Köy
enstitülü babam ve öğretmenimi anlatmayı sürdürüyorum.
Ali
Öğretmenimin en duyarlı olduğu konulardan biri, avlanmaydı. Ona göre her canlının
doğada yaşama hakkı vardı. Bir canlının yaşam hakkını elinden almak, kimsenin
elinde olmamalıydı. Ha insan ha hayvan, ne fark ederdi ki?
Çok
küçük yaşlardayken bizlere, doğal denge içinde her canlının yaşaması
gerektiğini öğretmişti. Doğal dengenin bozulması, başta insanlar olmak üzere
tüm canlıların sonunu getireceğini belirtirdi sık sık. Bu nedenle doğal yaşamın
sürdürülmesi için canlıların tümünün korunması gerektiğini vurgulardı. Oysa biz
ilkokuldayken çevrecilik henüz ortaya çıkmamıştı. Hava, su, toprak kirlenmemiş,
ozan tabakası delinmemişti.
Köy
enstitülü öğretmenlerin doğanın korunması konusunda toplumun önünde bir bilince
ve duyarlığa sahip olmaları aldıkları uygulamalı eğitim nedeniyleydi. Çünkü
enstitülerde, doğal işleyişin mantığını iyi kavramışlardı. Bunu kitap okumayla
destekleyen bir kuşaktı onlar. Bu nedenle öngörüleri güçlüydü ve ileriyi
görmekteydiler. Atatürk’ün “Önemli olan ufku görmek değil, ufkun ötesini
görmektir.” özdeyişini yaşam ilkesi yapmışlardı.
Babam,
çocukların ellerinden düşürmedikleri kuş lastiklerini (sapanları) toplardı. Kuş
lastikleriyle küçücük yaşamların sona erdirilmesini kabul etmezdi. Kuşa, kuş
yuvasına, gezinen hayvanlara taş atanlara çok kızardı. Bazı çocuklar, başıboşluklarından
olsa gerek ağaçlara tırmanarak kuş yuvalarını bozardı, onların yumurtalarını alırlardı.
İşte, babamın tepesinin tasının attığı yer burasıydı. Böyle bir şeyi gördüğünde
ya da işittiğinde çok sinirlenirdi. Önce güzellikle anlatırdı. Sonra kızardı.
Kediye,
köpeğe, binek hayvanlarına, ineklere, küçükbaş hayvanlara eziyet edilmesine
engel olmaya çalışırdı. Hayvanların insan gibi canlarının yanacağını anlatırdı.
Her hayvanın yavrusu onun için adeta kutsal bir varlıktı ve korunmalıydı.
Ben
ve diğer kardeşlerimin kuş lastiği hiç olmadı. Mahalle arkadaşlarımız,
ellerinde kuş lastikleriyle dağ taş gezerken biz, kendi aramızda oyunlar
oynardık. Hayvanlara taş atmadık. Sanki arkamızda babamın gözleri varmış gibi ürkerdik
bundan. Burada annemin bize anlattığı masalları da anmadan geçemeyeceğim.
Anlattığı masalların çoğunda ana düşünce doğayı, hayvanları korumak üstüneydi.
Keşke o masalları o günlerde yazsaydım bir yerlere.
Öğretmenim,
avcılığı sevmezdi. “Bir canlıyı öldürmekten zevk almak, nasıl bir ruh
durumudur?” derdi sık sık. Bu nedenle avcılara, tutmayacaklarını bildiği
öğütler verirdi zaman zaman.
Yaşam,
köy enstitülü öğretmenleri ve bu okulların eğitim biçimini doğrulayıp haklı
çıkardı. Ne yazık ki kendi yarattığımız bir eğitim sitemini, Atlantik sürecine
girince ABD, toprak ağaları ve toplumun kanını emen asalakların istekleriyle
kendi ellerimizle boğduk.
Yoksul
köylü çocuklarını, adam gibi eğitemedi devletimiz daha sonra. Giderek yatılı
okul sistemimiz de yozlaştırılıp çökertildi. Yoksul çocuklarının zeki
olanlarını tarikat ve cemaatler, geride kalanların bir kısmını suç örgütleri,
özellikle Kürt kökenli olanları da terör örgütü devşirdi. Devşirilenlerin
önemli bir bölümü halkımıza ve devletimize karşı kullanıldı.
İşte,
köy enstitülerin yıkımıyla başlayan sürecin geldiği nokta. Sayfalarca derslerin
çıkarılacağı bir durum durmakta karşımızda. Bilmiyorum gerekli kişiler yeterli
dersleri aldılar mı?
Adil
Hacıömeroğlu
22
Aralık 2021
Cumhuriyetin getirdiği değerlerin hayata geçirilmesinde pekçok eğitimci ve düşünce insanının büyük katkıları olmuştur Eğitimci bugünkü anlamıyla modern pedagojinin ülkemizdeki öncüsü ve köy enstitüsü projesinin fikir mimari olan İsmail Hakkı tonguç bu kişilerden biridir.İsmail Hakkı Tonguç” a göre"Demokrasinin iki esidi vardir.
YanıtlaSilBiri zor vegerçek olani, öbürü de
kolayi, oyun olani...
Topraksizi topraklandirmadan, isginin
durumunu saglama baglamadan, halki esasli bir egitimden geçirmeden olmaz
birincisi, köklü degisiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek
demokrasidir.Hocam tabiat ana canlılarla var olur. çiçeğin , böceğin yaşamını doğada sürdüren canlılara yararı vardır .Denge bozulunca ekoloji de bozulur.Babanız ışıklarda uyusun . Cumhuriyetimiz’ in Atatürk’ ün ilkeleriyle yetişen değerli öğretmenlerimiz ışıklarıyla aydınlatıp iz bırakarak bu dünyadan gittile.Yüreğinize sağlık , var olunuz . Eğitimin bilinçli ve sevgiyle , bilimle ,akılla doğru bir şekilde yapılması dileğiyle .Saygılarımla✍️👏🙏🏻🌺🇹🇷Fulya Kırımoğlu