Mısır’daki
halk direnişi, Ortaçağ kafalı ve emperyalizmin kuklası Mursi’yi devirdi.
Dünya’nın dört bir tarafındaki ülkeler, bu iktidar değişimine temkinli
yaklaşırken TBMM’de grubu bulunan partiler, Mısır’daki siyasal değişime “darbe”
demek için adeta yarıştılar. Bu yarış, nedendir?
AKP,
son yıllarda özellikle de Ergenekon, Balyoz… gibi uydurma darbe senaryolarıyla
cumhuriyetçi aydınları hapse atmaya başladıktan sonra medya yoluyla sürekli
darbe konusunu işledi. Kendilerini demokrat, karşıtlarını darbeci olarak
yaftalama yolunu seçti. AKP sözcüleriyle yandaş basın, bu konuda en çok CHP’ye
yüklendi. Özellikle de CHP’nin geçmişini karalama yoluna gitti. Tek parti
dönemini acımasızca, yalanlardan oluşan suçlamalarla kötüledi iktidar partisi.
Olmayanları olmuş gibi göstererek toplumun beyni adeta yıkandı. Amaç,
Cumhuriyet’i kuran kahramanları ve kurucu partiyi halkın gözünden düşürmekti.
Bu yolla da özledikleri Ortaçağ düzenini kurmaktı.
Peki,
AKP önüne geleni “darbeci” diye suçlarken, Cumhuriyet kurucularına akla mantığa
uymayan iftiralar atarken CHP yönetimi ne yaptı?
Yeni
CHP yönetimi, AKP’nin suçlamaları karşısında sürekli savunma durumunda kaldı.
RTE’nin saldırıları karşısında ruhsal bir eziklik hissine kapıldı. Özellikle
kurucu iradeye karşı yapılan haksız suçlamalar karşısında çoğu zaman sustu.
Bazı CHP yöneticileri ve milletvekilleri, AKP’nin suçlamalarına destek verdi.
Kimi zaman AKP’lilerden bile ileri gittikleri söylenebilir. Yandaş ve merkez
medyadan gelen “darbecilik” suçlamalarına karşı çaresiz kaldılar çoğu zaman.
CHP yöneticileri dünyanın gıptayla baktığı, saygı duyduğu ve birçok ülkenin
örnek aldığı Türk Devrimini göğüslerini gere gere savunamadılar. Devrimcilikle
darbecilik arasındaki farkı anlatmadılar kamuoyuna. Tabi bunu öncelikle
partinin her kademesindeki yöneticilere ve üyelerine anlatmalıydı CHP. Ülkeyi
kurtaran, Cumhuriyet’i kuran, demokrasiyi getiren bir partinin üstüne sanki ölü
toprağı serpilmişti de susmaktaydı. Yani en haklı olduğu konularda, haksız
duruma düşürülmekten kurtaramadı kendini.
“Darbeci”
olarak yaftalanma korkusu o kadar çoktu ki YCHP yöneticilerinde, “Gezi Direnişi”ni
bile uzaktan izlemeyi yeğlediler (Birkaç milletvekilinin kişisel çabalarıyla
direniş alanlarında görünmesi hariç.). Gezi eylemleriyle ilişkilendirilmemek
için özel çaba gösterdiler. Oysa Gezi Direnişi, dünyanın çok saygı duyduğu, evrensel
boyutlarda etkisi olan bir toplumsal hareketti. Toplumsal hareketlerden darbe
çıkmaz, devrim çıkar. Bu basit siyasal mantığı bile kavramaktan uzak bir
siyasal anlayışın Mısır Devrimini kavraması epey zor.
Tahrir
Meydanındaki halk, orduyu yanına alarak devrimi gerçekleştirdi. Dünyadaki her
devrimin kendine özgü koşulları vardır. Her toplum kendi toplumsal, siyasal,
kültürel koşullarına göre devrim yapar. Mısır devriminin asıl hedefi
feodalizmdir. Bu devrimin antiemperyalist yönünü de görmek gerek. Mısırlıların
ellerindeki Nasır posterleri antiemperyalist olmanın simgesi.
İlk
kez Arap coğrafyasında emperyalizme ve Ortaçağ yapılanmalarına karşı kitlesel
bir gösteriye tanık olduk. Nasır’dan sonra emperyalizmin peşine takılan Mısır,
Tahrir Meydanındaki ayaklanmayla tüm Arap ülkelerine örnek olacak.
Dünyanın
hiçbir devrimi sandıkta olmamıştır. Rönesans Devrimine, Reform hareketiyle
değişen Avrupa’ya bakalım. Fransız, İngiliz, Amerikan, Bolşevik, Türk, İran
(1906), Çin devrimlerini inceleyelim. Nasıl gerçekleşti bu devrimler? Sanayi
Devrimi sandıkta mı oylandı?
Sandık
fetişizmine kapılarak demokrasiyi sandığa hapsetmek yeni Hitlerleri,
Mussolinileri yaratır. Hitlerin emrine girerek ölüm makinesi haline gelen Alman
ordusu, II. Dünya Savaşında ölen milyonlardan sorumlu değil midir? Alman
Ordusu, Hitler’in kazandığı seçimlere saygı gösterdiği için alkışı mı hak
ediyor? Yoksa ona demokrasi madalyası mı takmak gerek?
Mursi’nin
Mısır’ında erkeklere, karıları öldükten sonra altı saat süre ile sevişme
hakkı(!) tanınmıştı. Sandıkta kazandı diye bir iktidarın ölü seviciliği, hak
olarak göstermesine demokratik saygı mı göstereceğiz?
Dünyanın
hiçbir devrimi halkın yüzde yüz katılımıyla gerçekleşmemiştir. Toplumun ileri
kesimleri, devrimci atılımlar yaparken halkın bir bölümü de eski düzeni korumak
için mücadele verir. Her devrim, aynı zamanda bir iç savaştır. Amaç, devleti
yönetecek gücü eline geçirmektir. Bütün savaşım bunu içindir.
Mısır’daki
değişime darbe diyenlerin en büyük dayanağı ordunun işe karışmasıdır. Dünyanın
hangi devriminde ordu ya da silahlı güç yoktur? Mısır ordusu ne yapsaydı?
Tahrir ve Adeviye alanlarında toplanan karşıt görüşlü halkın çatışmasına izin
mi verseydi? Mursi’nin baltalı, satırlı adamlarının Tahrir’i biçmesini mi
beklemeliydi ordu?
“Mısır’da önemli bir değişiklik yaşandı. Altını
özenle çizerek söyleyeyim. Mısır’daki darbe Tahrir Meydanının demokrasi
üretmesine engel olmuştur. Tahrir’de toplanan yüz binler diktaya karşı
çıkmışlar, özgürlükleri savunmuşlar. Seküler sistemi savunmuşlar, ama bir darbeci
gelip Tahrir Meydanını yerle bir etti o düşünceleri.” Parti Meclisi toplantısı
öncesi bu açıklamayı yapıyor Kılıçdaroğlu. Bir kişi, bir darbeci adam
milyonların iradesini yok etti öyle mi? Öncelikle Tahrir’i ve Mısır’ın diğer
kentlerindeki alanları dolduran milyonlarca kişiye saygı göstermek gerek.
Milyonların iradesi ne kadar zayıf ki darbeci birinin eylemine teslim
oluyorlar! Böyle bir şey olur mu?
Demokrat Partinin Cemal Abdül Nasır dönemindeki hatası,
yıllarca Mısır halkını Türkiye’den soğutmuştu. Bugün aynı hatayı yapmamak
gerek. Mısır’daki iktidar değişimine ABD, Katar ve Türkiye’deki BOP
eşbaşkanlığı karşı çıkıyor. YCHP ABD, Katar ve
BOP eşbaşkanlığının safında mı yer alacak; yoksa Tahrir’in yanında mı?
Mursi’nin
devrilmesiyle siyasal İslam da çöküş sürecine girmekte. Bundan da en çok korkan
AKP’dir. Çökmekte olan bir siyasal anlayışa, yanlış siyasal söylemlerle payanda
olmak, suni solunum yaptırmak muhalefet partilerini halk nezdinde sorumlu
yapar.
