Tahir
Elçi... Diyarbakır Barosu Başkanı... Son yılların etkin kişilerinden biri...
Terörün kol gezdiği topraklarda kendince çözümler arayan sorumluluk sahibi
yurttaş... Medyatik bir hukukçu... Söyledikleri çoğu zaman birçok kişiyi rahatsız
eden bir avukat... Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilen bir yürek...
28
Kasım 2015’te Diyarbakır’da bir tarihsel yapıtı savunurken yaşamdan koparıldı.
Onca insanın arasında tek kurşunla toprağa düştü. Herkes kendince bir şeyler
söyledi. PKK ve bağdaşıkları, devleti; AKP hükümeti, PKK’yı suçladı Elçi’nin
öldürülmesiyle ilgili olarak.
Elçi’nin
vurulmasının üzerinden beş gün geçti. Daha olay yeri incelemesi doğru düzgün
yapılmadı (Adalet Bakanı yaptık dese de...). Bu ne demek oluyor? Olay yerindeki
kanıtlar sıcağı sıcağına toplanamadı. Neden mi? Savcılar, polisler olay yerine
gittiğinde PKK’lı teröristler yaylım ateş açmaktalar. “Niye?” diye sormayın
sakın! “Niye?”si yok bu işin... PKK’nın yaptığı iş, delil karartma... Elçi’yi
vuran mermi çekirdeği bulunursa cinayeti işleyen belli olur. Delil karatmak
isteyenler, katilin bulunmasını engellemeye çalışmaktalar. Bu çok açık...
Tahir
Elçi’yi vuran silah kimin elinde olursa olsun suçlular PKK ve AKP... Neden mi?
AKP, açılım politikasıyla dağdaki eşkıyayı kentlere yerleştirmiş. Birçok kent,
PKK’nın kontrolüne girmiş. Bölücü teröristler, Koskoca Diyarbakır’da caddelerde,
alanlarda elde silah rahatça dolaşmaktalar. İstedikleri an, saldırlar
yapabilmekteler. Dört Ayaklı Minare çevresini adeta kuşatmış durumdalar.
Tahir
Elçi’ye sıkılan kurşun, Türkiye’nin birliğin vurdu. Delilleri karartanlar ve
delilleri toplayamayanlar... İşte, Elçi’yi vuran bu aymazlık... Şimdi, yetmemiş
gibi kalkmışlar, yeniden açılım masallarıyla koca bir ulusu uyutmaya
çalışmaktalar. Neden mi? Yeni cinayetlerin işlenmesi için...
Adil
Hacıömeroğlu
2
Aralık 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder