İSTANBUL’DA DEPREM YANGINLARI


Bugün, Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıldönümü. Depremlerden ilki, gece saat 04.17 olup Pazarcık merkezliydi ve 7,7 şiddetindeydi. Bu depremin ardından 13.24’te 7,6 şiddetinde Elbistan merkezli deprem yıktı on bir ilimizi. Bu iki depremde elli bini aşkın yurttaşımızı yitirdik. Yurttaşlarımızı toprağa düşüren deprem değildi aslında, bunca yıldır kentleşmede yapılan ihmallerdi.

6 Şubat depremlerinden sonra kaleme aldığım yazılarımda yerleşim yerlerinin neden yerle bir olduğunu yurttaşlarımızın niye göçükte can verdiğini anlatmıştım. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilki, gece yarısı olduğundan neredeyse herkes uykudaydı. Mutfaklarda ocaklar yanmıyordu, ısınma amaçlı araçların çoğu kapalıydı. Elbistan merkezli deprem öğle saatlerinde olduğundan evlerin çoğu boştu. Çünkü insanlar artçı depremlere yakalanmamak için sokaklardaydı kış soğuğuna karşın. Bu nedenle büyük yangınlar çıkmadı deprem bölgesinde. İskenderun Körfezi’nde günlerce süren yangın, yerleşim yerinde olmadığından can yitiklerine neden olmadı.  

17 Ocak 1995’te, Japonya’nın Kobe kentinde yerel saatle 5.46’da 6,9 şiddetinde bir deprem oldu. Bu depremde yaşamını yitiren 6.434 kişinin yarıdan çoğu deprem sırasında çıkan yangınlarla can verdi. İtfaiye müdürü, böyle bir olasılığı düşünemedikleri için kendi canına kıydı. Ayrıca kentteki ulaşım güçlükleri ölü sayısını artırdı. 640 binden fazla yapı hasara uğradı. İlk kez burada son teknoloji ürünü olan bir gökdelen yıkıldı. Önemli bir liman kenti olan Kobe’deki deprem Japon ekonomisinde bir kırılmaya neden oldu. Kentin nüfusu; yaklaşık Bir buçuk milyondu. Depremden sonra 310 bin kişi burayı terk etti. Bu depremden sonra Japonya, ayrıntılı bir önlem planını devreye soktu.

Olası İstanbul depremi konusunda ne yazık ki büyük hazırlıklar yok! Gerek merkezi gerekse yerel yönetimler, kulaklarının üstüne yatmış uyumaktalar. Depreme hazırlık konusunda büyük bir aymazlık, vurdumduymazlık, sorumsuzluk var. İstanbul depreminin ülkemizin ulusal güvenliğini tehlikeye düşüreceğinin farkında değil hem Tayyip Erdoğan yönetimi hem de İstanbul’u yöneten belediye başkanları. Herkes, böylesi büyük bir sorunu ertelemekte. Kendi siyasal geleceklerinin peşinde koşan siyasetçiler hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin geleceğini kendi siyasal ikballeri, günlük çıkarları, sorumsuzlukları ve bilgisizliklerine kurban etmekteler. Bu durum, kabul edilemez.

İstanbul, on altı milyondan fazla insanın yaşadığı bir kent... Ülkemizin en büyük kenti ve gözbebeği… Türk sanayisinin neredeyse yarısı burada… Dünyanın sayılı sanayi, ticaret, turizm merkezlerinden biri… Bu nitelikleriyle Türkiye ekonomisinin önemli bir kısmı buraya dayalı. Kentte, 24 saat üreten büyük sanayi kuruluşları var. Deprem gece ya da gündüz de olsa bu sanayi kuruluşlarında yangın çıkma olasılığı çok yüksek… Bu yangınların çıkacağı fabrikaların bazılarında kimyasal maddelerin yanması söz konusu. Bu maddelerin yanmasıyla kentin önemli bir kısmı zehir solumak zorunda kalacak.

Dar sokaklar, zaten normal zamanda bile ulaşımı aksatmak. Mahallelerin çoğunda otopark olmadığı için taşıtlarca işgal edilmiş cadde ve sokaklarda, olası bir depremle birkaç yapının yıkılmasıyla kentte ulaşım durma noktasına gelir. Buralara ne kurtarma ekipleri ne cankurtaranlar ne de söndürücüler girebilir. Böylece fabrika yangınları, kentin büyük bir bölümüne kolayca yayılır.

İstanbul’da, yedinin üzerinde düşünülen bir olası depremde, binin üzerinde sanayi yangının çıkacağı düşünülmekte. Bunun yanı sıra depremin olacağı zamana göre evsel yangınlar da söz konusu. Bolu-Kartalkaya’daki yangında gördük ki otellerde yangın önlemleri Allah’a emanet. İstanbul’daki fabrikalar, oteller, büyük konut siteleri, okullar, hastaneler, devlet daireleri ve büyük şirketlerde yangın önlemleri ne derecede denetleniyor? Bu sorunun yanıtının olumlu olacağını sanmıyorum. Çünkü ülkemizde doğru dürüst yapılmayan işlerin başında denetim gelmekte. Merkezi yönetimle belediyelerin siyasal kavga içinde olması, deprem hazırlıklarını da sağlıklı kentsel dönüşümü de yangına karşı önlemleri de kurum ve kuruluşların denetimini de engellemekte.

Olası bir İstanbul depreminde olasıdır ki göçük altında ölenlerden çok yangında yaşamını yitirenler olacak. Bu konuda bir hazırlığın olmaması ülkemizin geleceğini de yurttaşlarımızın yaşamını da tehlikeye atmakta göz göre göre. İstanbul’u, olası bir depreme hazırlamamak, konuya sorumsuz ve duyarsız davranmak aymazlıktan öte ihanet değil de nedir?

Hiç zaman geçirmeden hem merkezi hem de yerel yönetimler, siyasal çekişmeleri bırakarak işbirliği yapıp İstanbul’u depreme hazırlamalılar. Bunların öncülüğünde demokratik kitle örgütleri (DSÖ’ler) sendikalar, meslek odaları, üniversiteler, tüm siyasal partiler ve irili ufaklı tüm kuruluşlar bir araya gelmeli. Ortak akıl kullanılarak hem İstanbul’umuzu hem de Türkiye’mizi büyük felaketten kurtarmalılar. Bunu yapmayanları yurttaş da Türk ulusu da affetmez.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  6 Şubat 2025

 

 


4 yorum:

  1. Değerli Adil öğretmenim,

    İstanbul’da olası büyük bir depremin yol açabileceği yangın tehlikelerine dikkat edilmeli . Hem merkezi hem de yerel yönetimlerin yeterli önlem alması gerekiyor.Sanayi tesislerinde kimyasal yangın riski yüksek olduğundan, kentsel altyapının acil durumlara hazır olması gereklidir.Depreme karşı denetim eksikliğinin giderilmesi, tüm paydaşların iş birliği yapması şarttır.Adil öğretmenim , usunuza, bilginize, kaleminize sağlık👏👏Var olunuz🙏🏻Fulya Kırımoğlu👩

    YanıtlaSil
  2. Sayın hocam, böyle bir hükumet ve TBMM deki siyasi partiler düşman başına.
    Bunların bir araya gelip anlasacakları şey ATLANTİK İTTİFAKI NA şirin görünmek, açılım ve maddi çıkarlarıdır.
    Saygılar sunuyorum.

    YanıtlaSil
  3. İstanbul'da yüz binlerce bina var deprem riskli. Daha bunların telafisi yapılmamış. Veyahut çok yavaş. Durumun ciddiyetini idrak etmek ve ona göre gerekli planlama ve düzenleme yapmak elzemdir. Yıkımın büyük olması halinde; yalnızca birçok insanımız ölmeyecek. Aynı zamanda Türkiye ekonomisi de büyük sekteye uğrayacaktır.
    Yazık ki gerek iktidar gerekse muhalefet birbirleri ile didişmek ten ülke ve millet sorunları ile ilgilenecek vakit bulamıyorlar.
    Samanlık yanıyorsa; yangını kimin başlattığını tartışmak gereksizdir. Önemli olan yangını söndürmek için ne yapılması gerektiğidir.
    Sonradan diz dövmenin kimseye faydası olmayacaktır.

    YanıtlaSil
  4. İbb itfaiyesini yeni personel alımına hükümet izin vermiyor.Bu partizanlık insanların hayatından daha önemli sanırım

    YanıtlaSil