Pazar
günü Paris’te türlü ülkelerden devlet yöneticileri terörü lanetlemek için
yürüyüşe katıldılar. Ne yazık ki teröre destek verenler de devlet terörünü
kendi yurttaşlarına uygulayanlar da teröristlerle görüşmeyi beceri sayanlar da
vardı orada. Tabi bu durum, dünyanın dört bir yanındaki insanların gülümsemesine
neden oldu. Çünkü tüm insanlık, terör acısını gerçekten içinde duyumsayan
devlet yöneticilerini bir arada görmek isterdi.
Paris’teki
yürüyüşte en olumlu olan şey ABD’nin üst düzey bir yöneticisinin
katılmayışıydı. Bu; bilerek mi, yoksa bilmeyerek mi oldu bilmem ama günün
anlamına uygun bir davranıştı. Çünkü eylemi yapan terör örgütü ve ona kardeş
örgütler, ABD’nin oluşumlarını desteklediği müttefikleriydi. Birçok İslam
ülkesinde omuz omuza savaştığı örgütleri lanetlemek ABD’ye yakışmazdı zaten.
İsrail
başbakanının Paris’te bulunması da ilginçtir. Devlet terörünü yıllardır
Filistinlilere uygulayan ve binlerce masum insanın yaşamına son veren bir
devletin yöneticisinin orada olması ironiktir.
Gelelim
asıl konumuza...
Türkiye’yi,
Paris’te Davutoğlu temsil etti. Başbakan’ın arabası Elize Sarayının önünde
durdu. İçinden paltosunun bir kolu yerlerde sürünen diğer kolunu yanındakilerin
yardımıyla çıkarmaya çalışan, okula geç kalan bir lise öğrencisinin telaşlı
görünümüyle biri indi. İşte, o kişi Davutoğlu idi. Yani Türkiye’nin başbakanı.
Her
zaman ki gülümsemesiyle merdivenleri çıktı Ahmet Bey. Oysa cenaze evindeydi,
orada yas vardı. Fransız Cumhurbaşkanına yaklaşınca elini uzatıp öpmek için
yaklaştı. Ah be, şu Fransız’ın yaptığı işe bakın! Cümle devlet temsilcilerini
öpen ev sahibi, dünya liderinin yanağını öpmedi. Bu ne demek oluyor şimdi? Buna
eskiler “Araya mesafe koymak” diye anlatırlardı. Neyse tören faslını geçelim,
oldu bir yanlışlık. Fransa lideri, Davutoğlu’na birazcık fransız kaldı.
Yürüyüş
sonrası Avrupa’da bazı basın organları, Davutoğlu’nun orada ne işi olduğunu,
sordular. Bunu sormalarının nedeni AKP hükümetinin cihatçı terör örgütleriyle
olan sıkı fıkı ilişkisiydi. Hatta bu konuda özellikle Alman istihbarat örgütü
şefinin Türkiye’yi kast ederek “Sınırlarınıza hâkim olun.” Demesi ilgi
çekicidir.
AKP
iktidarı ne kadar gizlese de tüm dünya, Suriye’ye giden teröristlerin Türkiye
sınırını kullandıklarını bilmekte. AKP’nin Müslüman kardeşliği çerçevesinde bu
konuda cihatçı gruplara ilgi duyduğu da saklanamayacak bir gerçek. Çoğu zaman
da AKP, kendini bu grupların ağabeyi olarak görmekte. Tabi, ağabey olunca da
küçük kardeşleri koruyup kollaması olağan duruma gelmekte.
Önümüzdeki
günlerde gerek ülkeler gerekse terör karşıtı kuruluşlarca AKP hükümetine, cihatçı
örgütlerle ilişkisi konusunda ciddi uyarılar ve eleştiriler gelecektir. Bu
durum Türkiye’yi diplomatik alanda zorlayacak. Doğaldır ki büyük çapta bir
uluslararası sorunun ekonomik bir sonucu da olur. AKP iktidarı, dış politikadan
iç politikaya oy devşirme tutumundan vazgeçmeli. İktidarı sürdürme uğruna,
Türkiye’nin geleceğine zarar verme hakkı kimsede yoktur.
Teröre
binlerce yurttaşını kurban vermiş bir ülkenin terör örgütleriyle ilişkilerinde
olağanüstü dikkat göstermesi gerek. Terörün dini, imanı olmadığı gerçeği iyi
bilinmeli. Dünyanın her yanında hangi ırktan, inançtan olursa +olsun terörün
hedef aldığı tek şey insanın canıdır.
Türkiye’nin
yüz yıllık diplomasi birikimi, ülke saygınlığı, geleceği birkaç terör grubu
için heba edilemez. Hele kişisel ve politik çıkarların ülke çıkarının önüne
geçmesi hiç kabul edilemez. Bir tek Türkiye var, onun değerini herkes çok iyi
bilmeli.
Adil
Hacıömeroğlu
13
Ocak 2015
Türkiye, dünyada oluşan " teröre destek veren ülke" algısını hemen değiştirmelidir...
YanıtlaSilMuazzam tespitler tebrik ve teşekkürler Sayın Hocam.
YanıtlaSil