68’liler Birliği Vakfı, Mahir
Çayan ve mücadele arkadaşlarının 12 Mart faşist mahkemesinde yaptıkları THKP-C
Savunmasını yayımladı. Nisan 2016’da yayımlanan “THKP-C Savunma” adlı bu
kitabın yayımlanması çok önemli. Çünkü Mahir Çayan ve arkadaşlarının
görüşlerini birinci elden okuma olanağı yaratmakta bu kitap. Ayrıca Mahir Çayan
ve arkadaşlarına mal edilen, genellikle şehir efsanesi denebilecek uydurma
düşüncelerin ortaya çıkarılması açısından kitap, bu konudaki başucu yapıt.
1968 kuşağı devrimcileri hakkında
gerçek dışı birçok efsane yaratıldı. Birçok kişi ya da grup, 68’in sömürüsünü
yaptı. Mahirlerin söylemediği, savunmadığı görüşleri, onunmuş gibi anlattılar
ardıllarına. Böylece de başta Mahirler olmak üzere 68 devrimcileri topluma yanlış
anlatıldı. Mahirleri doğru tanımanın tek yolu onların yazıp söyledikleridir.
Bunların dışında anlatılan her şey söylencedir ve bunların bilimsel hiçbir
değeri yoktur; çünkü gerçek değildir. Bu nedenle Mahir Çayan ve arkadaşlarını,
söylencelerden çıkararak gerçekçi bir zemine oturtmanın yolu, onların ölmeden
önce son sözleri olan savunmalarını okumaktır.
Kitabın dili yalın. Çayan ve
arkadaşları duru bir Türkçe kullanmışlar. 68’liler Birliği Vakfı, mahkeme
tutanaklarından tıpkıbasım yapmış. Bu nedenle de tutanaklarda yer alan yazım
yanlışlarını bile düzeltme yoluna gidilmemiş. Bu nedenle kitapta yer alan yazım
yanlışları ve bozuk tümceleri okurların hoş görmesi gerek.
Son zamanlarda PKK dâhil olmak
üzere kendini “sol” diye adlandıran birçok grup, Mahir Çayan’ı sahiplenmekte.
Onun ağzından çıkmayan sözleri onunmuş gibi göstermekteler. Gerçek bu mu? Bu
soruyu yanıtlamak için sözü Mahir Çayan ve arkadaşlarına bırakmalı.
“Türkiye’nin
ve halkımızın esenliği için emperyalistlere ve yerli ortaklarına baş kaldırmak
her şey bir yana, önce bir namus borcudur... Haysiyetine kendisine saygısını
yitirmemiş herkes bugün bu yükün altındadır. (THKP-C Savunma, sf. 18-19)” Buradan da
anlaşılacağı üzere Mahirlerin asıl mücadelesi emperyalizmledir. Emperyalist
odakların yardımlarıyla ayakta duranların, Soros vakıflarında beslenenlerin
Mahirlerle yoldaş olmaları olanaksızdır.
“Türkiye’nin
ve halkımızın emperyalist boyunduruktan kurtuluşu, insancıl (hümanist) düşünce
ve tavırların içe kapanık, hayalci, pasifist tepkisiyle sağlanamaz. (Savunma, sf. 19)” Sırtını AB’ye
ya da ABD’ye dayayarak solculuk yaptığını sananlar; çiçek, böcek, kimlik
siyasetini öne çıkaranların Mahirleri öncü kabul etmeleri ne kadar doğru acaba?
“Saldırgan
emperyalistlerin gizli servisi (Entelijans Service) ünlü ‘Balkanlaştırma’ ‘böl
ve yönet’ taktiğini kullanarak halkı halka kırdırmaya çalışıyordu. Durum bugün
de pek farklı değildir.
(Savunma, sf. 20)” Günümüzde solculuğu etnik ve mezhep ayrımı olarak algılayan,
toplumu bölünebileceği kadar alt kimliklere bölmeyi ilericilik sayanlara
yanıtı, Mahirler yıllar öncesinden vermekte. Tabi, anlayana...
“İmparatorluğun içinde bulunduğu
kriz ve yürütülen çete faaliyetleri nedeniyle genç subay ve aydınlar arasında
milliyetçi akım (anti-emperyalist akım) gelişmiş, İttihat-terakki Cemiyeti
doğmuştur. (Savunma, sf. 47) “Milliyetçiliği” faşistlik olarak gören günümüzün
şaşkın solcularına Mahirler burada yanıt vermekteler.
Savunmada “Kurtuluş Savaşı’nın
anlatıldığı bölüme bakıldığında Atatürk’ten sık sık alıntı yapıldığı
görülmekte. Burada Atatürk’ün emperyalizme karşı savaşımı övülmekte ve
mandacılar eleştirilmekte. Bu konuda da en büyük kaynak, Atatürk’ün Söylev’i.
“Görülüyor ki, tıpkı bugün olduğu gibi, I. Kurtuluş Savaşı sırasında da
Milli Kurtuluşçular ile, aynı zamanda Milli Kurtuluşçu olan Marksistler arasında
zıtlık yoktur, tam tersine, aynı hedef doğrultusunda bir güç birliği vardır.
(Savunma, sf. 62)” Kurtuluş Savaşı’nı karalama yarışına giren sol grupçuklara
Mahirlerden az da olsa ders almalarını öneririz. “Milli” sözcüğü yerine,
“küreselciliği” yeğleyenlerin emperyalizme nasıl da hizmet ettikleri
bilinmekte. Bugünün kimi solcularının en çok gereksinim duyacağı şey, kavramlar
konusudur. 1968 devrimcilerinin kullandıkları birçok kavram, günümüzün bazı
solcularınca ırkçı olarak görülmekte. Böylece de ulusun yanında değil,
emperyalizmin safında konumlanılmaktalar. Küresel güçlerin ürettiği kavramlar,
sol grupçuklara yeni bir dil yaratmış durumda. Bu dildeki kavramlar, sol
içeriği boşaltmakta.
“Nitekim, İspanya, Yunanistan gibi diktatörlüklere ve krallıklara
dokunmayan, ses çıkarmayan Amerikan senatosunda, konuşmacılar Türkiye’deki tek
partili idareden şikayetçi oluyor. Türkiye’nin çok partili ‘demokratik’ bir
idareye kavuşmasını ve hükümetten bunun teminini istiyorlardı. (Savunma,
sf. 85)” Türkiye’nin çok partili yaşama
nasıl geçtiğini çok iyi anlatan bir bölüm. Bu geçişin demokrasiye mi, Kemalist
Devrimi yıkmaya mı, Türkiye’ye mi; yoksa emperyalizme mi hizmet ettiğine okurlar
karar versin. 1946’da sözde demokrasiye geçişi devrim olarak sunan aymazlara ve
bilgisizlere söyleyecek söz var mı?
Devamla şunlar söylenmekte
savunmada: “1950 iktidar değişikliği,
anlatacağımız sosyo-ekonomik temel üzerinde yükselen bir karşı-devrimdir.
(Savunma, sf. 91)” Doğru söz, yorum gerektirir mi?
“Öyle ki, Kemalist ileri geleneğe
sahip Türk Ordusunun üst kademesi bu oligarşik yönetime (DP iktidarı anlatılmakta-
AH) dâhil edilerek (Namık Argüçler. Vs.) uzun süre ülkemizde
devrimci-milliyetçilerin büyük çoğunluğunu barındıran Türk Ordusu, oligarşik
yönetime bağımlı kılınmıştır. Ancak Türk Ordusu, ne Latin Amerika’daki
oligarşilerin temel dayanağı olan merasim ve bale ordusudur, ne Yunan faşist
cuntasını ayakta tutan aristokrat kökenli subayların oluşturduğu Yunan
ordusudur, ne de İran ve Afganistan’da Şah ve Emir’in insanlık dışı vurucu
gücüdür. (Savunma, sf. 105, 106)”
“Türk ordusunun geleneğinde emperyalizme karşı, dünyada zaferle
sonuçlanmış olan Milli Kurtuluş Savaşı yatmaktadır. Genellikle halk
çocuklarından oluşan Türk Subaylarının çoğunluğunun karakterini belirleyen
anti-emperyalizm, milliyetçiliktir. (Savunma, sf. 106)
12 Mart faşist darbesinin tutsağı
olan THKP-C’lilerin Türk Ordusu değerlendirmesi ne kadar ilginç değil mi? Papaza
kızarak oruç bozan kaypakların anlayamayacağı bir değerlendirme bu. Türk
Ordusunun tarihsel köklerini doğru algılayan bir anlayış, onun içindeki
dinamikleri de doğru değerlendirir. Halkın ordusunu, emperyalizmin bakış
açıları ve suçlamalarıyla yargılamaz.
