DEVLETLERİN DOSTLARI OLMAZ, ÇIKARLARI MI OLUR?


“İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır.” Bu sözü söyleyen İngiltere’nin eski başbakanlarından Lord Palmerston (1784-1865). 1855-1858 yılları arasında ilk, 1859-1865 döneminde ise ikinci kez başbakanlık yapmış Birleşik Krallık’a. Bu sözüyle İngiltere’nin yıllara yayılan dış politika anlayışının temelini attı Palmerston.

İngilizlerin “Lord Palmerston” dediği başbakanın asıl adı, Henry John Temple’dır. Yıllardır söylenegelen bu sözle İngiliz Başbakanı, yalnızca kendi çıkarlarını düşüneceklerini ilan etmekte. İngiliz seçkinlerinin, devlet egemenlerinin dışında hiçbir toplumun çıkarı söz konusu olamaz. Adeta milyarlarca insanı köle olarak gören bir sömürgeci anlayışın ifadesi bu söz.

İngiliz dış politikası, dosta düşmana göre değil; çıkarlarına göre siyaset belirledi yıllarca. Çıkarları söz konusu olduğunda en yakın dostlarını bile kazıklamakta, amiyane bir söyleyişle satmakta ustalık gösterdi. Dünyayı bir insanlık ailesi, İngilizleri de bu ailenin bir parçası olarak görmediler. Bunun içindir ki sömürgecilik döneminde milyonlarca mazlumu, masumu hunharca sömürdüler. Dost düşman ayrımı yapmadan dünyayı yıllarca gözyaşına boğdular. Dünyanın dört bir yanındaki halkları iliklerine dek sömürdüler, soydular.

Gelelim günümüze…

Avrupa kıtasını kovid 19 salgını teslim aldı. Önce İtalya’da başladı büyük kırım. Ülkenin sağlık sistemi, salgın karşısında çaresiz kaldı. AB üyesi ülkelerden yardım istedi İtalya. Ne yazık ki dost bildiği ülkelerin hiçbiri yardım elini uzatmadı bu kara günde. Çünkü İngiliz sömürgecilerine göre dostluk yok, çıkar vardı. Bu salgından eskinin sömürgecileri, yeninin emperyalistlerinin elde edeceği bir çıkar yoktu ortalıkta. Olmayınca da neden yardım etsin, hem de karşılıksız…

“Güneş Batmayan İmparatorluğu” ezilen ulusların kanı, canı üzerine kuran İngilizlerin başbakanının böyle bir söz söylemesi kimseyi şaşırtmaz. Şaşırtıcı olan ise ezilen ulusların siyasetçilerinin bu sözü bir diplomatik bakış açısı, ilke olarak benimsemeleridir. Özellikle liberalizmin yükselen değer olduğu dönemlerde birçok politikacıdan “Ülkelerin dostları, düşmanları olmaz, çıkarları olur.” sözünü çok işittik. Bu söz; bencilliğin arttığı bir dönemin sloganı oldu. İnsanoğlunun sosyal bir canlı olduğunu unutan liberal siyasetçiler; toplumsal çıkar yerine, bireysel çıkarların peşine düştüler. Tüm insanlık mutsuzken mutlu olmaya çalıştılar. Dünyanın neredeyse yarısı açken firavun sofralarına oturup ağızlarını şapırdattılar.

Dünyanın tümü İngiliz Başbakanı Lord Palmerston gibi düşünseydi; yeryüzünde insanlıktan, yardımlaşmadan, dostluktan, dayanışmadan söz edilemezdi. Oysa herkes sömürgeci, kan emici İngiliz Başbakanı gibi düşünmek zorunda değildi. İnsanlık ülküsüne derinden bağlı liderler de vardı dünyamızda.

“İnsanları mutlu edecek biricik araç, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirlerine sevdirerek karşılıklı maddi ve manevi gereksinimlerinin teminine yarayan hareket ve enerji idi. Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ülkü yolcularının çoğalması ve başarı kazanmasıyla mümkün olacaktı. Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanların bütününün refahı, açlık ve baskının yerini almalıydı. (Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 455)” Atatürk’ün bu sözlerinden de anlaşılacağı üzere dünyanın bütün insanlarına çıkarı için değil, dostluk için el uzatmakta. İnsanlık ülküsü nedeniyle tüm insanlığa, dostça bakan Atatürk’ümüz var. Türkiye’yi yöneten birçok siyasetçi, medyada boy gösteren sözde siyaset bilimciler insanlık düşmanı bir sömürgeciyi örnek alır da Atatürk’ü örnek almaz.

“Dünyada ve dünya milletleri arasında huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur. (Utkan Kocatürk, 460)” Atatürk, dünyada barış sağlanmadığında hiçbir milletin erinç içinde yaşayamayacağını vurgulamakta bu sözleriyle. Demek ki erinç içinde yaşamak düşmanlıkla değil, dostlukla olur.

Atatürk yapıcısı, önderi olduğu büyük Türk Devrimi’ni dünyaya tanıtırken: “Bu devrim, yüksek bir insani ülkü ile birleşmiş vatanseverlik eseridir. Çocuklarını bütün güzellikleri ve büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektir. (Utkan Kocatürk, 204)” İngiltere’nin sefalet yaratmakla övünen başbakanı ile dünyanın neresinde olursa olsun sefalete acımayı çocuklarına öğretmek isteyen Türk Devrimi’nin yaratıcısı Atatürk’ün insanlığa bakış açıları görüldüğü gibi taban tabana birbirine karşıt.

Şimdi yazının başına dönelim. Görüldüğü gibi dünyanın devrimci liderleri İngiliz başbakanı gibi düşünmüyor. Ülkeler arasındaki ilişkilerde düşmanlığı akıllarının köşesinden bile geçirmiyorlar. İnsanlar arasındaki dostluk temel ilkeleri.

İtalya’ya kimler mi el uzattı? Büyük devrimleriyle ayakta kalan ülkeler; Çin, Küba ve Türkiye…

İran, Macaristan, Sırbistan’da yardım elleri aynı eller…

“Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir. (Atatürk’ün Kendi Kaleminden Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık, Kaynak Yayınları, s. 230) Koranavirüs salgını göstermiştir ki Atatürk’ün belirttiği insanlar arasında hiçbir fark gözetmeyen ahenk ve işbirliği çağına geçmek zorunluluktur. Bu insanlığın varlığı, erinci, mutluluğu için zorunlu bir gereksinimdir. Bu çağda kişisel çıkarların değil, toplumsal çıkarların ve dostlukların peşinde koşacağız.

                                       Adil Hacıömeroğlu

                                       30 Mart 2020


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder