İÇİŞLERİ BAKANI NEDEN İSTİFA ETMELİDİR?


17 Aralık günü yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınanlardan üçü bakan çocuğu. En dikkat çekici olanı da İçişleri Bakanı Güler’in oğlu. Neden mi dikkat çekici? Evinden yedi tane kasa (ilk açıklamalarda altı tane olarak belirtilmişti, sonradan yediye çıktı sayı.) ve para sayma makinesi çıktığı için.
Şimdi denilebilir ki ne var bunda? Oğul Güler özgür bir yurttaştır, evinde istediği eşyayı bulundurabilir, kime ne? Yedi tane kasa, Türkiye’de bırakın küçük işadamlarını, en büyük patronların evlerinde ya da işyerlerinde bile yoktur.
Para sayma makinesine gelince… O kadar büyük miktarda para akışı oluyor ki elde saymak olanaksız demek ki… Ayrıca para sayma makineleri sahte parayı da belirlemekte. Bu işte bir profesyonellik gözükmekte. Rüşvet paralarının sahte olabileceği olasılığına karşı sıkı bir önlem alınmış. Tabi bu da bazı deneyimler sonunda başvurulmuş bir önlemdir.
Oğulları rüşvet ve yolsuzluktan gözaltına alınan üç bakanla rüşvet aldığı kameralara yansıyan bakan istifa etmeli. Bu suç, yüz kızartıcıdır. Emanete hıyanettir. Ancak İçişleri bakanının diğerlerin den konumu çok farklıdır ve öncelikle, zaman yitirmeden görevinden çekilmeli.
İçişleri Bakanı Güler, üç nedenden ötürü istifa etmeli.
Birinci neden: Oğlu yüz kızartıcı bir suçtan gözaltındadır. Ortaya çıkan belgeler, rüşvet işinin bir defaya mahsus olan bir şey değil, sürekli ve sistematik olarak yapıldığını göstermekte (para kasaları ve para sayma makinesi).
İkinci neden: Soruşturmanın bir ayağı savcılık, diğeri ise emniyettir. Emniyet, Sayın Bakana bağlı olduğundan soruşturmanın sağlıklı yürümesi için görevinden ayrılmalı. Çünkü oğlu söz konusu olan bir bakan, bu durumda tarafsız olamaz. Zaten polis müdürlerinin görevlerinden alınması, soruşturmanın önünü kesmek içindir.
Üçüncü neden: Bir yılı aşkındır kendi yönetimindeki bakanlıkta, yolsuzluk ve rüşvet soruşturması için hazırlıklar var. Bakanın haberi yok! Oğlunun gözaltına alındığını televizyonlardan öğrenmekte Bakan Bey. Bakanlığın başında duruyor, yalnızca bakıyor; görmüyor, yönetemiyor, alt kadrosunun ne yaptığından haberi yok. Söyleyin bakalım, Bakan Güler’in sokaktaki yurttaştan ne farkı var? İnanın sokaktaki yurttaş, Bakan Bey’den daha çok şey biliyor.
Türkiye’nin şu haline bakın! Kendini bile yönetmekten aciz kişiler koca ülkeyi yönettiklerini sanmaktalar. Aile bireylerini varsıllaştırmaktan, devletin olanaklarını yakınlarına peşkeş çekmekten başka bir amacı olmayanlara teslim edilecek bir ülke midir Türkiye?

                                                           Adil Hacıömeroğlu

                                                           19 Aralık 2013

1 yorum:

  1. İçişleri Bakanının oğlu , soygunlarda boy gösterirken ; kimi çevreler : '' Suç kişiseldir ; oğlunun suçu babaya yüklenemez . '' diyenlere de rastlanıyor. Hangi baba oğlunun bu denli çamura battığını göremez ya da sezinlemez ? Çok sayıda para sayma makinesine neden gerek duyulduğunu bilmez mi , sorgulamaz mı baba ? Ülkemizde aile dışındakiler bile bakana HAMİLİ KART ile iş yaptırmaya kalkışırken , ailedeki oğul ' un , bakan babasının yetkisinden yararlanmayacağına kim inanır ? Soruşturmada yargıyı etkileyebilecek bir güce sahip hükümetin üyesi olan bakan görevdeyken , bu soruşturmanın esenliği kalabilir mi? Öteki bakanların yakınları için de durum aynıdır. Yargılamada toplumun ve ülkemizin yararına bir sonuç alınması için ilgili bakanların görevden çekilmeleri ; daha da adil olması için hükümetin de bu konudan uzak durması ( ki ülkemizde bunun güvencesi yok ) esas alınmalıdır. Sayın A. Haciömeroğlu , konuyla ilgili açıklayıcı yazısıyla okurlarının karşısında . Tşkkr. Özgen Kara

    YanıtlaSil