TFF
(Türkiye Futbol Federasyonu) kararını verdi. Futbol kulüplerimiz istediği kadar
yabancı oynatabilecek ilk on birlerinde. Hatta isterlerse sahaya çıkan ilk on
birin hepsi yabancı oyuncu olabilecekmiş. Bu kararı, birçok kişi büyük bir
yenilik olarak nitelemekte. Bu yolla da futbol kulüplerimizin Avrupa’nın büyük
takımlarıyla rekabet etmeleri kolaylaşacakmış.
TFF’nin
yabancı futbolcu sınırlamasını kaldırması, genç yerli oyuncuların yolunu
kapatacak. Alt yapılar önemini yitirecek. Genç nüfusuyla övünüp gurur duyan
Türkiye, kendi gençlerine hem futbol oynama yolunu kapatıyor hem de onları önemli
bir ekmek kapısından mahrum bırakıyor.
Türkiye
her alanda olduğu gibi futbolda da üretimden, yetiştirmeden vazgeçmekte.
Sanayi, tarım, bilgi, teknolojide olduğu gibi sporda da ithalata dayanmakta.
Yerli üretimden kaçarak kendi kaynaklarını baltalayan bir ülkenin başarıya
ulaşması düşünülebilir mi?
Dünyada
futbolda başarıya ulaşan ülkelere bakıldığında hepsinde sağlam altyapılar var.
Hepsinin dünya çapında yıldızları bulunmakta. 2014 FİFA Dünya Kupasında başarılı
olan ülkelere göz attığımızda tümü futbolcu ihraç etmekte. Bu ülkelerin kulüp
takımları, futbolcu fabrikası gibi çalışmaktalar.
Türkiye
her alanda olduğu gibi futbolda da hazırcı. Uzun soluklu eğitim ve üretim
çalışmasını becerememekte. Gençleri sokaklarda bomboş gezen bir toplum, en
değerli varlıkları için bir şeyler yapamamanın çaresizliğini hazırcılığa
dönüştürmekte. Çok yazık değil mi?
Futbolda
ülke olarak dünya ölçeğinde hem ulusal hem de kulüp takımlarıyla başarılı
olduğumuz yıllara bakıldığında alt yapı çalışmalarının önemi görülür.
Federasyon, alt yapıya önem verdiği yıllarda uluslararası başarılar da kendini
göstermiştir.
Bazı
dostlar, futbolcu dışalımında ne sakınca olabileceğini söyleyeceklerdir.
Türkiye yoksul bir ülkedir. Bu nedenle parası çok değerlidir, sokağa atılamaz.
Türkiye gibi ülkeler, dünya ülkelerine futbolcu satmalı ki yeni gelir
kaynakları elde edebilsin.
Yüz
yirmi altı ülkeden yüz otuz üç ayrı sebze ve meyveyi ithal etmekte Türkiye. Bunların
arasında neler var, neler... Karpuz, elma, kereviz, sarımsak, susam, patates,
lahana, marul, havuç, baklagiller, turunçgiller, kivi, enginar, üzüm, salatalık,
armut, domates, kavun, ayva, erik, sivri biber, marul, nar, lahana, şeftali,
kiraz, dolmalık biber, turp, patlıcan, muz, pırasa, hurma, zeytin, ceviz,
buğday, mısır, pirinç, çay, ... Taze ve yaş soğan bile satın almaktayız
dışarıdan. Pamuk ülkesi olarak pamuk ithal etmekteyiz. Kendi kendine yeten bir
ülke, karnını doyurmaktan aciz durumda. Kurbanlık hayvan alındı ta Uruguay’dan.
Yukarıda
sıralanan ürünlerin çoğu ülkemizde bolca yetiştirilmekte. Ne yazık ki AKP’nin
olumsuz tarım politikaları nedfeniyle üretimden vazgeçmiş köylerimiz.
Her
alanda dışa bağımlılık almış başını gidiyor. Cevizi, salatalığı dışarıdan alan
Türkiye; futbolcuyu dışarıdan niye alamasın? On iki yıllık AKP iktidarıyla
geldiğimiz nokta bu... Üretmeyeceksin, ama çok tüketerek dışa bağımlı duruma
geleceksin.
Adil
Hacıömeroğlu
7
Ocak 2015
Biz de dünyanın yolsuzluk, hırsızlık üretimini yapıp bol bol zillet ihrac ediyoruz.
YanıtlaSilÜstat saman da ithal ediyoruz artık. Futbolcu ithalini bir ithal fikir vermiş olabilir. Malum her şey ithal.
YanıtlaSilÜlkemiz futbol takımları dış ülkelerden takım kurabileceği sayıda futbolcu alabilecek ; bunda sınırlama olmayacak. Bu futbol takımları kendi gençlerimizle kurulmayacaksa , nasıl Türkiye takımı olacaklar ? Ülkemize hangi saygınlığı kazandıracaklar ? Ülkemizden dışarıya , futbolcu için para akışı bize ne kazandıracak ? Bizim milyonlarca gencimiz işsizken , sıkıntıdayken , yabancılara yönelme kendi insanlarımızı ötekileştirmek değil midir ? Altyapı kurulup futbolcu yetiştirilse , bunlar başka ülkelere de transfer edilse neler kazanacağımız düşünülmüyor; çünkü AKP iktidarı , kendisine destek sağlamaları için dış güçlere de ödün vermeyi hedeflemiştir. Ülkemiz , önceden TARIM ürünleri yönüyle kendi kendine yetebilen az sayıdaki dünya ülkelerinden biriyken , AKP döneminde her çeşit ürünü ve tohumu dışardan almaya hahkûm edilmiştir. Bu dışa bağımlılık Futbola da yansıtılmaktadır. Konunun ayrıntılı anlatımı Sn. A. Haciömeroğlu'nun yukarıdaki yazısında yer almıştır. Teşekkürler !
YanıtlaSilÖZGEN KARA
Spordan amaç kişinin bizzat kendisinin spor yaparak,"sağlam kafa sağlam vucudda bulunur" düsturu doğrultusunda bedenini zinde tutmasıdır.Özellikle bedende ayakların önemi büyük,çünkü yaşlanma ayaklardan başlar.Futbolcuları tribünde seyretmekle spor yapmış olmuyoruz.Bu durum,soğuk bir kış gününde kalörüförlü bir evin penceresinden,içeride sıcak bir ortamda oturanları seyredipde,kendimizinde ısındığını zannetmemiz gibi bir şey...Bir işin sahteliği burdan belli olunca,dövizleri israf ederek yurtdışından futbolcu getirip,tribünden seyretmenin sahteliğin,siyahlığın karesi olduğunu düşünüyorum. Kendi ürünümüzü kendimizin mutlaka üretmesi gerekiyor."Selvi boylu,al yazmalım" filminin vermiş olduğu önemli mesaj,işin sonunda, emek verenin,bedel ödeyip,üretim yapanın kazandığıdır.
YanıtlaSilÇalışmadan , üretmeden hazırcılığa alışıp tüketen toplumlar yok olmaya mahkum olurlar .Emek olmadan , yemek olmaz .Üreten , emeği, alın teriyle karnını doyurmak insana mutluluk verir . Doyuma ulaşır , yediği domates , sebzenin tadı , kokusu , ruhu da doyurur. Eskiden bu kadar hastalık yoktu , nerede hareket orada bereket , sağlık , çalışıp üretmenin mutluluğu vardır . Değerli Öğretmenim sağolunuz 👏🙏🏻🍀🌱🌾Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil