Bir
kişinin düzenli kitap okuması, yaşamının tüm alanlarına olumlu olarak yansır.
Özellikle küçük yaşlarda kitap okuma alışkanlığı kazananların okumayanlardan ayırt
edilmesi çok kolay. Okuma, kolayca davranışa dönüşür; yaşam görüşüne, insan
ilişkilerine, ders başarılarına, zekâ gelişimine, düşünsel olgunlaşmaya, kişide
duygudaşlığın davranışa dönüşmesine yansır.
Öğrencilerin
ve velilerin en büyük sorunu, matematik… Nedense ülkemizde matematik dersi, öcü
olarak görülmekte, gösterilmekte. Çocuklar, küçük yaşlarda matematiğe karşı
önyargılarla koşullandırılıyor. Bu dersi başarmanın çok zor olduğu onlara
anlatılıyor. Bunu yapanlar da genellikle çocukların yakınları, en başta da anne
ve babaları. Böyle yaparak çocuklarına ne denli zarar verdiklerinin farkında bile
değiller.
Yıllar
önce bir dersanede çalışıyordum. Bu kurumda birbirinden değerli öğretmenler
tanıdım. Neredeyse her gün eğitim üzerine konuşulurdu öğretmenler odasında. Bu
konuşmalar, çok düzeyli ve eğitici olurdu. Özellikle arkadaşlarımızın
öğretmenlik deneyimlerini anlatmaları çok değerliydi. Karşılıklı öğrenirdik birbirimizden
bu yolla. Burada tanıdığım ve asla yaşamım boyunca unutamayacağım öğretmenlerden
biri de çok genç yaşta, 13 Ağustos 2000 günü uçmağa varan Sadettin Karasulu idi
(Yazıyı kaleme aldığım bugün, onun aramızdan ayrılışının 25. yılı, sevgili
öğretmenimizi bu nedenle özlem ve saygıyla anıyorum.). O; başarılı, bilgili,
üretken, yaratıcı bir matematik öğretmeniydi. Benden daha büyüktü yaşça.
Meslekte de benden eskiydi. Onunla öğretmenlik üstüne konuşmaktan mutluluk
duyardım.
Bir
gün öğretmen odasındayız. İkimiz farklı köşelerde oturmuş çay içiyor, bir
yandan da ders hazırlığı yapıyorduk. Bu arada ona bir veli geldi çocuğunu durumuyla
ilgili konuşmak için. Öğrencinin matematikten başarılı olması için bir şeyler
anlattı veliye. Sonra yüksek sesle: “Siz, bu konuyu karşı masadaki Adil Bey’le
görüşün.” dedi. Veli de “Ama o, Türkçe öğretmeni…” dedi şaşkınlıkla. Sadettin
Bey: “Sorun Türkçede… Çözüm, Adil Bey’de… Çünkü sizin çocuğunuz düzgün okuyamıyor.
Okuduğunu anlayamıyor.” dedi ısrarcı bir dille. Neyse veli gelip karşıma oturdu
ister istemez, çocuğu da yanında. Öncelikle bu konuda önce veliyi, sonra öğrenciyi
ikna etmek gerek. Bunun için az da olsa dil döküp örnekler verdim sınav
sorularıyla ilgili. Çocukla danışarak bir kitap okuma izlencesi hazırladık. Belirlediğimiz
kitapları okuyacağına söz verdi öğrencimiz. Arada bir görüşüp okunan kitapları
değerlendirdik. Giderek okumaya karşı ilgisi güçlendi çocuğun. Bu izlence yıl
boyu ödünsüz uygulandı. Sonunda öğrenci istediği okulu kazandı.
O
dönemde Anadolu liseleri sınavları, beşinci sınıfın sonunda yapılıyordu. Doğal
olarak bu yaştaki, yani ergenlik öncesi çocuklarda soyut düşünme henüz gelişmez.
Çocuklar, bu nedenle somut düşünür. Okuma
alışkanlığı edinememiş çocuğun da soyut kavramlar, simgeler üzerine kurulu matematiği
anlamaması olağan. Demek ki çocuğun soyutluk üzerine kurulu matematiği anlaması,
öncelikle soyut anlamı kavraması gerekir. Biz de öyle yaptık. Öğrencinin soyut
anlamaları kavraması için ona okuma alışkanlığını kazandırdık.
Kitap
okuyan kişinin dil ve düşünmede odaklanması kolaylaşır. Bu kişilerde dil ve düşünce
gelişir. Burada matematiğin de bir dil ve düşünmen in ağırlıkta olduğu bir
bilimi olduğunu belirtmeliyim. Matematiğin de bir dili, düşünme biçimi var. Bu
dil ve düşünme yolu soyuttur. Matematiğin dili simge, formül ve rakamlar...
Okuma alışkanlığı olan kişinin okuduğunu anlaması, anladığını kavrayıp anlatması
kolaylaşır. Ayrıca okuyan kişi, soyut kavramların anlamlarını kolayca anlar.
Okuma alışkanlığı olan öğrenci, matematik sorusunu çözmeye başladığında soyutlamaya
dayalı simgeleri, formülleri, kavramları kolayca anlayıp düşünce geliştirerek
soruyu kolayca çözer.
Kitap
okuma, kişiye düş kurmayı öğretir. Bir öğrencinin matematiği anlaması, ona
sorulan soruları çözmesi için düşlemler kurmalı. Düşlemler, soyut kavramlarla
dolu matematik sorusunu görünür kılar. Bu görünürlük, öğrencinin yeni
düşlemleriyle derinlik kazanır. Bu da öğrencinin akıl yürütmesini sağlar. Aslında
matematik, satranç gibi. Bir sonraki hamle ya da hamleleri görmek gerekir. Bu
da konuyu iyi anlamak ve var olanlar üzerinde düşlemler kurup akıl yürütmekle
olur.
8.
ve 12. sınıflar sonunda yapılan merkezi sınavlar ele alındığında, soruların
hazırlanma biçimine bakıldığında okuma alışkanlığı kazanmış öğrencilerin ne
denli şanslı oldukları kolayca anlaşılabilir. Çünkü hangi dersten olursa olsun
sorular, okuma ve anlamaya dayalı. Okum, anlama, anlatma, odaklanma,
karşılaştırma alışkanlığını kazanmamış öğrencilerin bu sınavlarda başarılı olma
olasılıkları çok düşük ne yazık ki. En zor olarak kabul edilen matematik
sorularının üstesinden gelmek, ancak okuma alışkanlığıyla olanaklı olabilir.
Öğrencilerin
kitap okuma alışkanlığı kazanmasının onların düşünsel ve duygusal gelişimini
olumlu yönde etkilediği bilinen bir gerçek. Bu nedenle zor olarak görülen
matematiğin kolaylaşması okuma alışkanlığının kazanılmasına bağlı. Bu nedenle
anne, baba ve öğretmenlerin ilk yapacakları iş, öğrencilere okuma alışkanlığı
kazandırmak. Bundan sonra her şey çok kolaylaşacak. O halde kolay dururken güç
olanın içinde debelenmek niye?
Adil
Hacıömeroğlu
13
Ağustos 2025
Kalemine Efendi Kalan , Adil öğretmenim,
YanıtlaSilYazınızı beğenerek , düşüncelerinizi onaylayarak okudum. Matematik başarısı için yalnızca formülleri ezberlemenin yeterli olmadığını, aynı zamanda dil ve düşünce altyapısının da sağlam olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle erken yaşta kitap okumaya başlamak, çocukları matematiğe dair önyargılardan uzaklaştırarak hem kavrayışlarını hem özgüvenlerini artırmada önemli . Bu bütünsel yaklaşım, eğitimde gerçekten değerli bir bakış açısı sunuyor.
Öğretmenlerimizi unutmamız mümkün değil herbirinin katkıları büyük , merhum Sadettin Karasulu Öğretmenimizin ruhu şad olsun.🤲🏻💐Nurda yatsın..
Adil öğretmenim, emeğinize, ellerinize , yüreğinize sağlık👏👏El verdiğinizin , yüreğine dokunduğunuz öğrencilerinize ne mutlu 🙏🏻Kaleminiz daim olsun.📚✍️
Sözcükleri, tumceleri, metinleri anlayamayan birey hiçbir şeyi anlamaz, matematiği hiç anlamaz.
YanıtlaSilAnlamayı kolaylastirip geliştirmenin harmanı yani ugulama yogunluğu kitap okumakla oluşturulur.
Matematiğin çocuklar ve gençler için korkulan,öcü gibi görünen bir ders değil sevilen,ezberlenen değil, içine girdikçe keşfedilen bir ders olabilmesinin okuma alışkanlığı ile ilişkisi üzerine enfes bir yazı.Kalemine sağlık Adil hoca...
YanıtlaSil