“Türkiye devrimler tarihinde
oldukça önemli ve şerefli bir yere sahip olan 27 Mayıs Devrimi, yerli hâkim
sınıflara karşı, Ordu ve bürokrasi içindeki aydınların, ilerici, milliyetçi bir
harekâtıdır. (Savunma, sf. 106)” Son zamanlarda kimlik siyasetinin
bataklığından kurtulamayan kimi solcular ve emperyalizmin dayattığı gerici
anlayışları ilericilik sanan sahte aydınlar 27 Mayıs’a darbe diyedursunlar...
Mahirler, Türkiye topraklarına ayakları basan devrimciler olarak 1960 Devrimini
çoktan devrim tarihinin sayfalarına nakşetmiş durumdalar.
“Denilebilecektir ki, Mustafa Kemal sosyalist değildi, siz
sosyalistsiniz.
Evet,
Mustafa Kemal sosyalist değildi, bizler sosyalistiz. Ve biz sosyalistler
şartlar ne olursa olsun, O’nun başlattığı Anadolu ihtilalini (Milli Demokratik
Devrimi) sonuna kadar götürmekte kararlıyız.
(Savunma,
sf. 141)”
“O’nun, o ortamda, anti-emperyalist ve anti-feodal düşünce aksiyon
içinde olması bile önemli bir şeydir. Böyle bir ortamda Milli Kurtuluşçu
düşünce, aksiyon içinde olmak, çok üstün yeteneklere sahip bir kişiye özgü
olabilir. Ayrıca, G. M. Kemal sosyalist olsaydı bile, yine de devrim cephesi
için önemli değişiklik olmayacaktı. Çünkü bir kere, Türkiye uluslaşma ve ulus
olma aşamasındaydı. Ve bu aşamada bir sosyalist önderin yapacağı, genel
hatlarıyla G. M. Kemal’in yaptıklarından farklı olmayacaktı. (Savunma, sf.
143)”
“O, dünyada ilk defa zaferle sonuçlanmış bir halk savaşının büyük bir
lideri olarak, mazlum ulusların emperyalistleri alt edebileceğini ilk defa
gösteren bir ihtilalci olarak, yalnız Türkiyeli devrimcilerin değil, bütün
dünya devrimcilerinin takdir ve şükranla anacakları bir kişidir. (Savunma,
sf. 143”)
“... 20. Yüzyılın ikinci yarısında birçok ülke M. Kemal’in açtığı yoldan
yürüyerek sosyalizme varmış pek çok devrimciye tanık olmuştur. (Savunma,
sf. 144)”
“Kısacası, kim emperyalizme
karşı, halkının kurtuluşun için bütün varlığını ortaya koyarak savaşıyorsa
ihtilalci de devrimci de, ilericide odur. (Savunma, sf. 152)”
“... Biz, Kemalizm’in bir burjuva
ideolojisi olduğunu iddia eden görüşe karşıyız. Çünkü kapitalizmin emperyalizm
döneminde yani 20.yüzyılda, burjuvazi artık ilerici devrimci, demokrat ve
milliyetçi niteliklerini kaybetmiştir. Onun ideolojisi artık milliyetçilik
değil, kozmopolitizm’dir. Vatan, millet bayrağını o, geminin bordasından
aşağıya atmıştır. Bugün bu bayrağı burjuvazinin solundaki güçler
yükseltmektedirler. (Savunma, sf. 155)”
“Kemalizm soldur, Milli Kurtuluşçuluktur,
emperyalizme karşı bir zümrenin isyan bayrağıdır. (Savunma, sf. 156)”
Yukarıda “Savunma”dan Atatürk’le
ilgili birçok alıntı yaptık. Bu satırlar, Atatürk düşmanlığını solculuk sanan
aymazlara, emperyalizmin hizmetkârlarına ithaf olunur. Okusunlar, belki
anlarlar da devrimciliğin emperyalizme karşı savaşmak demek olduğunu anlarlar.
“Vatansever olduğumuz için sosyalistiz. Sosyalist olduğumuz için
vatanseveriz. (Savunma, sf. 161)” Vatanseverliğin ve sosyalistliğin bu
kadar güzel tanımı başka yerlerde yapılmış mıdır acaba?
