Son
günlerde özellikle sosyal medyada ülkemiz doktorlarının yurtdışına gitmek için
yarıştıkları söylenmekte. Türkiye’nin siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan
yaşanmaz durumda olduğunu belirterek bazı doktorların başka ülkelere gittikleri
yazılmakta. Her gün onlarca doktorun ülkemizden ayrıldığı sık sık dile
getirilmekte.
Sosyal
medyada yazılıp çizilenlerin doğruluğu oldukça şüpheli. Doktorlar üzerinden
Türkiye karşıtı bir kampanyanın düzenlendiği kesin. Bu kampanyanın başında da
“Yaratıcı Yıkıcılık” izlencesini yürürlüğe koymak isteyen ABD-CİA var. Sosyal
medyada bu işin taşeronluğu da FETÖ ve PKK’da. Ne yazık ki bazı doktorlarımız
da bu rüzgâra isteyerek ya da farkında olmadan kapılmaktalar. Böylece ülkemizin
zararına bir eylem, örgütlenerek yandaş toplamaya çalışılmakta. İşin acı veren
yanı da yakınmalarla dolu bu kampanyaya katılan doktorlar, kendilerini
Atatürkçü(!) olarak tanıtmaktalar.
Öncelikle
belirteyim ki Atatürkçüler, hangi koşulda olursa olsun ülkelerinden kaçmaz.
Ülkelerindeki zorluklara katlanarak olumsuz koşulları değiştirmeye çalışırlar.
Sosyal medyada ağlaşmaz, Atatürk’ün izinde savaşırlar.
Kurtuluş
Savaşı’nda ve sonrasında Atatürk’ün yanında bulunan doktorlar nasıl
davranmışlar? Kişisel kurtuluşları için başka ülkelerin yolunu mu tutmuşlar,
yoksa toplumsal kurtuluş için ölümü göze mi almışlar?
Bandırma
Vapuru, 16 Mayıs 1919’da Samsun’a doğru yola çıktığında subay, er, teknik
eleman olmak üzere içinde kırk dokuz kişi vardı. Yirmi bir de gemi çalışanı… Bu
altmış dokuz kişi ölümü göze alarak ve omuz omuza vererek yurdu kurtarmak için
yola çıkmışlardı. Gidecekleri yer Anadolu’ydu, yani halkın kucağı. Subaylar
içinde üç doktor vardı. Dr. Albay İbrahim Tali Öngören, Dr. Binbaşı Refik
Saydam, Dr. Yüzbaşı Behçet Efendi… Samsun’a gitmekte olan umut vapurundaki yirmi
iki subayın üçü doktor… Bu oran, sosyal medyada kişisel kurtuluş peşinde koşan
doktorlarımıza bir şeyler anlatıyor mu acaba?
Dr.
Albay İbrahim Tali Öngören, Dr. Binbaşı Refik Saydam, Dr. Yüzbaşı Behçet Efendi
mesleklerinde çok başarılılar. Cumhuriyet döneminde yaptıkları hizmetler
saymakla bitmez. Bu doktorlarımız İstanbul’un renkli yaşamı, köşkleri yerine;
Ankara’nın sefaletini, toprak damlı evlerini yeğlediler. Bir gün olsun
yaşadıkları yokluktan yakınmadılar ve kişisel kurtuluşları için başka bir yere
gitmeyi uslarından geçirmediler. Geride bıraktıkları İstanbul, onlara yaşam
adını çok şey sunmaktaydı: bol kazanç, varsıl hastalar, bin bir gece
masallarını andırır gece yaşamı… Yabancı dil bilen ve mesleğinde başarılı
hekimler olan bu üç kahraman, yurtdışına gidip yüksek aylık almayı hiç mi hiç
düşünmediler.
Sivas
Kongresine gençlik adına katılan Tıbbiyeli Hikmet’i anmadan geçmemeli. Hani
mandacıları tersyüz eden Hikmet Boran… Sivas Kongresinin yürekli tıbbiyelisi,
kurtuluştan sonra hekimliğe başlar. Bir gün Atatürk, yanındakilere Tıbbiyeli
Hikmet’i sorar. Onun TBMM’de yer almasının gerekliliğinden söz eder. Haber, tez
elden Hikmet Bey’e ulaştırılır. O: “Paşam beni affetsin. İçinde bulunduğumuz
koşullar nedeniyle Türkiye’nin milletvekilinden çok, doktora ihtiyacı var. Ben
mesleğimi yapmayı, halkıma hizmet etmeyi düşünüyorum.” diyerek yanıtlar
Atatürk’ü. Atatürk, bu yanıtı saygıyla karşılar. Çünkü bu yanıtta yurtseverlik çığlığı,
özveri, halka adanmışlık ve savaşma isteği var. O dönemde ülkemizin baş belası,
salgın hastalıklar. Sağlıkçılarımız, gecelerini gündüzlerine katarak
çalışmaktalar. Salgın hastalıklarla savaşım başarılı olur ve Türk Ulusunun
geleceği kurtarılır. Sağlıklı kuşaklar yetiştirilir özverili doktorlarımız
sayesinde.
Burada
doktor-şair Ceyhun Atuf Kansu'ya da değinmek isterim. Kansu, 1919
Bostancı-İstanbul doğumlu. Cumhuriyet döneminin ülkücü doktorlarından. Babası,
Atatürk döneminin milletvekillerinden eğitimci Nafi Atuf Kansu’dur. Nafi Atuf
Bey, bir dönem CHP’nin genel sekreterliğini de yaptı. Annesi de eğitimci
Kansu’nun. Kansu, tıp eğitimini tamamlayıp çocuk hastalıkları uzmanı olarak
göreve başlar. Ankara Numune Hastanesinde çalışırken bir yandan da ülkemizin en
büyük gecekondu semtlerinden olan Altındağ’da bir poliklinik açar. Burada
gecekondu çocuklarına sağlık hizmeti verir. Daha sonra Atatürk döneminde
yapılan Turhal Şeker Fabrikasına kendi isteğiyle gider. On bir yıl boyunca
burada işçi çocuklarına bakar.
Ülkemizin
yoksulluk ve salgın hastalıklarla boğuştuğu zor dönemlerde Hikmet Boran ve
Ceyhun Atuf Kansu’nun yurtdışına gitme olanakları vardı. Ancak gitmediler,
neden? Büyük kentlerimizden birinde muayenehane açarak büyük paralar kazanabilirlerdi.
Böylece torunlarının ekonomik geçimlerini bile garantiye alabilirlerdi. Bunu
yapmadılar.
Yazımda
sözünü ettiğim doktorların dışında binlercesi var kendini bu topraklara adayan.
Onlar, kişisel kurtuluş yolunu seçmediler. Bu toprağın insanıydılar hem bedenen
hem de düşünsel olarak. Hepsi ulusun kurtuluşuna inanmışlardı. Cumhuriyet
ülküsüne sözde değil, özde bağlıydılar. Onlar için Atatürk; yakaya takılan bir
rozet, her gün sosyal medyada paylaşılan bir fotoğraf değildi. Onlar için
Atatürk, ulusa karşılıksız hizmet etmenin bir öncüsüydü. Atatürk, kişisel
kurtuluşun değil, toplumsal kurtuluşun kılavuzuydu.
Ey
“Yaratıcı Yıkıcılık” masallarına kanarak ülkeni terk etmeyi düşünen hekim
arkadaş, bu ülkenin yoksullarının vergileriyle kurulan okullarda okudun. Üstelik
neredeyse hepiniz dar gelirli ailelerin çocuklarısınız. Aileniz dişiyle
tırnağıyla çalışarak ve türlü özverilerde bulunarak sizleri okuttu, halka
hizmet edeceğiniz saygın bir mesleğin gururunu birlikte yaşayasınız diye. Bu
gururu onlardan neden esirgiyorsun? Ülken, senin en güzel ve en kutsal bir
mesleği edinmeni sağladı. Neden mi? İçinden çıktığın halka hizmet edesin diye.
İçinden çıktığın halkı beğenmemek, ona burun kıvırıp yüksekten bakmak niye?
Atalarımız: “Aslını inkâr eden haramzadedir.” demiş. Ben, bir doktora
haramzadeliği yakıştıramam. Emperyalist yalanlara kanma, ülkemizdeki saygın
yerini koru, el kapılarında halayık olma! Unutma ki bu ülkeden Vahdettinler,
Damat Feritler kaçar; Atatürkçüler ise bu toprağa sımsıkı sarılarak sonuna dek
savaşır.
Not:
Konuyla ilgisi nedeniyle “NEDEN TIBBİYE” başlıklı yazımı okumakta yarar var:
https://adiladalet.blogspot.com/2011/12/neden-tibbiye.html
Adil
Hacıömeroğlu
11
Haziran 2022
Teşekkür ederim. Birisinin çıkıp bunu söylemesi gerekiyordu. Daha da çirkini, giden kişilerin yabancı kanallara çıkıp Türkiye'yi kötülemesi. Oysa gittikleri ülkelerdeki doktorlar da kendi ülkelerini beğenmedikleri için çalışmıyorlar zaten. Batıya karşı duyulan bu aşağılık kompleksi kimseye yakışmaz bana doktora hiç yakışmıyor.
YanıtlaSilSÖZDE DEVRİMCİDE, SÖZDE MİLLİYETÇİDE OLUNMUYOR. İCRAAT LAZIM. AZİM LAZIM. BİR İDEAL LAZIM. ÜLKEMİZE DAR VE YOKLUK ZAMANINDA HİZMET EDEN NİCE DOKTORLARIMIZA MİNNET VE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM. ŞU ANDADA ÜLKEMİZİ TERK ETMEYE ÇALIŞAN DOKTORLARIMIZIN BU DAVRANIŞINI TASVİP ETMİYORUM. BU ÜLKE NE BADİRELER ATLATTI. ASLA YILMADI. TÜRK MİLLETİ ASLA YILMAZ MÜCADELEYE DEVAM EDER. KARA GÜN KARARIP KALMAZ. BİR GÜN ELBET YANLIŞLIKLARDAN DÖNÜLÜR.
YanıtlaSilDuygusal Şair
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
Eniştem israilde boya kaporta işi yapıyor. Komşum rusyada fabrikada boyacilik yapıyor. Cocukluk arkadaşim rusyada pastacı. Başka bir tanıdığım arabistanda araba motor mekanik tamir dükkanı var. Azerbaycanda çalışan mühendis arkadaşım da var. Almanya filan zaten bahsetmeye gerek yok. Bak daha bu hafta bir inşaat mühendisi arkadaş afrikaya sudana gitti.. ne işin var dedim, buyuk bir proje var, güzel bir teklif geldi dedi. Afrikaya gitmeye deger mi dedim, 4bin dolar aylık+3 bin dolar performansa göre ek ödenekler var dedi. Şimdi canina yandığım memleketinde boyacisindan mühendisine herkes gidiyor da doktor gidince mi dert oluyor. Bunu bir düşün motor ustası arabistana gidince niye kimse dertlenmiyor? Bunun cevabını ben sana vereyim: Serbest piyasada, arz ve talebin kesiştiği noktada, karşılıklı rıza dahilinde sünnet olan pazarlık yapılarak oluşmuş fiyat üzerinden ücretlendirilen adam giderse bu cok sorun yapılmaz çünkü ben hizmet kaybı yaşıyorsam o da ucret kaybı yaşıyor. Benim hizmet istediğim kadar o da iş istiyor. Karşılıklı kayıplarımız eşit olduğu için önemsenmiyor. Ama doktorların kaybedecek bir şeyi kalmamış, arz talep dengesi bozulmuş, işte budur kaynağı hop oturup hop kalkmanızın.
YanıtlaSilKoskoca cumhurbaşkanı ne dedi? giderlerse gitsinler dedi... Ben doktora iğne bile yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler alimallah. dedi mi dedi... Tabi kendi en ufak hazımsızlığında hemen endoskopi oluyor mu oluyor, o ayrı :) Doktor efendilerin devri bitti dedi mi , dedi. Madem öyle güzide seçmenlerin bu durumu güzel bi tatması şart oldu artık. Benim hizmetimle oy almanın sonu geldi. Önümüzdeki 5 yılda doktorsuzluğu özellikle güzide şehrimiz urfa vs. iliklerine kadar hissedecek. Bu durum güzide ak partisinin ve seçmenlerinin kendi tercihidir.
YanıtlaSilbizim hastanede 3 tane psikiyatri uzmanı var, iş yükünü kaldıramıyorlar. eğer herhangi biri istifa ederse diğerleri ondan önce istifa etmeye hazır. Çünkü iş yükünü geriye kalanların çevirmesi mümkün değil. üçünden biri giderse üçü birden istifa dilekçesi ile çıkışa doğru yarış yapacaklar.:) İş yükünden kendilerinin psikolojisi bozulmuş vaziyettler..
Daha bu hafta kadındoğum uzmanı arkadaşım hiç bir plan yapmadan, özelle anlaşmadan memuriyetten istifasını verdi. ne yurt dışı planı var ne de özel hastaneden teklif aldı... Adam doğrudan istifa etti gitti. bi kaç ay kafamı toplarım, belki bi muayenehane açarım belki açmam diyor. Adamın psikolojisi bozulmuş, yazık.. Kaybet kaybet noktasındayız, hodri meydan, bakalım kim daha çok kaybedecek...
Yıllardır futbol takımlarının altyapısında futbolcu üretip bunları dışarı pazarlamak yani transfer etmek ülke futbolu açısından bir başarı olarak anlatılmaz mıydı...
YanıtlaSilçünkü ülkenin futbol kalitesinin iyi olduğunu bu şekilde ispatlamış oluruz. Ayrıca ülkeye yüklü miktarda transfer ücreti girer yani bir nevi ihracat yapılmış olur.. yetenek üretirsin,, yetenek ihraç edersin,, ülkeye para kazandırırsın..
Şimdi bu övünülen bir şey iken yurt dışına Doktor göndermek neden kötü bir şey oluyor?? çünkü onlara önce Sen muhtaçsın.
Çünkü elinde yeterince dr. yok.
o zaman üret,, hem hem dünyaya pazarla, hem kendi insanına yetsin.. Avrupa takımlarına gönderdiğimiz futbolcu kazandigi parayı tr de harcıyorsa bu durum ihracat gibidir. Yani ülkeyi kalkındırır. Ayrıca devlet mecburi hizmeti yaptirmak yerine dışarı sattığı doktordan bonservis ücreti alabilir. Bonservisini devlete öde, mecburi hizmetini yapmadan dışarı git. Bu da hükumete güzel para kazandırır.