Zaman akıp gider, su gibi… Suyu görürsünüz, sesini
işitirsiniz, dokunursunuz ona. Suyu tadarsınız, lıkır lıkır içersiniz. İçinizde
ferahlıktır, bedeninizde dirimdir. Ama zaman öyle mi? Geçer gider istemeseniz
de… Tutmazsınız onu ellerinizde.
Suyu şişeye, bakır güğüme, toprak testiye, ibriğe,
çam bardağa, tasa, bardağa… koyarsınız. Gereksinim duyduğunuzda
hizmetinizdedir. Baraj yaparsınız önüne, zapt edersiniz onu. Zaman ne baraja
sığar, ne tasa… Geçip gitti mi, arkasından el bile sallayamazsınız.
Zamanı bölmüş insanoğlu: Yıllara, aylara, haftalara,
günlere, saatlere, dakikalara, saniyelere… Bu bölme bile dizginleyememiş
zamanın görünmez akışını.
Zaman geçer hızla. Biz, günlük yaşamın karmaşası
içinde ayak uydurmaya çalışırız ona. Herkes elinden geldiğince, yeteneğince,
yaşamı algılama gücü oranında yetişmeye çalışır zaman trenine. Son vagona bile
tutunsak seviniriz buna.
Her geçen gün bir yitiktir insan için. Aslında
yaşama baktığın da çektiği acıları, yaşadığı mutsuzlukları unutuverir. Oysa
mutluluklar, sevinçler öyle mi? Onları hep anımsarız. Çünkü onlar azdır,
mutsuzluk ve acılara göre. Anımsadıkça yüzümüz güler, yüreğimizin çarpması
değişir. Dalar gideriz, o mutluluğu yeniden yaşarız hayalimizde. Onu elli bin
kez yeniden yaşasak da her seferinde tadı ayrıdır, verdiği haz inanılmaz
güzelliktedir.
Geleceğe beslediğimiz umut az olan mutlulukları, çok
olan mutsuzluklara üstün getirmek içindir. Umut, yaşamın itici gücüdür. Yaşama
bağlılık umut sayesindedir.
Mutluluk için uğraş verir insan. Ona kavuşmanın
özlemi hep içini yakar. Tam kavuşmuştur ona, birden yaşadığı bir acı, deler
geçer yüreğini. Acı, mutluluğu siler süpürür, alır götürür onu bilinmedik
dehlizlere.
Mutsuzluklar ve acılar için insanoğlunun bir uğraşı
yoktur. Acılar ummadık zamanlarda kapımızı çalar. Yaşamımıza zehirli bir hançer
gibi saplanır. Zehrini kusar yaşam tomurcuklarımızın köklerine. Acılar, narin
yapraklardaki sabah çiseleri gibi yüreğimizi serinleten umut damlacıklarıyla
hafifler, azalır, giderek yok olur. Umut damlacıklarının kuşattığı yüreğimizde
mutluluk çiçekleri açar, sevinç ezgileri çalar. Çiçekler göverdikçe, ezgiler
yükseldikçe belleğimiz unutur acıyı, kederi.
İnsanoğlu unutmasa ve umut etmese yaşayamaz.
Geçmişin olumsuzluklarını unutalım ki, geleceğin umut tohumları yeşersin
yaşamımızın bin bir rengi saklayan gönül bahçesinde.
Umut aşk gibidir. Bitmez, soluklanmaz, yüreği de
aklı da terk etmez. Aşk, yaşamın tutkulu umududur. Çepeçevre sarar bedeni ve
ruhu.
Geçmiş deneyim sunar kişiye, gelecek umut.
Deneyimlerini iyi değerlendiren kişi, umutlarını gerçekleştirmeye daha
yakındır. Aynı hataları yinelemek, mutsuzluğun kaynağıdır. Zamanın verdiği
dersi iyi kavrayan kişi, umudunu çoğaltır yağmur damlaları gibi. Yağmur damlaları
nasıl çorak toprağı yeşertirse umut da donmuş yürekleri ısıtır.
Geçmiş zamana dönüp bakmak, geçmişin mutsuzluk
bataklığında saplanıp kalanlar, zamanı yakalayamazlar. Zamana yetişmek için
geleceğe bakmalıyız. Yüzümüzü güneşin aydınlığına dönüp yürümeliyiz. Arkamızda
gölgemiz, önümüzde güneşin aydınlığı var. Aydınlık, umuttur. Umut, zamanı iyi
yaşamak içindir.
Yine yeni bir yıl, yine umutlar… Umudumuz insanlığa
dairdir. Yürek ve aklın; hırsı, doymak bilmeyen açgözlülüğü, kana susamışlığı
dizginlemesidir sonsuza değin. Güneşin ısıtıcı aydınlığına inat yaz
sıcaklarında buza kesmiş yüreklerin zamana uymasıdır umudumuz.
Yüreğimizdeki umut kuşu, 2014’te kanatlarını daha
çok çırpsın. Çırpsın ki kanatlarının oluşturduğu rüzgâr, göğümüzü kaplayan kapkara
sis perdesini dağıtsın, umut yüklü bulutları getirsin dünyamıza.
Adil
Hacıömeroğlu
31
Ararlık 2013
Olağanüstü ne güzel umut olmadan yaşam olmaz , hocam yarınlara olan umudum anlatımınızla daha da arttı.Huzurla .sağlıkla , barış dolu,mutlu, aydınlık yarınlara umudumuz hiç tükenmesin✍️🌺🧿🙏🏻💙💚🇹🇷🇹🇷
YanıtlaSilFulya Kırımoğlu
YanıtlaSil