PARİS’TE ÜÇ PKK’LININ ÖLDÜRÜLMESİ



            Paris’te üç PKK’lının öldürülmesi gündeme damgasını vuruyor. Bir taraftan cinayetleri kimin ne amaçla işlediği tartışılırken diğer taraftan da bu üç terörist, kimilerince kahramanlaştırılmaya çalışılmakta. Tartışmaların çoğu, İmralı açılımını halka benimsetmek amacını taşıyor.
            Bir olayın içyüzünü öğrenmek için neden sonuç ilişkisine bakmak gerek. Teröristlerin öldürülmesi, kime yarar sağlamakta. Olayın sonunda kar ve zarar eden kimler? Bu soruların doğru yanıtları bizi faile de götürür.
            Paris’te üç teröristin öldürülmesiyle PKK olağanüstü bir propaganda olanağına kavuştu. Gerek PKK taraftarları gerekse güdümlü, yandaş medya ölen terör örgütünün üç üyesini masum kahramanlar olarak topluma sunmakta.
            İktidar yanlısı medya bülbülleri cinayetin arkasında Suriye ve İran’ın olduğunu hararetle savunmaya başladılar. Bu yolla da güya barışı, bu ülkelerin kurşunlayarak engellediklerine halkı inandırmayı amaçlamaktalar. Böylece de İran’a yapılacak olası bir müdahaleye ve Suriye’de teröristlere verilen desteğe haklılık kazandırmak istemekteler.
            PKK’lı üç kadının bulundukları yerin kapısı şifreli. Bu kapıyı şifreyi bilenler açar ya da tanıdık kişiler geldiğinde içerdekilerce kapı açılır. Üçüncü bir olasılık da Fransa’nın resmi görevlilerine ya da PKK’ya dost ülkelerin tanıdık istihbaratçılarına kapı açılabilir… Demek ki binadaki örgüt üyelerinin tanımadıkları kişilerin, içeri girme olasılıkları yok denecek kadar az. O zaman cinayet sanıklarını içeri girebilecek kişiler arasında aramak gerekir.
            PKK’lı üç kadının Alevi kökenli olması olayda önemli bir ayrıntı.
Üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da RTE’nin eski Fransız sömürgesi olan üç Afrika ülkesine yaptığı gezidir. Bu gezide Erdoğan’ın sömürgecilik dönemine ilişkin açıklamalarının Fransa’nın hoşuna gittiğini söyleyemeyiz. Ardından Fransa’nın Mali’ye askeri operasyonu göstermektedir ki bu eski sömürgeci ülkenin nüfuz alanlarını kimseye terk etmeye niyeti yok. Ortadoğu’da ABD, İsrail, AKP, PKK, Barzani ittifakının Fransa’yı rahatsız ettiği bir gerçek. Parçalanma tehlikesi karşısında olan Suriye ve Lübnan’ın eski Fransız nüfuz alanları olduğu unutulmamalı.
Önümüzdeki günlerde Fransız dış politikasında değişikler beklenmeli. Bu da ABD-İsrail despotizmini rahatsız eder. Fransa’yı zor durumda bırakmak amacıyla provokasyonların olması da doğaldır. Daralan AB ekonomisi çıkış aramakta. Müflis bezirgân örneği eski defterleri yoklamaları doğal Avrupalı eski sömürgecilerin. Eski sömürgelerin çoğu şu anda ABD denetiminde. Çıkarlar söz konusu olduğunda ülkeler arası ilişkilerde bozulur.
Bugün Ortadoğu’da olabilecek provokatif eylemlerin arkasında ABD-İsrail’i ve onların denetimindeki güçleri aramak gerek.
AKP sözcülerinin cenazelerin defni için yaptıkları açıklamalar, gösterdikleri tavırlar teröre teslimiyetin, çaresizliğin bir örneği. Üç PKK’lının naşının Paris’ten Diyarbakır’a getirilmesi, bölücü örgüt için önemli bir siyasal kazanım. Terör örgütü yöneticilerinin yurttaşlıktan çıkarılmamaları ise anlaşılır gibi değil. “Neden Diyarbakır’da cenaze töreni yapıldı?” sorusunun devletin her kademesindeki yöneticinin kendine sorması gerek. Bölücü örgüt, Diyarbakır’ı başkent ilan ediyor; ne yazık ki hükümeti yönetenler de buna destek veriyorlar. Anlaşılacağı üzere bölünme süreci hem AKP hem de PKK tarafından hızlandırılmakta.
Cenaze töreni için yapılan mitingde polisin; “Aman, göstericiler tahrik olmasın!” düşüncesiyle neredeyse köşe bucak saklanması anlaşılır gibi değil. Yine tabutlara sarılan PKK bayraklarına göz yumulması, bölücü örgütü siyasal anlamda güçlendiren ve onlara meşruiyet kazandıran bir yanlış tutum. Siz meydanlardan, sokaklardan devleti çekip alırsanız, o boşluğu terör örgütü doldurur.
                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           17 Ocak 2013
Not: Yazılarımın tümünü, http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.

6 yorum:

  1. Cinayetler, ya PKK da iç hesaplaşma, rant paylaşımı gibi bir nedenle işlenmiştir, ya da CIA-MOSSAD ın bu evlere girebilecek kişileri kullanarak yaptırdıkları birer cinayettir...

    YanıtlaSil
  2. BEN İKİ ŞEYE BAKARIM.29 EKİMDE ULUS MEYDANINDA ELİMDEKİ TÜRK BAYRAĞINI YOK SAYARAK ,BANA GAZ SIKAN, BANA SU SIKAN ,BANA ÇOP SALLAYAN POLİSİ DİYARBAKIRDA GİZLEYEN ZİHNİYETİN BU VATANA İHANETİNİN AFEDİLİR HİÇ BİR YANI YOKTUR.

    YanıtlaSil
  3. Ha AKP ha sizler kin ve nefretleriniz üzerine komplo teorileri hazırlayın zora ki zıtlar koolisyonu yaratma beceriniz de övgüye değer....

    YanıtlaSil
  4. 29 Ekim ve 10 Kasım etkinliklerinde insanların elinde Türk Bayrağı vardı.Böyle olduğu halde insanlar itildi kakıldı,biber gazları sıkıldı.Adeta devlet herkesten güçlü denildi.Elbette devlet harkesten güçlü olmalıydı.Ama kime ve neye karşı.Cenazelerin üstünde olan bayrağı neden göremedi.Türk Bayrağı'nı taşıyan insanları gören devlet sözde bayrağı göremedi.Bir de olay çıkmamasına sevinen Devletlüler vardı.Osmanlı'nın hazin çöküşü aklıma geldi.Arnavutlar ayaklandı görmedi,arkasından Sırplar,Yunanlılar.Sonrası malüm.İçimiz yanarak senaryoyu seyrediyoruz.Yüz yıl önceki senaryo.Bu kadar benzerlik olur mu yahu.

    YanıtlaSil
  5. Rus istihbaratının sonuçları belli malumun ilanına az kaldı.1-sözde barış ve abdullah öçalan dışarı belki de 1991 yılında söyledikleri gibi iktidara gelince orduyu tasfiye edeceğiz nutuklarıyla cezaevlerine konan askeri kadronun da afla birlikte salıverilmesi.2-diyarbakır merkezli KÜRDİSTAN EYALETİ anlaşmasıyla ANADOLU-RUMELİ İSLAM CUMHURİYETİNBDE BAŞKANLIK yada sultanlık dönemecine girizgah hazxırlıkları.işte bütünb mesele bu.....anlayana.MEMED

    YanıtlaSil
  6. Sayın başbakanımız af yok dediyse biliniz ki, kesin af çıkacak. Ben terör örgütünün başı olacağım, benimle terörü bitirme adına masaya oturacaksın, anlaşacaksın, ben terörü bitireceğim. Ama dışarı çıkamayacağım, partime başkanlık edemeyeceğim, halkımı yönetmeye talip olamayacağım, hala dört duvar arasında yaşayacağım. Ve böyle bir anlaşmaya evet diyeceğim, terörü bitireceğim. Başbakanımız da kesinlikle af yok diyecek. Böyle bir antlaşmaya imza atacak bir salak örgüt lideri gelmiş midir yeryüzüne. Ya da başbakan Aziz Nesin'in meşhur sözünün doğruluğunu keşfetmiş. Sevgi ve saygılarımla...
    Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil