KAÇAK KATLAR YAPILIRKEN SİZ NEREDEYDİNİZ?


2 Haziran 2024 sabahı erkenciydim yine. Kent uykudaydı. Sıcak, temiz bir güne başlamıştım. Pazar günü olduğu için dışarıda sessizlik egemendi. Uzun süre kırlangıçların ötüşlerini dinleyip uçuşlarını izledim balkondan. Bu sabah keyfine ara verip çay demledim ivedilikle. Amacım, balkonda kırlangıç dolu gökyüzüne karşı çay yudumlamak.

Evde, uyku sessizliği var. Bu nedenle sessiz olmaya çalışmaktayım. Çayın demini alması için beklemem gerek. Yine balkondayım kırlangıçlarla. Sabahımın güzelliğine olumsuzluk katmak istemiyorum. Günüm hep böyle kırlangıç neşesiyle sürmesidir en büyük dileğim. Çatılarda martı yavrularını aradım bir süre. Önümüzdeki çatıda bir yavru vardı. Ne yazık ki yok! Çünkü kargalar, onu yere düşürdü. Martı çifti, yeniden hazırlık yapmakta yeni yavru için.

Sessizlik içinde kentin kuşlarına dalmışken şeytan, çay içmem için dürttü beni. Gittim bir çay doldurdum. Bardaktan boğum boğum buharlar çıkmakta. Buharla yayılan çay kokusu, beni esrikleştirmekte. Şeytan yine dürttü beni televizyonu açmam için. Çayın kokusu ve televizyonu açma isteği beni kuşlarından kopardı. Haber kanallarından birini açıp sesini iyice kıstım. Haberleri izlerken birden “Son Dakika” uyarısıyla yeni bir haber geldi karşıma. Küçükçekmece’de bir apartmanın çöktüğü anlatılmaya başlandı. Yıkıntı görüntüleri ekranı kaplamıştı. Bir can pazarı vardı orada. İtfaiye ve kurtarma ekipleri yıkıntıda çalışmaktaydı. Polisler, gerekli güvenlik önlemlerini almışlardı. Sağ olarak çıkarılan kişiler oldu. Sonunda bir kişinin öldüğünü, sekiz kişinin yaralandığını öğrendim tüm kamuoyu gibi.

Çöken yapı, 1988’de yapılmış. Aslında üç katlı… Ancak sonradan yapıya bir buçuk kat daha yapılmış. Ne yazık ki bu kaçak katlar yapılırken ilçe belediyesi görmemiş bu durumu. Kentlerimizin hangisinde olursa olsun belediye yönetimlerinin izni olmadan kimse kaçak kat çıkılamaz. Küçükçekmece’deki bu kaçak yapı bölümleri, herkesin gözü önünde ve ana caddedeydi. Herkesin gözünün önünde olan bir yerde kaçak kat yapmak için belediyede etkili kişilerden destek alınmalı.

Ülkemizde ne yazık ki kaçak kat yapmak, yıllar içinde oluşan bir alışkanlık. Nasıl olsa aralıklarla imar afları çıkarılmakta. Böylece kaçak olan yapılar ya da yapı bölümleri, işin kitabına uydurulmakta. Ancak depremin, selin kitabına uymuyor. Burada olduğu gibi hiçbir şey olmadan doğal süreç insanın yanlışını, eksikliğini affetmeyip yıkıvermekte yapıyı. Çünkü yapılaşmada en çok savsaklanan şey, denetleme. Bir yapının yapılma aşamasının başlangıcından sonuna dek var olan süreçte ne yazık ki en çok savsaklanan konu, denetlemenin eksik yapılması. Aslında bu, büyük bir suç… Ne yazık ki bu suçu işleyenlerin ceza alması neredeyse olanaksız ülkemizde.

Yıkılan yapıda zaman içinde birçok değişiklik ve onarım yapılmış. Oysa yapıdaki değişiklik ve onarımların belediyedeki ilgili birimlerden izin alınarak gerçekleşmesi gerek. Ne yazık ki ülkemizde böyle bir alışkanlık yok! Ne değişiklik ve onarımı yapanlar izin almakta belediyeden ne de belediyedeki sorumlu birimler konuya müdahil olmaktalar. Bu değişiklik ve onarımların yapıların taşıyıcı kolonlarına, kirişlerine zarar verip vermediği kimsenin umurunda değil.

Ülkemizin hangi yerleşim yeri olursa olsun var olan yapıların çoğu bakımsız. Öyle yapılar var ki yapıldıktan sonra ne dış cephesi bir bakım görmüş ne de yapının içi boyanıp sıvanmış. Doğal koşullar yapıları aşındırıp yıpratmakta. Buna karşı belirli aralıklarla yapılara bakım yapmak olmazsa olmaz bir koşul. Ne yazık ki bu konuda yapı sahipleri umarsız ve duyarsız. Kentlerimizde hem göz zevkimizi bozan hem de can güvenliğimizi ortadan kaldıran yapıların olması bu umarsızlık ve duyarsızlıktan.

Küçükçekmece’de çöken yapının sorumluları yine ortaya çıkmayacak. Suç; demire, çimentoya, kuma, çakıla ve yönetmenliklere ya da ölen kişilere yüklenecek. Böylece iş yine savuşturulacak.

Depremin her an olabileceği düşünülen İstanbul’da, kentsel dönüşümün egemen olan hükümet ve belediyecilik anlayışıyla sağlıklı bir biçimde yapılamaz. Öncelikle hükümet ve belediye yöneticileri el ele vermeli bu konuda. Devletin ve belediyelerin tüm olanakları seferber edilmeli. Ortak akıl kullanılmalı kentsel dönüşümde. Yasak savmak, bir şeyler yapıyormuş gibi görünmüş olmak için kentsel dönüşüm yapılamaz. Öncelikle kenti yenilerken tek tek yapıların değişimiyle değil, bölgesel yenilenme düşünülmeli.

Doğasına, konutuna, kentine ve de insanına değer vermeyen, devletinin kaynaklarını çarçur eden, ülkesinin geleceğini düşünmeyen yöneticiler; eli kulağında olan depreme karşı hazırlığı gerçekçi düşünmek zorunda. Bu konuyu savsaklayan, kişisel çıkarları toplumsal yararın önüne koyan anlayışlar halka hizmet edemez, ülkesine ihanet eder.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  3 Haziran 2024

 

 

 

 

 

3 yorum:

  1. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Sabahın erken saatlerinde 🦅 kuş sesleriyle uyanmak hepimizin hoşuna gidiyor oksa gerek .Bu güzel melodi kuşların doğasında var .Sabah saatlerinde birbirleriyle iletişim kurmak için kuşları takip edip izlemek insanın ruhuna iyi geliyor.Ekolojik denge için doğadaki canlıların yaşamlarının sürdürülebilir olması güzellikleri görüp onları yaşatmalıyız. Adil Öğretmenim Yüreğinize sağlık , sizin kaleminizden biz de oradaymış gibi duygudaşlık yaptık . Ben sabahları ağaçlarının ve kuşları sesini izlemeyi severim .
    Maalesef çöken binaya, giden cana yazık olmuş , gideni geri getirmeye gücümüz yok önlem almalıyız.

    Bir şehirde yaşamak o Şehrin hikayesini de ortak olmaktır bu kentlerin ortak akılla yönetilebilmesi adına herkes duyarlı olmalı sorumluluklarını yerine getirmelidir demokrasinin olmazsa olmazı katılımcılık bilinç,geliştirmeye yönelik çalışmalardır.Geçmişten ders alabildik mi alamadık İstanbul için beklentiler ve mevcut ve hazırlık maalesef yok hatalardan ders çıkarmalıyız umuyorum ki böyle felaketler bir daha yaşanmaz birlik ve beraberlik içinde hareket etmeliyiz. Ayrıca deprem de bir afet ama afete dönüşmemesini sağlamak için gerekli önlemleri almak elimizden geleni kamu gerek bilim adamları önlemleri alarak topluma hazırlamalıdırlar.Yaşanılan şeylerin öldüğüne tanıklık edildi kendi ülkemizde hiç unutamayacağımız bir 6 Şubat 2023 depremi yaşandı ülkemiz başka bir yere mi kaydı diye endişe ettik o kadar insan, göz önünde yanlış yapılan binaların durumu nedeniyle hayatını kaybetti .Deprem ,afet öncesinde bilinen bir tehlikeye rağmen hazırlığın olmadığını gördük acil hareket edilmediğini gördük aynı zamanda Türk sivil toplumun vicdanının, hızlı hareketle çabalarını da gördük bu dayanışmanın bizi iyileştirdiğini yarınımızı göreceğimizi umut ediyor bir an önce İstanbul için de önlem alınması gerekir diye düşünüyorum.Değerli Öğretmenim duyarlılığınızı , bizlerle de paylaştığınız için sağolunuz.🙏🏻🍀🌺🍃🍂🦋Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  3. Şeytana uymayın denir ama siz iyi ki uymuşsunuz ve bu ders niteliğindeki yazı doğmuş. O kadar haklısınız ki yazdıklarınızda. Bu ülkenin aşırı tehlike içeren sorunlarından biri de bu. Özellikle İstanbul' u düşünürsek olası depremde yüksek oranda kayıplar olacağı aşikar. 2023 Kahramanmaraş merkezli depremden sonra deprem bilimciler haber kanallarında konuştular hep. Yaptıkları çalışmaları, fay hattındaki hareketliliği, depremin çok uzak olmayacağını belgeleri ile birlikte yetkili organlara sunduklarını söylediler. Peki bir adım atıldı mı? Ciddiye alındı mı konu? İnsanların hayatı, verilecek kayıplar önemsendi mi? Tabii ki hayır. Dosya halinde masanın bir ucuna atıldı ve belkide sonra bırakıldığı yer bulunamadı bile. Aynı durum İstanbul için söz konusu. Yıkılmaya hazır o kadar çok bina var ki saymakla bitmez. Çoğu eski yapılaşma. Kontrol edilmeyen, kiminin arsasının üzerine bir kaç işçi ile yaptığı , mimarın, mühendisin elinin değmediği yapılar. Kentsel dönüşüm dediler. Devlet desteği dediler. Ama bir arpa boyu yol gidemediler. Müteahhit- arsa sahipleri anlaşması ile yenilenen binalar var. Bazı binaların durumuna göre de müteahhit maliyeti tek başına üstlenemediği durumlarda arsa sahipleri bir miktar ödeme yapıyor. Tabii parası olanlar. Yani parayı verenler düdüğü çalıyor. Parası olmayanlar da akıbetini bekliyor.
    Bu yapılaşma ile İstanbul depreme yakalanırsa; hem bu şehir hem memleket olarak felaket olur. Bir çok ilçe var yapışık nizam binaları olan. Kalanlar da çok uzak değil zaten birbirlerine. Ne yıkılan binalara erişilir ne de insanlara ulaşılır...
    Tanrı korusun hepimizi 🙏🙏

    YanıtlaSil