Gezi
Direnişi başladığında bir süre şaşkınlık yaşayan başta RTE olmak üzere tüm AKP
yöneticileri, daha sonra yoğun bir iftira ve kışkırtma kampanyasına giriştiler.
Bu iftiraların en çarpıcı olanlarından biri, Kabataş’ta başörtülü bir kadının
direnişçilerce dövülmesiydi. Bu iftirayla asıl amaç, muhafazakâr kesimi galeyana
getirerek kışkırtmaktı.
İftira
senaryosu çok basitti. İlkokul çağındaki bir çocuğun bile yapabileceği bir
kurgunun gerisindeydi. İftirada kullanılan imgeler, Türkiye’de sokaklarda
görülecek türden değildi.
Önce
RTE, hem grup toplantılarında hem de basına türlü nedenlerle yaptığı
açıklamalarda bir yakınının başörtülü gelinin Kabataş’ta bebeğiyle birlikte
yürürken eylemcilerin saldırısına uğradığını defalarca söyledi. Ardından yandaş
basın konuyu ele aldı. İftira, iyice ayağa düştü. Kışkırtma için olağanüstü
çaba gösterdi AKP cephesi.
Kadına
saldıranlar yüz kişiye yakınmış. Kadınlar küfredip erkekler dövüyormuş sözde
mağdureyi. Erkeklerin üst kısmı çıplak ve ellerinde eldivenler varmış. Bu
betimlemeden anlaşılacağı üzere, senaristler tapınak şövalyelerini konu alan
filmleri çok izlemişler. Gezi Direnişi boyunca üç gün hariç hep Taksim ve
çevresindeydim. Üstü çıplak, elleri eldivenli bir Allah’ın kuluna rastlamadım.
Direniş’e katılan çok sayıda başörtülü kadın vardı. Onlar da bizimle birlikte
biber gazı, zehirli su, cop yedi. Kimse onlara yan bakmadı. Saygı gördüler.
İçlerinden yaralananlar oldu polis saldırılarında. Başörtüsü gaz fişeğiyle ala
boyanan kadınlar gördüm.
“Kutsal
başörtüsüymüş, görün bakalım kutsalı. Size neler yapacağız?” diye
bağırıyorlarmış bir yandan eylemciler. Ağza alınmayacak küfürlerin edildiğini
de ekliyor açıklamasına sözde dayak yiyen kadın. Gezi eylemcilerinin en
bilgisizi başörtüsünün ne olduğunu bilir. Üstelik direnişçiler küfürbaz değil.
Bu tür sözler, Gezi’nin dili değil.
Kabataş’ta
dayak yiyen kadının kimliği kısa sürede ortaya çıktı. Başbakanın yakınım dediği
kişi, İstanbul Bahçelievler Belediye Başkanı idi. Söz konusu kadın da onun
gelini. Kimlik belli olunca kadının kayınpederi, olayın doğru olmadığını
söyledi. Ancak bu açıklama yeterli olmadı iftiracılar için. Bu yalan günlerce
söylendi.
RTE,
bu konuyu her anlatışında belgelerin, görüntülerin ellerinde olduğunu ve
bunları açıklayacaklarını söyledi. Herkes bekledi bu görüntüleri, ancak
yayınlanmadı bunlar.
Kabataş,
İstanbul’un göbeği. Her gün on binlerce insanın gelip geçtiği bir yer. Onlarca
kameranın izlediği bir alan. Bir tane görgü tanığı ortaya çıkıp bu olayı
gördüğünü söylemedi. Zaten kameralar böyle bir şey çekmiş olsaydı tüm
televizyon kanalları döne döne bunu yayımlardı. Böylece de AKP kışkırtması
amacına ulaşırdı.
İstanbul
Valisi Mutlu, ekşi sözlük yazarlarıyla buluşmasında “Öyle bir MOBESE görüntüsü
yok. Ben öyle bir görüntü izlemedim.” Diyerek konuya son noktayı koydu. Bu
açıklamasıyla Mutlu RTE’yi yalanlamış oldu.
Türkiye’yi
yönetenlerin böyle basit yalanlarla toplumu birbirine kırdırmak istemeleri yurtseverlik
değil. Yalan ve iftiradan başka sermayesi olmayanların bir ulusun yazgısını
belirlemekleri aymazlıktır, yanlıştır. Bir ulus yalan ve iftiralarla maceralara
sürüklenmekte. Çok yazık!
Yandaş
basının türbanlı yazarı, dayak yediği iddia edilen kadınla röportaj yapmıştı.
Yani senaryonun yazarlığına soyunmuştu. O konuşmada, olayı daha acıklı duruma
getirerek kışkırtmanın düzeyini artırmak için duygusallığı da katmıştı bu
yazar(?).Söz konusu kadına, “Soru
sormaktan utandım.” demişti. Acaba, şimdi bu sözde yazar, iftiraya ortak olduğu
için Gezi Direnişçilerinden, tüm ulustan, kandırarak kışkırtmaya çalıştığı muhafazakâr
kesimden, tabi en başta kendi ailesinden utanıyor mu?
RTE
ve diğer AKP’liler, böyle basit iftiralarla insanlara çamur attıkları için yüzleri
kızarıyor mu acaba? Yüreklerinde bir sızlama duyuyorlar mı? Özür dilemelerini,
beklemiyorum; çünkü özür dilemek, erdemli kişilerin işi.
Yalan
söylemek, iftira atmak, halkı birbirine kırdırma düşüncesi insanlık erdeminden
payını almayanların işi. Yalan, iftira bir ayıp olarak sahibinin yakasına
yapışacak; gerçek ise erdemli toplumların yolunu ve yaşamını aydınlatacak.
Adil
Hacıömeroğlu
31
Temmuz 2013
Not:
2 Eylül 2013 tarihli Ulus Gazetesinde yayımlanmıştır.
RTE nin meşhur yalanlarından biriydi...Ortaya çıktı tıpkı önceki yalanları gibi...Yalan olduğunu biz baştan biliyorduk ta, Koyunlar ne durumda, biliyorlar mı acaba...Hiç sanmam...
YanıtlaSil