“Milli Demokratik Devrim,
emperyalist dönemde, yarı sömürge ülkelerin tam bağımsızlaşma, uluslaşma ve
demokratlaşma devrimidir. (Savunma, sf. 164) Mahir Çayan ve arkadaşları,
önlerine devrim hedefi olarak Milli Devrim’i, bunun sonucu olarak da
uluslaşmayı koymakta. Ulusu etnik kökenlere göre bölerek Mahirlerin izinden
gitmek, onların kalıtına sahip çıkmak olanaklı mıdır? Uluslaşmayı, ırkçılık
olarak gören/gösteren ve böylece de emperyalizmin “böl-yönet” anlayışına hizmet
edenler, sosyalist olabilirler mi?
“Milli Demokratik Devlet,
emperyalizme ülkeyi peşkeş çeken bir avuç hainin dışında, bütün ulusun
devletidir. (Savunma, sf. 165)” Bu tümceden hareketle devlete karşı olmayı
solculuk sanan anarşizm batağındaki grupçukların Mahir çayan’ı zerre kadar
anladıkları söylenebilir mi?
“Vatan için mücadele etmiş herkese sonsuz saygı ve sevgimiz vardır. Biz
de vatan için I. Milli Kurtuluş Savaşımızda mücadele edenlerin izindeyiz.
(Savunma, sf. 184)”
“Kim bu vatan için, önemli ya da
önemsiz bir eylemde bulunmuşsa, amacı ne olursa olsun, yaptığı işe göre ona
sempati besleriz. Ve daima bu böyle olacaktır. (Savunma, sf. 185)
Yukarıda yer verdiğimiz her iki
alıntı günümüz solcuları için derslerle dolu. Hem vatana hizmetin ne biçimde
olacağını anlamada hem de toplumun geniş kesimleriyle birleşmenin nasıl
olacağını öğrenmede kılavuz niteliğindedir bu bölümler. Vatansızlığı, solculuk
sananların Mahirlerle aynı yolda yürüyemeyeceğini anlamak hiç de zor değil.
“İçinde bulunduğumuz dönemin en belirgin stratejik özelliklerinden başlıcası;
Ortadoğu’nun, Milli Kurtuluş savaşlarının (halk savaşlarının) mihrakı haline
gelmekte oluşudur. ABD emperyalizmi Çin-Hindi kolundan ümidi kesmiştir. Uzak
Doğu’daki süregelen gelişmelerin önümüzdeki dönemde yeni ileri aşamalara
geçmesi sürpriz olmayacaktır. Kapitalist-Emperyalist Amerika’nın Asya’dan
kovulması artık uzak bir zaman meselesi değildir. Hindistan’ın, Pakistan’ın emperyalist
etkiden tamamen arınmaları da böyle...
Dünyanın
fırtınalı kırlık bölgeleri olan Asya, Afrika, Latin Amerika’nın odağı yavaş
yavaş Ortadoğu’ya kaymaktadır. Ortadoğu’nun jeo-politik bakımdan önemli halkası
ise, Türkiye’dir.
(Savunma, sf. 16)” Burada anlatılanlar, günümüz koşullarında çok önem
kazanmaktadır. Çünkü kırk dört yıl önce Mahir ve arkadaşları bugünü
görmüşlerdir. Devrimci, ileriyi gören kişidir. Atatürk’ün dediği gibi “Önemli
olan ufku değil, ufkun arkasını görmektir.” özdeyişi gereğince gelecekle ilgili
gerçekçi öngörülerde bulunmak devrimcinin özelliğidir.
Günümüz devrimcileri, dünyadaki
siyasal gelişmelerin geldiği noktayı saptarken “Asya Çağını geldiğini”
belirlemekteler. Bu saptamaya göre ittifaklar oluşturulmakta, saflaşmalar
olmaktadır. Mahirler, yıllar önce güneşin Asya’dan doğmakta olduğunu
görüyorlar. Antiemperyalist savaşımın Asya merkezli yükseleceğini
muştulamaktalar bizlere.
Ortadoğu’ya ABD emperyalizmin
odaklanacağı açıkça belirtilmekte Savunma’da. Bölge’nin “önemli halkasının
Türkiye” olduğu saptanmakta. Savunma’daki bu saptamalar, günümüzün yıllar
öncesinden çekilmiş bir fotoğrafı gibi.
“THKP-C Savunma” Türkiye’nin
yakın tarihiyle ilgili önemli bir başvuru kitabı. Devrimler, karşı-devrimler
savaşımını öğrenmek isteyenlerin ilgi duyacağı bir kitap. Bu nedenle genç
kuşakların okuması gerekir. Araştırmacılar için de bir başvuru kaynağı.
“THKP-C Savunma” bir yazının
boyutları içinde anlatılacak gibi değil. Bu konuda sistemli ve kapsamlı bir
tartışmanın olması gerek. Bu tartışma ne yazık ki çok geç kalmıştır. Ama yine
de “Savunma” geç de olsa tartışılmalı. Mahir Çayan ve arkadaşlarının görüşleri,
devrimcilikleri doğru biçimde kavranmalı. Söylenceler, yerini gerçeklere bırakmalı.
Emperyalist merkezlerde üretilen ve “özgürlük, barış, demokrasi...” gibi kulağa
hoş gelen sözlerle topluma yutturulmaya çalışan sahte sol düşüncenin mahkûm
edilmesi gerekir. Bu da Mahirlerin izinden gittiğini söyleyen devrimcilerin
işidir.
Mahir Çayan ve arkadaşlarının
birtakım eylemleri yanlıştır, maceracıdır. Maceracılık, kitlelerden kopuş
demektir. Maceracılıkla devrimin olamayacağı bir gerçektir. Onların maceracı
bir anlayışla yanlışlar yapmaları, genel düşüncelerinin yanlışlığını göstermez.
Antiemperyalist, anti feodal, milli duruşları devrimcilere örnek olmalı.
Atatürk’e, Kurtuluş Savaşı’na, Türk Devrimi’ne, bölgesel ve uluslararası
ilişkilere yönelik saptamaları doğrudur. Milli Demokratik Devrim (MDD)
çizgisinde Türk Devrimi’ni sürdürme kararlılıkları övgüye değerdir. Günümüz devrimci hareketi, 68’in devrimci
kalıtını sahiplenmeli. Yanlışlardan ders çıkarmalı, hatalar eleştirilmeli.
Ancak bu eleştiriler, 68’i toptan reddetmeye gitmemeli.
68 Hareketinin en belirgin
özelliği, emperyalizme karşı olmasıdır. ABD emperyalizmine karşı sağlam,
kararlı bir duruşun adıdır 68. 1968 Gençlik Hareketi’ne damgasını vuran da
Milli Demokratik Devrim (MDD) düşüncesidir. MDD’cilerin antiemperyalist,
antifeodal düşünsel temeli; Cumhuriyet Devrimi’nin sürdürülmesini öngörmekte. MDD
çizgisindeki devrimcilerin ayrışmasıyla birden çok farklı çizgi ortaya çıktı.
THKP-C de MDD çizgisinde ortaya çıkan bir örgüt. Mahirler, 68 Hareketi’nin bir
parçası.
Uğur Mumcu: “Bilgi sahibi
olmadan, fikir sahibi olmamalı.” demiş. Ne güzel bir söz... Gerek THKP-C
gerekse THKO savunmalarını okumadan düşünce üretmek, aydın olana yakışmaz.
Sağcısıyla solcusuyla 68 hakkında söz söyleyen kim varsa Savunmaları okumalı. Okuyup
önce bilgi sahibi olmalı, sonra da konuyla ilgili düşüncelerini oluşturmalı.
Mahir Çayan ve arkadaşlarının
izinden gitmek için öncelikle onların düşüncelerini bilmek gerekir. Bu nedenle “THKP-C
Savunma”sı kendisine “Solcuyum!” diyen herkesin okuması gereken bir kitap. Mahirleri,
gerçek yönleriyle tanımak isteyenler “Savunma”yı okumalılar. Okumalılar ki
söylencelerin yerini, gerçekler alsın.
Soğuk Savaş döneminde ABD
merkezli propagandaların etkisiyle sola, 68’lilere düşmanlık yapan sağ kesimde
yer alan kişilerin de “THKP-C Savunma”yı okumalarında yarar var. Çünkü Türkiye
için gerçekten kimlerin çalıştığını, kimlerinse Atlantik etkisiyle vatana zarar
verdiklerini geç de olsa anlamaları için...
Not: THKP-C ve THKO Savunmaları
merak edip okumak isteyenler, bu kitapları Teori Dergisinden edinebilirler.
Adil
Hacıömeroğlu
11
Temmuz 2016
Adil hocam emeklerine sağlık.
YanıtlaSilMükemmel bir yazı.Bu yazı tam arşivlik.Teşekkürler Adil hocam.
YanıtlaSilAdil Öğretmenim , usunuza , emeğinize sağlık.ilminizle bizler de bilgileniyoruz.iyi ki varsınız 🙏🏻✍️🌺🍀Fulya Kıırımoğlu👩
Sil