IŞİD,
kendi gibi düşünmeyenleri ya da düşman bellediği kişilerin başlarını kesmekte.
Hem de başları kesilen insanları, videoya çekip görüntüleri yayımlamakta. Tabi
insanlar, bu görüntüleri izlediklerinde dehşete kapılmaktalar.
İslam
coğrafyasında ya da Hıristiyan dünyasında vahşice öldürme olaylarını ilk kez
IŞİD mi yaptı acaba? Daha önce benzer öldürme olayları görülmedi mi hiç?
Dünyanın
neresinde olursa olsun dinci tutucular, akla gelmez şiddetin uygulayıcısı
oldular. İnsanlara acı çektirerek öldürmeyi bir marifet saymakta dini-dar
tutucular tarihin her döneminde.
Avrupa’da cadıların, vebalıların canlı canlı
ateşte yakılmaları belleklerden silinmemiştir.
Hitler’in
Yahudileri fırınlarda yakmasının üzerinden yüz yıl bile geçmemiştir. Uygarlık
ve demokrasi şampiyonluğunu kimseye bırakmayan Avrupa için bir yüz karasıdır
bu.
Kafa
kesmeye gelince...
Avrupa’da,
yüzyıllar boyunca giyotinlerde kafalar uçuruldu. Bu vahşetin çoğu din adına
yapıldı.
Suudi
Arabistan’da ölüm cezaları kafa kesilerek infaz edilmekte. Bugüne kadar bu
yolla başı kesilen kişi sayısı, IŞİD’le yarışacak durumdadır.
Gelelim
tutucuların Türkiye’deki vahşetlerine...
Dini-dar
bir tutucu örgütün insanları, domuz bağıyla işkence ederek öldürdüğünü henüz
unutmadık. Bu vahşeti, din adına yaptıklarını söylediler işin faili olan
tutucular.
Kahramanmaraş’ta
insanların gözlerini oyarak ya da akla hayale gelmeyecek işkenceler yaparak
öldürenler de kendilerini dinin kılıcı sananlardı.
Sivas
Madımak’ta aydınları diri diri yakanlar da İslam adına bu cinayetleri
işlediler.
Yukarıdaki
örnekleri çoğaltabiliriz. Birkaç çarpıcı örnek verdik yalnızca. Dünyanın
neresinde, hangi dinden olursa olsun dini-dar tutuculuk benzer yöntemlerle
katliamlar yapmakta. Kendilerini Tanrı’nın yerine koyarak cezalandırmaktalar.
Din,
günümüzde siyasetin aracı durumuna getirilmiş. Kitleleri en kolay kandırma yolu
bu. Her şey dinsel görüşlere dayandırılarak açıklanmakta. Toplum yaşamı dine
göre düzenlenmekte. Böyle olunca tutuculuğun ortaya çıkması kaçınılmaz olmakta.
İslam
ülkelerinde çağdaşlaşma devrimleri olmadan bu tutuculuktan kurtulmak olanaksız.
Özgür
bireyler olmadan tutuculuk son bulmaz. İslam dünyası katı bir Ortaçağ
yaşamakta. Aşiret, tarikat, siyasal İslamcı oluşumlarıyla... Bilgisizlik, bilim
karşıtı olmak kabul görmekte ne yazık ki...
İslam
dünyasında şu anda yaşananlar, zifiri karanlık bir gece gibi... Tan vaktinin
aydınlanmasının muştusudur bu sancılar. Dünyanın önemli bir bölümünün sonsuza
dek karanlıkta kalması düşünülebilir mi?
Adil
Hacıömeroğlu
1
Ekim 2014
Sonsuza kadar karanlıkta kalınmaz tabi ama atı alan Üsküdarı geçiyor, bugün herşey düzelse arada kaç yıllık bilim ve kültür farkı var
YanıtlaSilHırsızlığın da her türlüsü din maskesi altında yapılıyor. Doğa katliamları da. Din din din. Yasadışı her şey dinle maskeleniyor.
YanıtlaSil"Tan vaktinin aydınlanmasının muştusudur bu sancılar. " diyorsunuz da umut göremiyoruz maalesef. Saygılar.
Mustafa DURU