir. Her iki görüş de kapitalizmi korumaktalar. Ezen burjuvaziyle her hangi bir sorunları yoktur.

Atatürk, 13 Eylül 1920’de Halkçılık Programında şunları söylemekte: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, hayat ve istikbalini kurtarmayı yegâne ve mukaddes gaye bildiği halkı, emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtarmak irade ve hâkimiyetin hakiki sahibi kılmakla gayesine ulaşacağı inancındadır. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak yayınları, c. 9, sf 323)” Atatürk, burada halkın egemenliğinin kurulmasının biricik yolunun emperyalizm ve kapitalizmden kurtulmakla olacağını açıkça vurgulamakta.

“Efendiler, biz hakkımızı korumak, bağımsızlığımızı güven altına almak için, toptan bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı milletçe savaşmayı uygun gören bir doktrini izleyen insanlarız.  Biz, Batı emperyalistlerine karşı tam bağımsızlığımızı korumakla kalmıyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerin güçleri ve bilinen her vasıtası ile Türk Ulusunu, emperyalizme araç olarak kullanmak isteyenlere engel oluyoruz. Bununla bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz.” demekte Atatürk. Kurtuluş savaşı daha başarıya ulaşmadan bütün insanlığın kendilerini örnek alacağını öngörmekte Ulu Önder. Bu, Kemalizmin evrensel niteliğini göstermesi bakımından ilginçtir. Bunun içindir ki birçok ezilen ülke Atatürk’ü kılavuz edinmiştir. Günümüzde birçok ülkede Atatürk’ün büstlerinin olması bu evrensel niteliği pekiştirmekte.

Atatürk’ün yukarıdaki görüşlerini benimseyen bir partinin NATO, AB, Gümrük Birliği, İMF gibi tam bağımsızlığı yok eden birlikler girmesi kabul edilemez. Kemalist olursanız emperyalizmin egemenliğini sağlayan bu kuruluşlara, antlaşmalara karşı çıkarsınız. Sosyal demokratsanız karşı çıkmaz, yanlarında olursunuz.

Sosyal demokrasi hem Marksizme hem de Leninizme bir reddiyedir. Onların devrimci, düzen değiştirici özlerine karşıdır.

“Sosyal demokrasinin birinci tercihi ihtilal değil, demokrasidir. (Bunun içindir ki, sosyal demokratlar Haziran direnişine mesafeli durdular. Halkın, AKP ile olan sorunlarını devrimci bir süreçle değil de sözde demokrasinin indirgendiği sandıkla çözmeyi yeğlediler. AH) İkinci tercih ise sınıf olgusu, yani sermaye sınıfının varlığının kabul ve gerekli görülmesidir. (sf. 13)” Demek ki sosyal demokrasinin temel görevlerinden biri de burjuvazinin varlığını koruyup savunmaktır.

Kısaca söyleyebiliriz ki, Kemalizmin emperyalizmle de kapitalizmle de sorunu vardır; oysa sosyal demokrasinin böyle bir sorunu yoktur.

Konuyu irdelemeyi sürdüreceğiz...
                                   Adil Hacıömeroğlu

                                   16 Nisan 2015

3 yorum:

  1. Kemalizm anti_kapitalist ve anti_emperyalisttir, ama Lenin gibi büyük devrimcilerin bile zorlanacağı işleri başarmıştır.. Atatürk devrimleri, Rusya gibi, Sanayi devrimini gerçekleştirmiş bir ülkede değil, okuma yazma bilenin parmakla gösterildiği bir ortaçağ coğrafyasında boy vermiştir.
    Atatürk sosyal demokrat değildir elbette ama sosyalizmin Anadolu versiyonu da değildir, herhangi bir ideoloji ile tarif edilemeyecek, özgün bir anlayış olup temeli, bilim, akılcılık ve özgürlüktür.

    YanıtlaSil
  2. Atatürk'ün düşüncesi ve söylemleri de böyleydi , O her iki sistemi de kabul etmiyor , " Bizim sistemimiz bize özgü , kendimize ait olmalıdır " diyordu . Özelleştirmeye karşı değildi ama kontrolsüz tekelleşmeye karşıydı .

    YanıtlaSil
  3. Bugünlerde batı dünyasında sıkça kullanılan bir söylem var."Tanrının krallığı"... Cenab-ı Hak,kainatı krallıklamı yönetiyor.. Hayır,Cumhuriyetle yönetiyor. Bu hususda Peygamberimize şöyle buyuruyor. "Onlar inanmıyor diye neredeyse kendini helak edeceksin.Buna gerek yok.Senin görevin onları uyarmak.Yoksa,Allah isteseydi onların hepsi iman ederlerdi". Burdan anlaşılıyor ki,Allah insana doğruyu ve yanlışı açıklayarak yolun kavşağına getiriyor.Bundan sonra hangi yönü tercih edeceğini insanın seçimine bırakıyor... Kuran,1400 sene önce hukukun üstünlüğünü ilan ederek,Enam 151-153 ayetlerde insan hakları beyannamesini bildiriyor... Her Cumhuriyet rejiminin ön plana alması gereken bu haklar şunlardır...1)Allah hakkı 2)Ana-baba hakkı 3)Yaşam hakkı 4)Yetim hakkı 5)Tüketici hakları 6)Adalet.Kendi yakının olsa bile adaletin tituzlikle ayakta tutulması 7)Sözleşme hukuku ...

    YanıtlaSil