Cuma
akşamı eve dönerken yolumun üstündeki bir markete uğradım bir şeyler almak
için. Birkaç ürün alıp kasaya doğru yürümeye başladım. Ortada yığılan ürünlerin
kıyısında oturan market çalışanı bir kızcağız gördüm. Başı ellerinin arasında
iki büklüm oturuyordu. O denli yorgun ve bitkim görünüyordu ki onu gören
birinin yüreğinin sızlamaması olanaksız.
İçim
yandı kızcağızın durumuna. Tam da aldıklarımı raflara geri bırakmak için döndüğümde
seslendi bana yorgun savaşçı: “Ağabey gel, dönme geri! Aldıklarınızı geçireyim
kasadan.” deyip ayağa kalktı zorlukla ve acı bir gülümsemeyle. Bir yandan
yürüyüp bir yandan da konuştuk onunla. “Çok yorgunsun görünüyorsun?” diye
sordum ona. “Evet, ağabey çok yorgunum. Sabah geldim, akşam oldu buradayım hâlâ.
Çalışma sürem bugün on üç saat olacak.” dedi bitkin bir dille. Çalışma
koşullarından söz etti bir süre. Sabahtan beri doğru düzgün oturamadığını
söyledi. “Yakında ayrılacağım bu işten. Çünkü dayanamıyorum bu marketin çalışma
koşullarına.” tümcesini de ekledi sözlerine.
Karşımdaki
kızcağız ufak tefek, zayıf bünyeli biri. Yüzüne bakıyorum daha çocukluktan
çıkmamış gibi. Ona bakıp düşündüm uzun süre bu küçük beden nasıl dayanıyor
bunca yüke?
Oturduğum
evin çevresinde çok sayıda market var. Öteden beri çalışanlarla aram iyidir.
Marketlere girdiğimde çalışanlara selam verir, hal hatır sorarım. Çalışanların
çoğuyla iyi ilişkiler kurarım. Onlar da beni gördüklerinde gülümserler
içtenlikle bir yakınlarını görmüş gibi. “Hoş geldin Adil Ağabey!” derler bana.
Günlük olaylar ya da geçmişte yaşanan kimi siyasal gelişmelerle ilgili sorular
sorarlar. Ayaküstü de olsa söyleşiriz. Kimi zaman işleri bitip evlerine dönerken
onları görmediğimde seslenip el sallarlar bana. Bu davranışları, beni
sevindirir.
Market
çalışanlarının önemli bir bölümü öğrenci. Ya üniversitede okuyorlar ya da
üniversiteye hazırlanıyorlar. Marketlerde çalışarak hem aile bütçesine katkı
yapıyorlar hem de okul harçlıklarını kazanıyorlar. Bazıları da özel üniversitelere
gidiyor. Okudukları okulların taksitlerini çalışarak ödüyorlar çalışıp
kazanarak. İşveren de gençlerin bu güç durumundan yararlanıp onların suyunu
çıkarıyor.
Ülkemizde
haftalık çalışma süresi kırk beş saat… Bu süre altı güne bölününce günde yedi buçuk
saat çalışıyor bir kişi yasal olarak. Buradan anlaşılacağı üzere çalışanlar,
haftada iki değil; bir gün dinleniyor. Bu da gelişmiş ülkeler göz önüne
alındığında çok geri bir uygulama. Marketler, iş yoğunluklarına göre az kişi
çalıştırıyorlar nedense. Bundan da anlaşılacağı üzere bir koyundan birkaç post
çıkarma peşindeler. Marketler, haftanın yedi günü açık. Çalışanlardan biri, haftalık
iznini kullandığında diğer çalışan tam gün, yani günde on üç saat çalışıyor.
Bir çalışan işyerine gelmeden önce ve işten dönüp eve gitmek için harcadığı
zaman hesaplandığında dinlenecek, ailesiyle söyleşecek, uyuyacak zamanı nasıl
bulacağını anlamak olanaksız. İşverenler, çalışanlarını insan olduğunu unutup
onları makine sanıyorlar. Onları insanüstü bir erkeyle çalıştırmaktalar bu
nedenle. Bazılarına hem yemek hem de yol
parası ödeniyor. Çoğu market yol parası ödemiyor. Bu ödemelerle asgari ücreti
biraz geçiyor aylıkları.
İşyerinde
oturmak yasak! Kasada çalışan biri, gün boyu ayakta durmak zorunda. Bunun
mantığını anlayan varsa bana anlatsın. Kasada ayakta yapılan iş, oturarak niye
yapılmaz?
Market
çalışanı; yük indirip bindirme, ürünleri raflara yerleştirme ve kasada satış işlemlerinin
hepsini yapmak zorunda. Bu da gün boyu ayakta durarak çalışmayı gerektiriyor.
Aslında onların yaptıkları ağır işçilik... İşyerinde sendikal örgütlenme yok!
Böyle bir girişim olduğunda işverenler sert önlemler alıyor. Sendikal girişimde
bulunan çalışanlar, işten atılıyor abnında. Zaten iş güvenceleri yok! İş
güvenliklerinin ne derece sağlandığı ise bilinmiyor.
Çalışanlardan
söz açılmışken önemli bir konuya da değinmek gerek. Ne yazık ki marketlerde
alışveriş yapan bazı yurttaşlarımız, çalışanlara çok kötü davranmakta. Kasada birkaç
dakikalık gecikme olduğunda sinirlenerek bağırıp çağıranlar çok. Market
çalışanı, bir iş yaparken ya da başka biriyle konuşurken ona bir şey soran
müşteriye anında yanıt vermediğinde hakaretler havada uçuşmakta. Bu kötü
davranışları sergileyenlere baktığınızda çoğunun işçi haklarından yana olduklarını
söylemeleri büyük çelişki.
Türkiye’de
marketler tekelleşmiş durumda. Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen market,
iç piyasayı tamamen denetim altında tutmakta. Yaşam pahalılığının önemli
nedenlerinden biri bu tekelleşme. Tekelleşmeyi, dolayısıyla pahalılığı
önlemenin yolu 24 Ocak 1980 Özal kararlarının 12 Eylül Amerikancı darbesiyle
uygulanan serbest piyasacı vahşi kapitalizm düzeninden kurtulmak gerek. AKP
sözcüleri, ikide bir darbelere karşı olduklarını ve 12 Eylül anayasasını
değiştireceklerini dile getirmekteler. Ey Erdoğan, ey AKP sözcüleri, gerçekten
ve içtenlikle darbeler karşıysanız, 12 Eylül’ün toplumumuzdaki izlerini silmek
istiyorsanız öncelikle onun ekonomik düzeninden kurtarın bu halkı. 12 Eylül’ün
getirdiği sömürü düzenini yok etmeden ülkemizde gerçek demokrasi de yaşama
geçmez.
Marketlerdeki
tekelleşmenin, buralarda çalışanların insanlık dışı çalışma koşullarının
değişmesi gerekir. Tekelleşmeyi önlemenin yolu, üretici ile tüketiciyi pazarda
bir araya getirmek. Bu nedenle haller ve perakende yasaları ivedilikle
değiştirilmeli. Sosyal devlette, yasalar aracıları değil, üreticileri ve
tüketicileri, yani halkı korur. Üreticisini de tüketicisini de korumayan bir
ülke yönetimi, kendi halkının karşısındadır demektir. Kendi yurttaşını yasalar
yoluyla bir avuç market sahibine ve aracıya soyduran bir hükümet anlayışının
ulus için çalıştığı söylenemez. Ayrıca çalışanlarının boğaz tokluğuna, insanlık
dışı koşullarda çalışmasına göz yuman bir ülkede çağdaşlıktan söz edilemez. Bu
nedenle market çalışanlarının ilkel çalışma koşulları değiştirilmeli, onlara
sendikal örgütlenme hakları verilmeli.
Marketlerde
insanlık dışı çalışma yöntemleriyle sömürülen gençler bizim çocuklarımız. Olumsuz
çalışma koşullarını anlamak için birazcık duygudaşlık yapmak sanırım herkes
için yeterli olur.
Adil
Hacıömeroğlu
10
Ağustos 2025
Kalemine Efendi Kalan, Adil öğretmenim,
YanıtlaSilHarika bir yazı , içten ve samimi anlatımınız , market çalışanlarının yaşadığı zorlukları artık dışarıdan da görebilmemizi sağlıyor. Yalnızca bir bireyin değil, birçok gencin emek vererek hayata tutunma çabasını gözler önüne seriyor. Emeğinize , duygudaşlığınıza , yüreğinize sağlık👏👏
Umarım toplumda da bu farkındalık artar ve hak edenler hak ettikleri koşullara kavuşur.
Kaleminiz daim olsun🙏🏻🌺