ÇOCUĞUN HER İSTEDİĞİ YAPILIR MI?

 

Anne ve babaların çoğu, çocuklarının her dediğini yapmakta, edinmek istediği her şeyi almakta. Çocuklarının her isteğini yerine getirmemenin annelik, babalık görevini yapmamak olduğunu düşünmekteler. Bu düşünme biçimi onları, çocuklarının olumlu ya da olumsuz isteklerini sorgulamaksızın yerine getirmelerine neden olmakta. Bu da çocukları, sınır tanımaz bir duruma getirmekte.

Her istediği olan çocuk, sınırlarını bilmez. Nerede duracağının, nerede durmayacağının bilincinde değildir. Gücünün, içinde bulunduğu koşulların, ailesinin olanaklarının, kendi kişisel özgürlüğünün sınırlarının farkına varmaz. Kendi istekleri sınırsız olduğundan içinde yaşadığı koşulları doğru dürüst algılayamaz. Sınırları olmadığından çoğu zaman hem aile üyelerinin hem de çevresinde yaşayanların sınırlarını ihlal eder. Bu nedenle çoğu zaman arkadaşları ve toplumsal ilişkide bulunduğu kişilerle anlaşmazlıklar yaşar.

Çocukların her dediği yapılıp her istediği olunca onda görev bilinci gelişmez. Görev bilinci olmayan kişide sorumluluk duygusu da olmaz. Sorumluluk duygusu, kişiyi başarıya götüren en büyük itici güç. Sorumluluğun olmadığı yerde başarı da mutluluk da erinç de uyum da barış içinde yaşam da olmaz. Bu nedenle bu tür kişiler, yaşamı boyunca çevresindekilerle çatışır.

Sorumsuzluk ve sınır tanımama, kişiyi yalnızlığa iter. Yalnızlık, yaşamadan koparır kişiyi. Yaşamdan kopmak da derin bir karamsarlık ve umutsuzluk çıkmazına sürükler insanı. Kendi çocuğunun her istediğini yaparak onu mutlu edeceğini sanana anne ve babalar, aslında en değerli varlıklarını kendi elleriyle umutsuzluk ve karamsarlık bataklığına gömdüklerinin farkında değiller.

Her dediği yapılan çocukta duygudaşlık gelişmez. Çünkü derin bir bencilliğin içindedir o. Aile üyeleri, arkadaşları, günlük yaşamda karşılaştığı kişilerle duygudaş olması olanaksızlaşır. Duygudaş olma, biraz da özveri gerektirir. Bu tür çocuklar, özverili olmayı değil; her koşulda hakkı olsa da olmasa da almayı öğrenmişlerdir. O, hep almaya koşullanmıştır. Onun için vermek, kabul edilemez bir şey. Bu nedenle kendini başkasının yerine koyup düşünemez. Hakkı olanla olmayanı birbirinden ayırt edemez.

Her isteği yapılan çocuğa “Hayır!” dendiğinde çıldırır. Çünkü o, hep “Evet!” denmeye alışıktır. Onun sözlüğünde “hayır” yazmaz. Herhangi biri, ona isteğine “Hayır!” yanıtı verdiğinde o kişiyle ilişkisini keser. Çoğu zaman da onunla kavga eder.

İstedikleri her şey, karşı çıkmaksızın yapılan çocuklar sabırsızdır. Sabrın ne olduğunu yaşamı boyunca öğrenemez. “Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas.” atasözünün ona açacağı başarı kapısından hiçbir zaman giremez. Sabrın sonunda gelen başarı, mutluluk, erinç ve sevinci yaşaması olanaksız. Bu çocuklar, takım çalışması yapamaz. Çünkü takım çalışması; özveri, işbirliği, eşit ilişki gerektirir. Bu kişilerin diğer insanlarla eşit ilişki kuramaz. Eşit ilişkide hep senin dediğin, istediğin olmaz. İlişki de olduğun kişilerin de istedikleri, düşündükleri kimi zaman olmak zorunda. Eşit ilişki de “evetler” de “hayırlar” da yan yana durur.

Her istediği yapılan çocuk, zorluklarla başa çıkamaz. Zorluklarla savaşmayı öğrenmemiştir çünkü. Zorluklarla savaşmak için sabır, özveri, savaşma isteği gerekir. Bunlardan yoksun bırakılan çocuk, zorluklar karşısında yılar, korkar. Zorlukların gücü karşısında teslim olur. Zorluklarla başa çıkamayan birinin başarılı ve mutlu bir yaşam sürmesi olanaklı mı? Oysa yaşam, zorluklarla dolu… Oysa zor olmadan, kolay olur mu?

Çocukların her isteği yapıldığında o, hazırcı olur. Emek harcanarak kazanılan bir şeyin değerini bilmez, mutluluğunu yaşayamaz. Alınteri akıtarak bir şeye sahip olmanın erdemine hiçbir zaman kavuşamayacak. Emeğin, alınterinin değerini anlayamayacak hiçbir zaman. Hazırcılığı doğal bir yaşam olarak bilecek. Bir çocuğa, bundan daha büyük kötülük yapılır mı?

Günümüzde birçok ebeveyn, çocuklarının her yorulduğu yere han yapmaya çalışmakta. Oysa insanın istekleri sonsuz, ancak içinde yaşadığımız koşular ve olanaklar sınırlıdır. Bu nedenle kişi, koşul ve olanakların sınırsız olmadığı bilmeli. Buna da gerçekçilik diyoruz. Gerçeklere dayanmayan bir yaşam biçimi büyük sorunları ortaya çıkarır.

Günümüzde birçok anne ve baba, bilerek ya da bilmeyerek çocuklarının her istediğini yaparak onlara büyük kötülük ederler. Onları, yaşam boyu bir mutsuzluğa, başarısızlığa tutsak ederler. Kendi elleriyle onları olumsuzluklarla dolu bir iç dünyanın çıkmazına sürüklerler. Bu nedenle çocuklarımıza “Hayır!” demeyi bilmemiz gerek. Bireyin sınırsız bir özgürlüğe sahip olmadığını çocuklarımıza küçük yaşlarda öğretmemiz gerek. Onlara “Hayır!” dediğimizde de büyük bir varsıllık kazandırdığımızın farkına varmalıyız. O zaman her şey yoluna girecektir. Yaşam, karşıtların birliği içinde yaşanır. Yaşamın içinde “evet” de “hayır” da var.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  16 Şubat 2025

 

2 yorum:

  1. Zamane anne babalarda çokça şahit oluyorum bu duruma. Kendi çocukluklarında eksikliğini yaşadıkları ne varsa; kendi çocukları üzerinde tamamlama gibi bir çabaları var. Böylece emeğin değerini bilmeyen şımarık bir nesil çıkıyor ortaya.
    Oysa aileler çocuklarının yaşamının sadece kendilerinden ibaret olmadığının farkında olmalı. Sosyal yaşama adım attıklarında; etrafındaki insanlar her istediğini yapmayınca mutsuzluk ve kendi içlerinde kaosa sürüklenecekler.
    Hep hazıra konmayı yaşadıkları için de sürekli beklenti içinde olacaklar.
    Onlara hayatta her türlü zorluğun olabileceğini ve bunlarla nasıl başa çıkabileceğini öğretmek gerek.
    Kaleminiz var olsun Adil hocam 👏👏👏👏

    YanıtlaSil
  2. Değerli Adil öğretmenim ,

    Çocukların her istediklerinin yapılmasının olumsuz sonuçları olabilir.Çocuklar her istekleri verildiğinde, sorumluluk bilinci gelişmez , sınırları tanımazlar ve duygudaşlık gibi önemli becerileri öğrenemezler. Böyle bir yaklaşım, çocukların şımarık, sabırsız ve hayatın zorluklarıyla başa çıkamayacak bir birey haline gelmelerine yol açabiliyor.Çocuklara her istekleri verildiğinde, yaşamın gerçekleriyle karşılaştıklarında zorlanabilirler. Aşırı korumacı ebeveynlik özellikle annelerin aşırı ilgisiyle çocukların bireysel gelişimini ve sosyalleşmesini engelliyor .Onları bağımlı bireyler haline getiriyor. Böyle yetişen bireyler kendi kararlarını alamadığı, toplumsal ilişkilere uyum sağlamakta zorlanıyorlar. Bu tür ilişkiler zamanla sağlıksız bir bağımlılığa dönüşüyor ve kişinin özgür iradesini kaybetmesine yol açıyor.Onlara emek, sabır ve çaba göstermeyi öğretmek, sorumluluk sahibi ve öz disiplinli bireyler olmalarını sağlamak için çok önemli. “Hayır” demek, çocuklara sınır koymayı ve elde ettikleri şeyin değerini anlamalarını sağlar. Bu da onların hayata daha sağlam adımlarla yaklaşmalarına yardımcı olur.Karşılıklı saygı gibi değerleri öğrenerek sağlıklı bir şekilde gelişebilirler.Herkesin yazılarınızı okumasını diliyor, yürekten kutluyorum.👏📚🍀🧿
    Değerli öğretmenim , usunuza , yüreğinize sağlık👏👏👏Var olunuz.🙏🏻Fulya Kırımoğlu👩

    YanıtlaSil