7 Haziran'da seçimler yapıldı. Sandıklar açıldığında birçok kişinin tahmin ettiği sonuçlar ortaya çıktı. ABD ve küresel sermayenin istediği partiler, TBMM'ye girdi. Bundan da anlaşılıyor ki tüketim ekonomisi sürecek. BOP kapsamında yürütülen dış politikadan vazgeçilmeyecek...
Seçim sonuçlarına bakılınca görünürde HDP'nin büyük bir başarısı var. Bir önceki genel seçime göre oylarını yüzde yüzden fazla artırdı. Seçim propaganda süreci boyunca AKP, YCHP ve MHP bölücü partinin barajı aşması için ellerinden geleni yaptı.
Şöyle ki...
AKP ve RTE, seçim günü yaklaştıkça neredeyse tüm propagandalarında HDP/PKK'yı hedef aldılar. Seçim sanki AKP ile HDP arasında oluyormuş gibi bir algı yarattılar kamuoyunda. Bu nedenle de özellikle CHP seçmenlerinden önemli bir bölüm AKP-RTE karşıtlığı esas alınarak HDP'ye oy verdi. Bir başka deyişle AKP-RTE, HDP'nin barajı aşması için önemli bir kitleyi bölücü partiye yönlendirdi. Zaten açılım politikalarıyla Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda yaşayan Kürt kökenli yurttaşları HDP/PKK'ya terk etti. Oradaki yurttaşlara, siyasal olarak HDP'den başka bir seçenek bırakmadı. Bir başka deyişle Kürt kökenli yurttaşlarımızı PKK'nın kucağına attı AKP. PKK'yı ve Öcalan'ı aklama yarışına girdi AKP sözcüleri. Aslında HDP/PKK'yı cilalama işini, önce AKP başlattı.
YCHP'ye gelince...
Seçim süreci başladığı andan itibaren başta Kılıçdaroğlu olmak üzere birçok YCHP yöneticisi, HDP'nin barajı aşması gerektiğini söylediler. Bu söylemler, zaman zaman yinelendi. Bu yolla CHP seçmenlerinden bir bölümü, HDP'ye oy vermeye yönlendirildi. Siyasette tarihte rastlanmadık bir biçimde bir partinin yöneticileri, kendi seçmenlerinin başka bir partiye oy vermesini istediler. Hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesini reddeden bölücü bir partiye yönlendirildi seçmen. Bu YCHP yönetiminin bakış açısını anlamak bakımından önemlidir. Parti yöneticilerinin asıl görevi kendi partilerinin güçlenmesini sağlamaktır. Bu da daha çok oy alarak olur.
Ya MHP?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim propaganda süreci boyunca HDP/PKK'yi pek eleştirmedi. Bu yolla da seçim, AKP ile HDP arasında geçiyormuş tuzağına düştü. Bu nedenle HDP'nin barajı aşmasına katkı yaptı. Milliyetçi olduğunu söyleyen bir partinin bölücü bir örgütü seçim süreci boyunca eleştirmemesi ilginç değil mi? Doğu Perinçek'in "Ermeni Soykırımı" yalanına karşı başlattığı hukuk savaşının önemli bir ayağı olan AİHM'deki davada ortalıkta görünmedi MHP yöneticileri. Böylece Türkiye'nin yanında yer almadılar. Ayrıca AKP hükümetleri döneminde Ege Denizi'nde yüz elli iki adacığın Yunanistan tarafından işgaline karşı da nedense suskun kaldı MHP. Bundan da anlaşılmaktadır ki Bahçeli liderliğindeki MHP, küresel güçlerin dayattığı bir milliyetçilik anlayışıyla davranmaktadır. Türkiye'nin sözde değil, özde milliyetçilere gereksinimi var.
Seçimde AKP, belirgin bir oy yitimine uğramıştır. Bu nedenle seçimin asıl yenilenidir.
YCHP, yüzde bir civarında oy yitirmiştir. Seçimin ikinci yenilenidir.
MHP ise yüzde üçe yakın bir oy artışı sağlasa da oldukça yıpranmış bir iktidar partisine karşı bir üstünlük sağlayamamıştır. Bu nedenle seçimin kaybedenlerindendir.
HDP'nin oylarını artırması ise Türkiye'nin kaybetmesidir. Lozan'ın tehlikeye girmesidir. Ulusal birliğe, ihanet hançerinin saplanmasıdır.
Seçim sonuçlarına bakıldığında Gümrük Birliğinden, NATO'dan yana olanlar; BOP'a karşı çıkmayanlar, Türkiye'nin kurucu iradesini savunmayanlar kazandı.
Kaybedense Türk Ulusu'dur. Türkiye Cumhuriyeti'dir. Üretim ekonomisidir. Asıl kazanan ise küresel emperyalizmdir.
Adil Hacıömeroğlu
9 Haziran 2015
Türkiye, Türkiye den yönetilmiyor. Türkiye den Yönetmek isteyenleri de sandıktan çıkarmıyor.
YanıtlaSilAslında sömürge olmayı kabul ediyor.