SOFİ TEYZE


Doğduğum günden bir yaşamımda olan komşumuz, akrabamızdı. Asıl adı Hatice idi. Ancak onun asıl adını komşularımızın çoğu bilmezdi. Çünkü yöremizde kadınların çoğu, asıl adlarıyla çağrılmazdı. Onlar; doğup büyüdükleri yer adları (Erzincanlı, Makili…) soyadları (Tellioğlu’nun Kızı), babalarının adları (Ferhat’ın Kızı) ile çağılırlardı. Az da olsa lakaplarıyla anılanlar da vardı.

Sofi teyze, köyümüzün başka bir mahallesinden Sofuoğullarındandı. Yöremizde “Sofu” sözcüğü “Sofi” olarak söylenirdi. Biz onu hep Sofi teyze olarak bildik. Ona, öyle seslendik. Güleç yüzlü, sıcak bir insandı. Komşularını, akrabalarını görünce mavi mavi güler, sararmış buğday başakları gibi eğilirdi. Alçak gönüllüğü, hoşgörüsü, insanlara saygısı ve sevgisi onu bizlerin gözünde ayrıcalıklı kılardı.

Babamın amcaoğullarından Saffet amcamızın eşiydi. Beş kız, dört erkek dokuz çocukları olmuştu. Saffet amca, iri kıyım bir adamdı. Güler yüzlüydü. Çocuklara değer verirdi. İri yarı bedeninin altında yumuşacık bir yüreği vardı. Kimseye zarar vermezdi. Kavga dövüş bilmez, her şeyi sözle hallederdi. Belli bir mesleği yoktu. Ekmeğini taştan, topraktan çıkarırdı. Köyde ne iş olursa yapardı. Onun defterinde “Hayır” sözcüğü yazmazdı. Tarla, bahçe, orman ve yapı işlerinin aranan adamıydı. Yıllarca köyümüzde mezar kazıcılığı da yaptı. Ekmeğini taştan çıkarırdı. Evinin kapısından haramı sokmadı içeri. Sofi Teyze de Saffet Amca gibiydi. Haramdan uzak dururdu. Kimsenin malına, varlığına tamah etmezlerdi. Azla yetinmeyi yaşam biçimi olarak benimsemişlerdi. Onların çatısının altında açgözlülük, görgüsüzlük barınamazdı. Dokuz çocuklarını alınteri, emek ve helal lokma ile büyüttüler

Evlendiklerinde Saffet amca 14, Sofi teyze 16 yaşındaydı. Saffet amca, evlerinin tek erkek çocuğu olduğundan erken evlendirilmişti soy sop sürsün diye. Zaten eskiden köylerde kızlar da erkekler de erkenden baş göz edilirdi. Sofi Teyze, Anadolu kadınlarının becerisi, yeteneği, çalışkanlığı, keskin zekâsı, üretkenliğinin iyi bir örneğiydi. En büyük çocukları Mehmet ağabeydi. Kızıla yakın sarışın, mavi gözlü, yakışıklı biriydi. Askerliğini yapmak için Antalya’ya gitti. Bir esmer güzeline vuruldu. Askerlik bitince evlendiler. Karadeniz’in serin sularından Akdeniz’in yakıcı sıcağına göçtü. Orada yerleşti. Ekmeğini Elmalı’da, Torosların eteğinde kazandı. Kızlarının hepsini erkenden evlendirdiler. Genç yaşta torun sahibi oldular.

Çocukken Sofi teyzelerin evine çok giderdim. Çünkü oğullarından Abdullah (Çok genç yaşta uçmağa vardı ne yazık ki.) ve Mustafa arkadaşımdı. Abdullah, benden bir yaş büyük, Mustafa da bir yaş küçüğümdü. Sabahtan akşama dek oynardık. En çok da koşu yarışı yapardık. Mahallenin tüm çocukları Abdullah’ı geçmek için koşardık. Ne yazık ki onu geçmek olanaksızdı. Onun huyları, babasına çekmişti. Sessiz sakin, barışçı, uzlaşmacı, güleç yüzlüydü. Biraz utangaçtı. Bu dünyadan göçüp uçmağa vardığı haberini alınca yüreğime kor ateş düştü. Evlat acısının anneleri nasıl içten içe erittiğinin tanığıyım.

Sofi teyze, benim doğumumu babama muştulayan kişiydi. Kışın köyde kalmazdık babamın öğretmenliği nedeniyle. Baharın ortasında köye gelirdik. Kapımızı açıp içeri girerdik. Daha yerimize oturmadan o, çocuklarının birinin eline bir bakraç yoğurt ile sımsıcak bir ekmek tutuşturup gönderirdi. Evlerimizin arası yüz elli metre kadardı. Eskiden her yan ağaçlıktı. O yeşillik arasında bizim geldiğimizi nasıl görüp fark ederdi bir türlü anlayamazdık. Üstelik yoğurtla ekmeği, kısa sürede nasıl hazır ederdi bunu sırrını bu yaşıma geldim hâlâ çözemedim. Onun bize “Hoş geldin” demesi yoğurt ve ekmekle olurdu. Dostluk, komşuluk iletisini gecikmeden gönderirdi bakracın içinde.

Sofi teyzelerin evine gittiğimde çoğu zaman sofra kurulurdu. Ben de bir iskemle alıp sininin kıyısındaki yerimi alırdım. Çocukluğumda çok iştahsızdım.  Bu nedenle çok zayıftım. Yöresel yemeklerimizin baş köşesinde olan karalahana ile mısır ekmeğini yemezdim. Ancak onların evinde iştahla yerdim. Hele ofis buğdayından öğüttükleri unla teyzemin yaptığı tam buğday ekmeğine bayılırdım. Şansıma hep sıcakken kurulurdu sofra. Annem, Sofi teyzeye: “Bu uşak bizim evde yemiyor, size verelim onu, sizde yesin.” O. “Soframızda onun kaşığı her zaman hazır. Yeter ki bize gelsin…” diye yanıtlardı annemi. İşte, benim unutamadığım lezzet, o sofralardaki lezzettir.

Yüreği varsıl yaşadı. O, yüreğinden sürekli verdi komşularına akrabalarına. Sevgisini, saygısını, hoşgörüsünü, komşularına bağlılığını, iyi niyetini, insanlığını esirgemeden verdi bizlere. Yüreğinden verdikçe yüreği büyüyüp daha da varsıllaştı. Bir kişinin yoksulluğu ya da varsıllığı cüzdanından belli olmaz. Kişinin varsıllığı da yoksulluğu da yüreğindedir. Sofi teyze gibi yüreği okyanusa benzeyenlerin varsıllığı asla tükenmez. Böylesi yürek kimlerde var ki?

Köyde yaşadığım yıllarda dinsel bayramlarda önce evimizdekilerle bayramlaşırdım. Ardından koşardım bayır aşağı Sofi teyzeme. Otururduk karşılıklı iskemlelere söyleşirdik onunla. Bizi evlatlarından ayrı koymadı. Sevgisini, iyiliklerini eksik etmedi bizden.

Babama, içtenlikle “Ali ağabey” demesi ilgimizi çekerdi. Annemin ona öyle içten “abla” demesi var ki, onu anlatmak yazıyla olmaz sanırım. Ona “teyze” dememizin nedeni de onu annemizin ablası olarak görmemizdendi.

Saffet amca erken göçtü bu dünyadan, genç yaşta uçmağa vardı. Evin tüm yükü Sofi teyzeye kaldı. Doksan yaşını devirdikten sonra bu dünyadan göçerek çok sevdiği kocasının yanına gitti. 10 Haziran 2024 sabahı ölüm haberini alınca yüreğimden bir şeyler koptu. Yaşamıma anlam katan bir büyüğümün sonsuza dek bu dünyadan ayrılmasına çok üzüldüm. Son yıllarını İstanbul’da evlatlarının yanında geçirdi. Cenazesi çok sevdiği köyüne götürüldü. Ne yazık ki bayram öncesi yolcu çokluğu nedeniyle uçak bileti bulamadığımdan ardına düşüp cenazesine gidemedim. Biz ondan çok razıydık, Allah da razı olsun mavi bakışlı, buğday gülüşlü, iyilik meleği teyzemizden.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  11 Haziran 2024

                                     

 

 

 

7 yorum:

  1. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun Allah ailenize sabır versin başınız sağolsun hocam iyi günler dilerim

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel anlatmışsınuz, hele ki ''buğday gülüşlü"... O gülüş çok bereketli bir yürekten gelir herhalde... Ağzınıza sağlık, gönlünüze sabırlar dilerim.

    YanıtlaSil
  3. Adil öğretmenim,.size yakınlarına,, sevdiklerine başsağlığı ve sabır diliyorum Sizde güzel izler bırakan Sofi hanımın yattığın yerler çiçek bahçesi olsun , iincinmesin .Uçmaya varıp melek olmuş Allah’ın rahmeti bol olsun .Yüreğinize sağlık..🤲🏻💐Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  4. Sofi teyzenin ruhu huzur bulsun.Işıklarda uyusun.Ne güzel izler bırakmış yaşamlarda Sofi teyze.Onu tanıyanların yasamlarında anılar biriktirip geçmişten geleceğe köprüler kurmuş.Tesekkürler Adil hocam bu güzel anı yazısıi için.Sayende Sofi teyzeyi tanıdık.

    YanıtlaSil
  5. Başınız sağ olsun
    O kadar güzel anlattınız ki sofi teyzemizi tanımış olduk
    Böyle güzel insanları yaptığınız gibi tanıtarak iyilerin ve iyiliklerin çoğalmasına katkı sağlayabiliriz
    Sofi teyzemize rahmet size ve geride bıraktıklarına sağlık ve afiyet diliyorum

    YanıtlaSil
  6. Güzel kalpli Sofi teyzeye Rabbim rahmet etsin, nûrlarda yatsın. Size ve ailenize sabırlar dilerim Adil bey.
    Geride bıraktığı hatıralarla anılıyor insan. İyi ya da kötü anılmak da bizim elimizde. Sofi teyze gibi iyi anılarla ayrılmak, bizlere de nasip olsun.🙏
    Şükran Balekoğlu Yamak

    YanıtlaSil