Çöl aşiretleri silahlarını kuşanıyor
Tahrir’in iradesine karşı. Cuma namazında “Bu
darbenin Mursi’yi değil, İslam’ı hedef aldığı” vaaz ediliyor camide. Cemaat
yalanlarla ajite ediliyor. Mursi yanlıları, bir demokrasi mücadelesini din
savaşına dönüştürmek için uğraşmaktalar.
Devrimi darbeye dönüştürmek isteyen dostlar; “Ordu devreye
girmeseydi, ne olurdu?” sorusunu yanıtlamalılar öncelikle.
Mısır halkının Atatürk’e gereksinimi
var. CHP yöneticileri bir şey yapmak istiyorlarsa öncelikle Mısırlı
devrimcilere Atatürk modelini anlatmak için seferber olmalılar. Arap çöllerinin
Atatürk’ün aydınlığına o kadar çok gereksinimi var ki…
AKP zihniyeti Gezi Direnişini de
“darbecilikle” suçlamıştı, bu unutulmamalı. Öncelikle CHP’li yöneticiler
güdümlü basının baskı ve yönlendirmesinden kurtulmalılar. Basının kitleler
üzerinde etkisinin olmadığını Gezi direnişlerinde gördük. Kimse tarafından
dinlenmeyen televizyon bülbüllerini, yurttaşların okumadığı kendinden menkul
köşe yazıcılarını ciddiye almayınız. Fırıldak gibi dönen sözde aydınların
Türkiye’ye katacağı bir şey yok!
AKP’nin saldırıları karşısında
sürekli savunmada kalan ve tarihsel geçmişini sahiplenerek doğru politikalar
üretmeyen YCHP’nin bu durumuyla iktidar olma olasılığı yok! Bu da AKP’yi
güçlendirmekte. Öncelikle doğru politikalara gereksinim var. Bu da AKP’yi
taklit ederek değil, Atatürk’ün izinden giderek olur.
Mısır Atatürk’ü ararken Atatürk’ün partisi nerede? Elini
uzatacak mı Tahrir Meydanına? Tahrir’in
kalbini kırmadan onların dost ellerini, Mustafa Kemal’in sıcaklığıyla
tutabilecek mi?
Adil
HACIÖMEROĞLU
5
Temmuz 2013
Yazınız çok güzel olmuş. Ellerinize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilMüslüman coğrafyasındaki karışıklıklara baktığımda hep derim ; onların bir Atatürk'ü olamadı . Bizim büyük şansımız , en buhranlı zamanımızda O na sahip olmamızdır . Atatürk nutukta açık açık , daha dört halife zamanında mezhep savaşlarının başladığını , bu durumdan endişe duyduğu için halifeliği kaldırmak zorunda kaldığını , tekke ve zaviyeleri bu yüzden kapattırdığını yazar . Bugün bölgeye baktığımızda Onun ne kadar doğru yaptığını bir defa daha anlıyoruz . Din üzerinden siyaset yapmaya son verilmediği takdirde bu coğrafyaya barış gelmesi zor gözüküyor . Teşekkür ederim , kaleminize sağlık ...
YanıtlaSilHenüz ÜMMETÇİ anlayıştan kurtulamamış olan Mısır ,ATATÜRK gibi bir öndere gereksinim duymaktadır. Mısır halkı bu anlayışla DEVRİM EYLEMİNE yönelmiştir. Mısır ordusu da Mısır halkının içinden çıkmıştır ve bu devrime katkı sağlaması da doğaldır. Mısır'ın bu arayışını ve EMPERYALİZME karşı duruşunu anlatan güzel yazısı için Sayın Adil Haciömeroğlu ' na teşekkürler!
YanıtlaSilBir Amin Maalouf'un Çivisi çıkmış Dünya kitabını okumuştum Araplarla ilgili tarafsız sayılacak yorumları vardı ve bilgiliydi.Bir de sizin bu yazınızı çok yerinde değerlendirme olarak görüyorum.Çok fazla Mısır ile ilgili de yazı okumama gerek yok ayrıca.Teşekkürler !
YanıtlaSilDeğerli Adil Öğretmenim , usu’nuza sağlık , bilginize bereket 👏👏🙏🏻🍀🌺♥️📕Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil