SURİYE, TÜRKİYE’NİN İÇİNDE


           
Suriye’de çatışmalar son günlerde gittikçe tırmanmakta. . Gerçi baştan beri tüm bölge ülkeleri güvenlik zafiyeti içindeydi. Özellikle PYD/PKK ile IŞİD arasındaki savaşın, Türkiye’nin sınırlarını aştığını söyleyebiliriz. Artık Suriye savaşı, bölgenin tüm ülkelerini kapsamakta.

Neden mi?

Türkiye’de, Suriye savaşının tarafları var. Siyasal alanda temsilcileri, destekçileri bulunmakta. Orada taraflar silahla savaşırken Türkiye’deki uzantıları da siyasal alanda psikolojik savaş yürütmekteler. HDP, açıkça PYD’nin yanında saf tutmakta. Ayn El Arap’a yapılan son IŞİD saldırısının hemen ardından Türkiye’yi suçlayan demeçler verildi. Gerekli bilgi toplanmadan, olay tam olarak anlaşılmadan açıklama yapmak art niyet değil de nedir?

IŞİD’in bomba yüklü aracının tam da Türkiye sınırına en yakın nokta olan Mürşitpınar sınır kapısının karşısında patlatılması ilginçtir. Bu eylemdeki amaç, Türkiye’yi oldubittilerle savaşın içine çekmektir. Sanki IŞİD, Türkiye topraklarından Ayn El Arap’a gitmiş gibi bir durum yaratma isteğidir bu. Zaten HDP’nin alelacele Türkiye’yi suçlayıcı açıklamasının nedeni de budur.

Türkiye’de yürütülmekte olan Suriye kaynaklı siyasal ve psikolojik savaş çok geçmeden silahlara da sarılmayı gerektirecek. Çünkü ABD-İsrail, Büyük Kürdistan’ı oluşturmak için var gücüyle çalışmakta.

PKK, sınırımızın yanı başında meydana gelen çatışmaları Türkiye’ye sıçratmak istemekte. Bu yolla da tüm Ortadoğu’yu saracak bir ateşin benzinini dökerek kibriti de elinde tutmakta. Bölücü örgüt, halkı sokaklara dökerek bir isyanın hazırlığı içindedir. Özellikle etkili olduğu birkaç il, ayaklanma provalarının merkezi olacak. Bu konuda uluslararası destek sağlama çalışmalarını da bir yandan sürdürmekte.

Ayn El Arap’taki IŞİD saldırısı, en çok PYD/PKK’ya yaramıştır. IŞİD’in kentte katliam yaptığını savlayarak kendini masum gösterecek. Tel Abyad’da yapmakta olduğu etnik temizliği bu yolla örtüp unutturacak. Dünya kamuoyuna “katliama uğrayan halk” görüntüsü vererek taraftar toplayıp desteğini artıracak. Mağduriyet ve masumiyet yaratarak Türkiye dâhil, bölge devletlerini zorba ilan edecek.

IŞİD, ABD ve İsrail desteğiyle Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi konusunda kullanılmakta. Özellikle İkinci İsrail’in oluşmasında ve sınırlarının belirlenmesinde görev üstlenmiş durumda. Önümüzdeki günlerde IŞİD-PKK çatışması Türkiye topraklarına sıçrarsa şaşırmam. Çünkü Türkiye’ye göç eden Suriyeliler arasında kimlerin, ne amaçla bulunduğu bilinmemekte. Masum halkın yanı sıra birçok teröristin de kalabalıklar arasında kendilerini saklayıp kaybettikleri olasılığı yüksektir.

Türkiye, sınırda ve bölge illerinde güvenlik önlemlerini artırmalı. İzinsiz geçişler konusunda özenli davranmalı. Suriye’deki muhalif gruplara ödün vermemeli.

Türkiye askeri önlemlerin yanı sıra Esat yönetimiyle ilişkileri düzeltecek cesur girişimlerde bulunmalı. Suriye’de merkezi otoritenin güçlenmesi, bu ülkenin bölünmesini önler. Bu yolla kanlı çatışmalar son bulur. Terör örgütlerinin güçleri azalır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması demek, Türkiye’nin bölünmemesi demektir.

Türkiye geleceğini kurtarmak, toprak bütünlüğünü korumak, Ortadoğu’da daha çok kan akıtılmasını önlemek için ivedilikle İran, Irak, Suriye ve Lübnan’la ittifak oluşturmalı. Bu ittifaka Mısır’ın katılması için de çalışmalı. Böyle bir birlik, ABD-İsrail saldırılarını püskürtür. Ortadoğu halkları arasında birliği güçlendirir. Bölge merkezli politika, BOP odaklı anlayışın yerine geçmeli. Yüzlerce yıllık komşuluk hakkı, ABD-İsrail’in çıkarlarına feda edilmemeli. Daha çok parçalanmış bir Ortadoğu’da kan ve gözyaşı dinmez.

Unutmayalım ki defne de zeytin de Akdeniz havzasının bitkileridir. Çölleri sulayan mazlumların kanından binlerce defne ve zeytin boy atmakta. Barışın kökleri toprağın derinliklerinde. Uygarlıkların yeşerdiği bu güzel topraklara barışı egemen kılmak çok mu zor? BOP’u etkisiz kılmak bölgedeki tüm ülkelerin birincil görevi. O zaman ne duruyoruz? Emperyalizmi bu topraklardan kovma zamanı gelmedi mi daha?

                                               Adil Hacıömeroğlu

                                               27 Haziran 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder