ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİ NASIL ARTIRILIR?


Günümüzde çocukların, gençlerin en göze çarpan sorunlarından biri, özgüven kazanmaktır. Anne, baba ve öğretmenler; çocuklar için tinsel, sosyal açıdan önemli bir eksiklik olarak görülen bu sorunu zaman zaman dile getirirler. Sorunun çözümü için kafa yorup konuyla ilgili bilgisi, deneyimi olan kişilere danışırlar. Ne yazık ki sorunun çözümü görüldüğü kadar kolay değil. Sorunun çözümü çok yönlü bir çalışmayı gerektirmekte.

Özgüvensizliğin birçok nedeni var. Bu sorunun asıl kaynağını, çocukların yetiştirilme biçiminde aramak gerek. Ne yazık ki bazı anne ve babalar, çocuklarını baskıcı bir ortamda büyüterek onları iyi yetiştirdiklerini sanır. Baskı karşısında susan, her söyleneni kabullenmiş gibi görünen çocukların terbiyeli, uyumlu oldukları sanılır. Oysa çocuk, söylenenler konusunda görüşünü belirtmemiş, yalnızca susmuştur. Susmak, söylenip istenen bir şeyi kabul etmek değil. Bu yanılgı neredeyse toplumumuzun geniş bir kesiminde gelenekselleşmiş. Atadan dededen böyle bir ev içi eğitim, çocukların özgüvenlerini yerle bir etmesine karşın günümüzde de benimsenir çoğu kişice.

Üzülerek söyleyeyim ki bazı öğretmenler de baskıcı, öğrencisini suskunlaştıran bir eğitim biçimini yeğler. Yanlış bulduğu düşünce ya da davranışa karşı çıkan, sorgulayıp tartışan öğrenci tipi bu öğretmenlerce sevilmez, onların bu kişilikli duruşlarına saygı duyulmaz. Söylenen her şeyi kayıtsız koşulsuz, sorgulamasız kabul eden kişi; uyumlu olarak görülür.

Eskiden ilk ya da ortaokul Türkçe kitaplarımızda “Dik Dur, Dik Otur” başlıklı bir yazı vardı. Metnin yazarını ne yazık ki anımsamıyorum. Bizlere küçük yaştan başlayarak dik durmayı, dik oturmayı önerirdi bu yazı. Bize özgüvenli olmanın ilk adımı olan bir davranışı edinmemizi sağlardı bu metinde anlatılanlar. Bir çocuğun, otururken ve yürürken dik durması, çok önemli bir özgüven belirtisi. Ne yazık ki birçok çocuk, türlü nedenlerle kambur yürür, dik durmaz. İki büklüm yürüyen biri için boş vermiş, yaşamdan umudunu kesmiş düşüncesi oluşur karşısındakilerde. Aslında dik durmayıp iki büklüm yürümek, çocuğun kendini saklamasıdır çevresindekilerden. Bu, özgüvensizliğin en önemli belirtisi.

Çocukların özgüven kazanması için öncelikle onların iyi, temiz giyinmesine özen göstermeli. Kişiye, çocukluğundan başlayarak giysilerini kendisinin seçmesi fırsatı verilmeli. Küçük yaştan başlayarak bir giyim zevki aşılanmalı çocuklara. İyi giyinmek demek; pahalı giysiler almak, moda çılgınlığına uymak demek değil. İyi giyinmek, giyilenlerin temiz ve birbirleriyle uyumlu olması demek. İyi, uyumlu giyinmesini bilen çocuğun özgüveni artar. Bu konuda ilk aşamada örnek olması gerekenler; anne, baba ve öğretmenlerdir.

Çocuklara küçük yaşlardan başlayarak kişisel bakımlarına özen göstermeyi öğretmeli. Bu, kuramsal olmaktan çok, davranışsal olmalı. “Üzüm üzüme baka baka kararır.” atasözünün gereğince çocuk, kişisel bakımı anne ve babasından öğrenir ilk önce. Sonrasında da öğretmeni ve yakın çevresindeki diğer kişiler, onun en önemli örneğidir. Günlük kişisel bakım yapan çocukta özgüvenli davranış kolayca fark edilir.

Çocukları yetiştirirken onları, olumsuz düşüncelerden uzak tutmalı. Sürekli olumsuz düşünen anne ve babaların çocukları da bu alışkanlığı, düşünüş biçimini kolayca davranışa dönüştürür. Olumsuz düşünen biri, aslında yaşam yolculuğundaki savaşımcılığını yitirir. Olumsuz düşünce onu, başarısızlığa koşullandırr. Bu nedenle çevresiyle uyumu bozulur. Sürekli olumsuz düşünen, usunda ve dilinde olumlu bir şey olmayan kişi, sosyal ilişkilerinde sinik, ezik, çekingendir. Bu nedenle özgüvenli olduğundan söz edilemez bu kişilerin. Çocuklara, küçük yaşlardan başlayarak olumlu düşünmesini, olumsuz koşullara karşın umudunu korumasını öğretmeli. Bu, onu yaşama bağladığı gibi özgüvenli de yapar.

Çocuğa, küçük yaşlardan başlayarak kültür, sanat ve spor zevki verilmeli. Bunun temelini oluşturacak olan da onun en baştan kitap okuma alışkanlığı kazanması. Okumadığı için belli bir kültür düzeyine erişmeyen çocuk, doğal olarak özgüvensiz olacak. Kişideki kültürel birikim, taşıttaki akaryakıt gibidir. Akaryakıtsız taşıt, nasıl olduğu yerde kalırsa kültürsüz kişi de toplum içinde etkin olamaz. Özgüvensiz olduğu için duygu ve düşüncelerini açıklayamaz. Bu nedenle çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalı küçük yaşlardan başlayarak.

Çocuk, kitap okuma alışkanlığının yanı sıra sanat dallarından biriyle ilgilenmeli. Onu sanat alanına yönlendirirken kişisel yetenek ve eğilimleri göz önünde bulundurulmalı. Bir çocuğun bir sanat alanıyla ilgilenmesi ve küçük de olsa bir başarı kazanması onun özgüvenini artıracaktır. Bu da ona, başarı yolunu açar.

Çocuklar, bir spor dalıyla ilgilenmeli. Yeteneği ve eğilimi doğrultusunda bir spor alanıyla ilgilenmeli. Spor yapan birinin yürüyüşü, bakışı, düşünüşü değişir. Bu da ona, özgüven kazandırır.

Çevremize baktığımızda neredeyse insanların çoğu bağırarak konuşmakta. Bunun nedenlerinden biri, özgüven eksikliği. Bu nedenle çocuklara küçük yaşta kendinden emin ve yavaş konuşma alışkanlığını kazandırmalı. Kişinin neyi, nasıl anlattığı çok önemli. Bağırarak konuşan anne ve babanın çocuğu da bağırarak anlatır düşüncelerini.

Bağıra çağıra ders anlatan bir öğretmenin öğrencileri de bağırıp çağırmayı bir üstünlük, beceri sanır. Böylece duygu düşüncelerini kavga eder gibi anlatmaya çalışır. Ancak anlatamaz. Bu da onda özgüven yitimine neden olur.

Çocukların özgüvenli olması, tamamen yetiştiği ortama bağlı. Çevresindeki olumsuz örnekler, onu çok etkiler. Bu nedenle öncelikle anne ve baba eğitimi çok gerekli. Önce onlar, kendilerini değiştirmeli. Çünkü anne ve baba olmak kolay değil. Öğretmen yetiştirme de çok önemli bu nedenle. Özgüvensiz kişiden öğretmen olmaz, olmamalı.

Çocuklar, en değerli varlıklarımız. Onları eğitip yetiştirirken anne, baba ve öğretmenler de kendilerini eğitmeli. Çünkü eğitimin, öğrenmenin yaşı yok!

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       25 Temmuz 2025

2 yorum:

  1. Kalemine Efendi Kalan, Adil öğretmenim,

    Anlatınızda çocuklara güven vermenin yolunun sevgiyle rehberlik etmekten geçtiğini etkili ve anlaşılır şekilde paylaşmışsınız.. Sorumluluk verme, hata yapma hakkı tanıma ve içsel motivasyonu destekleme gibi temel ilkeleri vurgulayan yazınız , hem ebeveynler hem de eğitimciler için yol gösterici nitelikte.👏👏
    Değerli Öğretmenim , önemli bir konuya deneyimlerinizle, duyarlılığınız için teşekkürler.Duygudaşlığınıza ve yüreğinize sağlık👏👏Usta kaleminizle var olunuz.📚🙏🏻💐Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Çocuklar özgüveni anne ve babalarının kendisini birey olarak görmesi ve ona göre davranması ile kazanır.Çünkü birey olduğunu hisseden çocuk özgür düşünmeyi ve özgürce düşüncelerini ifade edebileceğini bilir.Aile ortamında eşler arası saygıyı sevgiyi gözlemleyen çocuk çevresindeki bireylere de saygı gösterir ve aynı saygıyı karşısından bekler.Çocuklara sorumlulukları verilirken sınırlarda cizilmeli.Özgurluklerinde bir sınırı vardır.Ve çocuk aynı zamanda anne babasına karşı da sorumlulukları vardır ve ihlalinde uyarı geleceğini bilmeli.
    Adil hocanın bu yazıları anne babaların okuyarak bilgilenecegi eşsiz güzel yazılar.

    YanıtlaSil