Günümüz
anne ve babalarının çoğu, çocuklarının yanında her şeyi konuşmayı özgürlük,
açıklık, dürüstlük ve onlara güvenmek olarak açıklar. “Bizim çocuğumuzdan
saklayacak, gizli bir şeyimiz yok!” tümcesiyle anlatırlar bu durumu.
Çocuklara
karşı açık, dürüst davranmak çok doğru bir anne ve baba davranışı. Ancak
çocukların yaşları ve bulundukları konum nedeniyle kavramaları zor bazı
durumlar ve sözler vardır. Çocuklar, değişmece anlamlı sözleri anlayamaz
kolayca somut düşündükleri için. Çünkü değişmece anlamlı sözler, soyut
anlamlıdır. Ergenlik dönemine dek somut düşünen çocuğun soyutu anlaması epeyce
zor. Bu nedenle değişmece anlamlı sözleri ya da şaka olsun diye söylenen
tümceleri çocuk, gerçek olarak algılar.
Kimi
zaman da çocuk, bulunduğu konum ve koşullar gereğince büyüklerin söylediği bazı
şeyleri yanlış anlayabilir, anlatılanlara olumsuzluk anlamı yükleyebilir. Büyüklerin
yersiz söylemleriyle bazı kişilere ve kurumlar düşmanlık duyabilir o.
Anne
ya da baba, çocukların yanında eşini eleştirmemeli. Eşi hakkında olumsuz
konuşmamalı, onu suçlamamalı. Böyle bir durum, çocuğu, anne ya da babasından
soğutur. Bu soğuma, giderek düşmanlığa da dönüşebilir. Bu da evde erinci,
mutluluğu, sevgiye bağlı güçlü bağları yok eder. Anne ya da babadan biri,
eşiyle olan sorununu çocuğunu kullanarak çözmeye çalışır kendince. Bu, sorunu
çözmez; tersine sorunu daha da büyütür. Bu nedenle çocuk, evdeki disiplinden ve
düzenden uzaklaşır. Kuralsızlık denen bir bataklığın içinde debelenir. Aile
bağları gevşer. Saygı, sevgi, güven duyguları aşınır; giderek de yok olur. Böyle
yapıldığında çocuk, aile köklerinden uzaklaşır. Kökü olmayan bir ağaç, nasıl
kuruyup ayakta duramazsa çocuk da ayakta duramaz. Bu durum, onun yaşamı
anlamsız görmesine yol açar.
Eşlerin
kendi aralarındaki anlaşmazlık ya da sorunları, yine kendileri çözüme
kavuşturmalı. Eşler arasındaki sorunu çocuklar çözemez. Onları sorunun bir
tarafı olmasına neden olmak çok tehlikeli. Bu yolla eşler arasındaki sorun, çok
büyür. Giderek çocukla anne ya da baba arasındaki soruna da dönüşür. Anne ya da
babadan birinin yaptığı yanlış, sorunu büyüterek aile birliğini yok edecek
duruma getirir. Ayrıca çocuğu tinsel bir uçuruma sürükler. Bu durum, çocuğu
başarısızlığa sürükler ne yazık ki.
Çocuğun
yanında öğretmeni hakkında olumsuz konuşmamalı. Onu aşağılayıcı, suçlayıcı bir
dilden kaçınmalı. Böyle yapıldığında çocuk, öğretmeninden soğur ve ona saygı,
sevgi duymaz. Bu çocuklar, öğretmenine güvenmez. Bir kişi, sevmediği,
saymadığı, güven duymadığı birini dinler mi? Onun söylediklerini ciddiye alır
mı? Neredeyse her gün suçlanan, kötülenen öğretmenden, çocuğun bir şey
öğrenmesi olanaklı mı?
Bazı
anne ve babalar; çocuklarının yanında eğitim görmeyi, okula gitmeyi, okumayı
kötüler. “Sen, okumasan da olur. Okuyanlar ne oldu ki?” gibi sözlerle çocuğun
okuldan eğitimden soğumasına neden olurlar. Bu sözler, çocuğun düşüncesinde
okulu anlamsızlaştırır. Onda okula, eğitim ve öğretim görmeye karşı bir
isteksizlik doğurur. Böylece anne ve baba, kendi elleriyle çocuğunu okuldan da
eğitimden de koparır. Bu konuda anne ve baba dışındaki aile üyeleri de çok
dikkatli bir dil kullanmalı, davranış göstermeli.
Kimi
anne ve babalar, çocuklarının yanında kendi ekonomik sorunlarını sıkça konuşur.
Bu, çocuğu gelecek kaygısına sürükler. Tutumlu olmak, aile bütçesini zorlamamak
için düşlediği, yapması gereken işleri yapmamaya başlar. Bazı zamanlar ise
kendini suçlar. Bu suçlama: “Ailem benim yüzümden ekonomik sıkıntılar yaşıyor.”
biçiminde tümcelerle olur. Bu da onu korkutur gelecek için. Anne ya da baba
bilerek ya da bilmeyerek kendi çocuğunu ateşe atar.
Anne
ve baba olmak zor iş, olağanüstü sorumluluk ve bilinç gerektirir. Sorumsuz,
bilinçsiz, duyarsız anne ve babalar çocuklarının sevgisini, saygısını,
özgüvenini yok eder. Onun yaşamla bağlarını koparır. Evdeki mutluluk, erinç,
güven ortamını bitirir. Ev; olumsuzlukların kol gezdiği, amaçsızlığın amaç
olduğu, ülkülerin bittiği, geçimsizliğin olağan olduğu, geleceğe yönelik
düşlerin kurulmadığı bir yer durumuna gelir. Ne yazık ki bunu yapan da evi ev
yapması gereken, çocuğuna iyi bir gelecek hazırlaması sorumluluğunu taşımayan
anne ve babadır. Bu nedenle anne ve babalar, kendilerini yetiştirmeli. Olumsuz
davranışları, sözleri konusunda uyarıldıklarında ya da bunları fark
ettiklerinde değiştirmeliler kendilerini.
Çocukların
yanında her şey konuşulmaz. Onların yanlış anlamasına neden olacak sözlerden
uzak durmalı. Çocukların tertemiz tinlerinde, belleklerinde büyük olumsuzluklar
oluşturacak sözlerden kaçınmalı.
“Ben
değişmem!” demek, yaşamın mantığına aykırı bir söz. İnsan olumlu yönde
değiştiğinde, iyi şeyleri yaptığında, öğrenme isteğini yitirmediğinde insan
olur.
Adil
Hacıömeroğlu
14
Temmuz 2025
Kalemine Efendi Kalan , Adil öğretmenim,
YanıtlaSilYazınız çok değerli. .👏“Çocukların yanında her şeyi konuşmak” ideal gibi görünse de, sizinde vurguladığınız gibi, kelimeler çocukların ruhuna kazınıyor. Yaşlarına ve bilişsel gelişim düzeylerine uygun olmayan konular, çocukta kaygı, yanlış anlamalar ya da aileye karşı güven zaafı yaratabilir.
Açıklık, dürüstlük elbette önemli, ama yaşa uygunlık göz ardı edilmemeli.
Ebeveynler kendi sorunlarını (eşle, ekonomiyle ilgili) çocukların omzuna yüklememeli.
Öğretmen, okul veya eş hakkında yapılan sert yorumlar, çocuğun dünyasında olumsuz duygusal izler bırakır.
Sözün özü, ebeveynin bilinçli, yapıcı, koruyucu iletişim kurması gerektiği çocukların hassas dünyasının korunması ve değişime açık, öğrenen ebeveyn kimliği olmasıdır.
Değerli öğretmenim duyarlılığınıza, ruhunuza , yüreğinize sağlık👏👏💐Var olunuz.🙏🏻