İSTANBUL SEÇİMİNİN İPTALİ (Seçim Değerlendirmesi-1)


31 Mart seçimlerinde AKP, birçok büyükşehirde seçimi yitirdi. Seçim sonrasında en büyük tartışma ve AKP cephesinde şaşkınlık, İstanbul’daki seçim sonuçlarıyla oldu.

İstanbul’un Türkiye’nin lokomotifi olduğunu bilen RTE ve arkadaşları önce suskunluğu yeğlediler. On yedi günlük seçim sonuçlarına kendi tabanlarını gazı almak için usulen itiraz ve düşük düzeyde tartışma döneminden sonra Erdoğan: “Dönem kızgın demiri soğutma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemi.” diyerek seçim sonuçlarını kabul ettiğini gösterdi. Erdoğan sözlerini: “Demokrasi şöleniyle havasıyla geçen seçim maratonunu tamamladık. Elbette birtakım tartışmalar, görüş farklılıkları olmuştur. Ama bu durum demokrasimizin bir kez daha başarıyla işlediği gerçeğinin teslimine engel değildir.” diye sürdürmekte konuşmasını. Bu sözlerden anlaşılacağı üzere RTE, seçimi bir “demokrasi şöleni” olarak görmekte. “Oyların çalındığı(!)” bir seçimin “demokrasi şöleni olması olanaklı mı?

“Kızgın demiri soğutma” sözüyle seçim tartışmalarının sona ermesini ve iktidar ve muhalefet partilerinin önlerine bakmaları gerektiğini belirtmekte RTE. Erdoğan’ın “kızgın demiri soğutma” isteğine karşın İstanbul’un getiriminden yararlanan AKP içindeki bazı çevreler, seçimin iptali için çalışmalar yaptılar gizli ve açık olarak.

Erdoğan: “Biz, her ne kadar hiçbir zaman seçim ekonomisine tevessül etmesek de seçimlerin ülke ekonomisinde ağır bir yük oluşturduğu vakadır. Seçim atmosferinde yükselen siyasi rekabet, toplumumuzun hem sosyolojisinde hem seçimlerin ülke ekonomisinde gerilimlere sebep olmaktadır. Hamdolsun milletimiz sandıkların kapanmasıyla beraber bu dönemi geride bırakmıştır.” diyerek seçim defterinin kapandığını açıkça söylemekte. Üstelik seçimlerin toplumun bölünmesine, ekonominin olumsuz etkilenmesine neden olduğunu da belirtmekte. Çökmekte olan bir ekonominin yeni bir seçimi kaldıramayacağı bu sözlerden anlaşılmakta.

“Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak seksen iki milyon hep birlikte Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz. Gençlerimizin, memurlarımızın, çiftçi, sanayici, esnaflarımızın sorunlarını çözmek, ancak bu şekilde mümkün olacaktır.” sözleri, Erdoğan’ın ülkemizin ağır sorunlarının çözümü için muhalefete el uzatması olarak değerlendirildi. Bu çağrı, muhalefetten destek buldu. Başta Kılıçdaroğlu ve Perinçek olmak üzere demokratik kitle örgütleri, odalar, sendikalardan destek buldu Türkiye ittifakı çağrısı.

Muhalefet partilerinin “Türkiye ittifakına” olumlu yaklaşması karşısında Devlet Bahçeli: “Ülke bazlı bir siyasi ittifak olamaz. Bizim ittifakımız cumhurladır, bizim ittifakımız AKP’li kardeşlerimledir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye ittifakı ile neyi kastettiğini elbette bilemeyiz. Ama konunun zillet ittifakı tarafından istismar edildiğini görüyoruz. Bizim inandığımız cumhur ittifakıdır. Bizim amacımız milli bekayı sonuna kadar yaşatmaktır. Cumhur ittifakına yönelik sabotajlara fırsat vermemektir.” diyerek RTE’nin “Türkiye ittifakı” önerisine karşı çıktı. Üstelik böyle bir düşüncenin “cumhur ittifakına sabotaj olacağını” belirtti. Bu durumda sabotajı kim yapmış oluyor? “Türkiye ittifakını” ortaya atan Erdoğan. Şunu da ekleyelim ki İstanbul’da 31 Mart seçiminin sonucunu Bahçeli baştan beri hiç kabul etmedi. Büyükşehir belediyesi başkanlığı seçiminin yinelenmesi gerektiğini her fırsatta söyledi Devlet Bey. Bu açıklamadan sonra Erdoğan Türkiye ittifakı söyleminden vazgeçti, kısacası geri adım attı.

İstanbul seçimine itirazlar sürerken sosyal medyada, seçimin iptalinin AKP’ye hezimet getireceğini sürekli söyledik, yazdık. Çünkü koşullar, AKP’nin aleyhindeydi. İstanbul gibi ekonomik koşulların ağırlaştığı, iflasların yaşandığı, işsizliğin çığ gibi büyüdüğü bir kentte iktidar partisinin seçim kazanması olanaksızdı. Bu konudaki sosyal medya paylaşımlarımıza bazı dostlarımızdan olağanüstü tepkiler geldi. Hatta bazıları, beni AKP koruyuculuğu ve savunuculuğuyla suçladı.

Yıllar önce Erdoğan, şiir okudu diye hapsedildi. Bu uyduruk caza ile masumiyet ve mağduriyet zırhına bürünen RTE’nin yıldızı hızla parladı ve böylece iktidara ulaştı Tayyip Bey. Şimdi aynı durum, İmamoğlu için sahneye kondu. Asılsız gerekçelerle İstanbul seçimi iptal edildi. Yıllar önce Erdoğan’ı iktidara taşıyan masumiyet ve mağduriyet zırhı, İmamoğlu’na giydirildi ve önü açıldı.

İstanbul seçimlerinin iptalinde başı çeken Bahçeli ve inandırıcı olmayan bir karara imza atan YSK üyeleri, seçimin iptaliyle oluşan bunalımdan, ülkemize fazladan binen ekonomik yükten sorumludurlar. Ayrıca siyasal olarak erimeye başlayan HDP/PKK’nın yeniden gündeme oturmasına neden oldukları için de büyük bir vebal altındadırlar. HDP sözcüleri, muzaffer Romalı generaller gibi her gün beyazcamda endam etmekteler. Bunun sorumluları kimlerdir acaba?

Türkiye, sorunlarını çözmek zorundadır. Ancak bu, benzer siyasetleri savunanlarla küresel merkezlerin övgüsüne mazhar olan politikacılarla olmaz. Çünkü yaşadığımız bütün sorunların nedeni, emperyalistler ve onların çözüm reçetelerini uygulayan siyasetçilerdedir. Sorunu yaratan anlayışla sorunlar çözülemez.

                                                         Adil Hacıömeroğlu

                                                         25 Haziran 2019

 

 

1 yorum:

  1. Emperyalizm Atatürk siyasetinde her denklemin merkezi, ana öğresi, tüm taraflarını cephesini buna göre belirlemiş. Antiemperyalist tavır alan hiçbir ideolojiye, şahsa dokunmamış. Ancak Batıcıların da hepsini asmış!! Tespit bana değil, Attila İlhan'a ait.

    YanıtlaSil