TÜRKİYE VE İTALYA’NIN KORONA KARŞILAŞTIRMASI


Her geçen gün koronanın bulaştığı insan sayısı artıyor ülkemizde. Ölümlerin olması içimizi yakmakta.

Özellikle sosyal medyada bazı kişiler, istatistik uzmanı oldu. Bir yanda İtalya’daki sayrı ve ölü sayısı, bir yanda da Türkiye’dekiler... Verilerin başlarında gün gün tarihler de veriliyor. Hepsi bir ağızdan yorum yapıyor: “Bu gidişle İtalya’dan kötü olacağız.” diye. Bu kişiler, felaket tellalları... Hepsi bir merkezden yönetilmekte. Çoğu, PKK ve FETÖ militanları... Çok az da muhalefet yaptığını sanan aymazlar var aralarında. Saf muhalifler de bu iletileri, irdelemeden paylaşmaktalar. Burada amaç: Halkta korku ve panik havası yaratarak hükümete karşı bir muhalefet örgütlemek.

Diyeceksiniz ki birden çok muhalefet partisi var, bu çaba niye? Bu kişiler, örgütleyecekleri muhalefeti isyan ettirecekler; ortalığı karıştıracaklar akılları sıra. Buradaki hedef AKP iktidarı değil, Türkiye…

İyi niyetli olduğunu düşündüğümüz bazılarına yanıt veriyoruz. Tamam, iki ülkeyi karşılaştırdınız, haklısınız diyelim. Bu iki ülkenin nüfusları aynı mı?

Yaşlı, genç insan sayısının genel nüfusa oranı nedir?

Her iki toplumun önlemlere uyumu aynı mıdır?

Sağlık sistemlerindeki farklılıklar nelerdir?

İki ülkenin sağaltımcılarının ülkü, sosyal ilişki, meslek sevgisi, halka bakışı arasındaki farklar nelerdir?

Her iki ülkenin bulaşı önlemek için aldıkları önlemler arasında fark var mı? Önlemleri almadaki zamanlamaları nasıldır?

Türkiye ve İtalya’da yaşayanların bağışıklık sistemleri bir midir?

Türkiye ve İtalya’daki beslenme biçimleri farklılıklar gösteriyor mu?

Her iki ülkede aşılama sistemi zorunlu mudur, yoksa bireyin isteğine bağlı bir aşılama sistemi mi var?

Ülkelerde yaşululara (yaşlılara) bakış nasıldır?

İki ülkenin sağaltımcıları, katıldıkları dünya savaşlarındaki salgınlar karşısında nasıl davranmışlar?

Bu sorular uzayıp gider. Elindeki birkaç sayıya bakarak bir salgının çözümlemesini yapamazsın. Aklı başında her kişi bu soruları ya da benzerlerini düşünür, önüne konan her şeyi yalamadan yutmaz. Hele konu memleket konusuysa ve halk sağlığıysa kılı kırk yarmalı.

Kişiye bağlı siyaset yapma düşüncesi, öyle bir egemenlik kurmuş ki kafalarda; sistemle savaşmayı, büyük resmi görmeyi bir türlü başaramıyorlar. Bu tuzağa düşenlerin çoğunun “Atatürkçü(!)” olduklarını söylemeleri ise işin üzücü yanı.

Emperyalizmin 12 Eylül darbesiyle oluşturmak istediği “Ilımlı Atatürkçülük” ne yazık ki amacına ulaştı. Sosyal medyada her gün arkadaşlarına “günaydın” derken ve her akşam “iyi akşamlar” dileğinde bulunurken bir Atatürk fotoğrafı paylaşmak moda olmuş. Atatürk fotoğrafı paylaşarak Atatürkçü olduğunu sanan bir kitle var. Bu, Kenan Evren’in her boşluğa Atatürk heykeli ya da büstü yapmasıyla aynı şey.

Oysa Kemalizm, büyük bir düşünce biçimi. Asıl dayanağı ise emperyalizme karşı olması. Antiemperyalist olmadan Kemalist olunur mu hiç?

 

                                                                       24 Mart 2020

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder