Kamuoyu, 15 Temmuz darbesinin kime
yaradığını tartışmakta. Bu tartışmayı yapanlar, ABD-FETÖ çetesini utangaç bir
biçimde aklamak isteyenler. Özellikle Atatürkçü-solcu olduklarını söyleyen bir
kısım gazeteci ve siyasetçi darbe kalkışmasının RTE/AKP’nin bir senaryosu
olduğunu ısrarla söylemekteler. Bu kişiler, 15 Temmuz’dan sonra RTE’ye
başkanlık yolunun açıldığını söylemekteler. Bu söylem ne kadar doğru?
Öncelikle
söyleyelim ki, darbe kalkışması sırasında devlet kurumlarının verdiği dağınık
görüntü halkın gözünden kaçmadı. Devlet kurumları arasındaki ilişkisizlik
kamuoyunca şaşkınlıkla karşılandı. Özellikle güvenlik, istihbarat birimleriyle
siyasal erk arasındaki ilişki kopukluğu ilgi çekicidir. Bu dağınıklığı,
ilişkisizliği yaratanın on dört yıldır Türkiye’yi yöneten RTE/AKP olduğu
gözlerden kaçmamakta. Bu konuda halkın RTE’ye güveni zayıflamakta. Darbe
öncesine dek AKP’ye destek veren birçok yurttaş, iktidar partisinin devleti
yönetmede yetersiz olduğunu dillendirmekte. AKP hükümetleri döneminde Türk
devlet geleneklerinin hiçe sayıldığı, bu nedenle de kurumların dağınıklık
içinde olduğu gözlerden kaçmamakta. Bu da gösteriyor ki, gerek RTE gerekse AKP
güç yitirmekte. Devletin kurumsal kimliğini yok eden bir iktidar partisinin bu
durumdan ötürü kamuoyunca hesaba çekilmeyeceğini söylemek saflık olmaz mı?
AKP,
iktidara geldiği 2002’den beri TSK’nın genleriyle oynadı. Dini duyarlılıkları
öne çıkararak TSK’nın dinsiz olduğu algısını yaratmaya çalıştı. Oysa 15 Temmuz
darbe kalkışmasında ABD adına harekete geçenler namazlı, abdestli kişiler.
Üstelik AKP’nin uzun yıllar ortağı olduğu dinsel bir Cemaat’in üyeleri. Darbeye
direnenler, hatta başta Erdoğan olmak üzere birçok AKP’li, yöneticinin canını
kurtaranlar ise TSK’daki Atatürkçüler. Üstelik darbe sonrası Ergenekon ve
Balyoz sanıklarının hızla göreve getirilmeleri, AKP’nin orduya bakışındaki
tutarsızlıkları ortaya koymakta. Bu durum, önümüzdeki günlerde çokça
tartışılacağa benzemekte. Halkın ordusunu, kendi siyasal çıkarları uğruna feda
eden bir iktidar partisinin darbe kalkışmasından yarar umacağı düşünebilir mi?
Yıllardır
devlet içinde yuvalanarak ABD çıkarları için çalışan FETÖ’nün nerdeyse tüm
elemanları açığa çıktı ve bu kişilerle ilgili, yasal süreç işlemeye başladı.
Devlet içindeki farelerin ortaya çıkması en çok kimin lehinedir? Birçok faili
meçhul cinayete imza attığı savlanan, Türkiye’deki birçok yurtsevere yalan ve
iftiralarla tuzaklar kuran ABD güdümlü Galadyo’nun devlet organlarından sökülüp
atılması Türkiye’nin geleceğinin aydınlık olduğunu göstermekte. FETÖ, Türk
devletinin düşmanı. Amacı, Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıflatmak. Böyle bir
çeteden kurtulmak, devlet kurumlarının işleyişinin normalleşmesini sağlayacak.
Bundan da Türk Milleti kazançlı çıkacak. Millet kazançlıysa milletin haklarını
savunan partiler, neden kazançlı çıkmasın?
15
Temmuz darbe girişimi sonrası, Tük Milleti birleşti. İktidar ve muhalefet
darbeye karşı birlikte miting yapacak duruma geldi. Bu, milli birliğimiz için
önemli bir gösterge. Türk milletinin Amerikancı bir darbe karşısında birleşip
kenetlenmesi kadar güzel bir şey karşısında geleceğe umut ve güvenle bakmak her
yurtseverin hakkı. Yükselen yurtseverlik duygusu, önümüzdeki günlerde yeni
siyasal gelişmelere yol açarak Türkiye hak ettiği yere gelecek. Siyaset, ABD
güdümünden çıkacak, tıpkı Türkiye’nin bugün Atlantik’le hesaplaşmakta olduğu
gibi. Demek ki, siyasal partilerin yurtseverlik çizgisine gelmesi gerek.
Yurtseverliği reddederek küresel güçlerin dayattığı politik çizgide siyaset
yapanlar, önümüzdeki günlerde halk desteğinden yoksun kalacaklar.
Son
söz olarak diyebiliriz ki, darbe kalkışması sonunda ABD-FETÖ yenildi; Türkiye
yendi. Bu kime yarar? Türk Milletine... Türk Milletinin kazançlı çıktığı bir
yerde, BOP eşbaşkanı olduğunu defalarca söylemiş biri ve onun kurucusu olduğu parti
yarar umabilir mi? Türk milletinin birleştiği, vatanseverliğin yükseldiği bir
ortamda milletin yanında duranlar kazançlı çıkar.
Adil
Hacıömeroğlu
23
Temmuz 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder