Koranavirüs salgınına karşı birincil önlemin evden çıkmamak olduğunu tüm uzmanlar
açıklamakta. Çünkü hastalığın yayılmaması için bu önlem, çok gerekli.
Korana
virüsle savaşım konusunda iki ülkenin uygulaması belirgin olarak öne çıkmakta.
Birincisi, Çin… Salgın başlar başlamaz Vuhan kenti topluca karantina altına
alındı, bu kente giriş çıkış yasaklandı. Sokağa çıkma yasağı kondu ve hastalığın
yayılması önlendi. Kısa zamanda kovid 19’la savaş başarıyla bitirildi.
İkinci
uygulama İtalya’dan… İlk başta salgının İtalya’nın hangi kentlerinde yoğunlaştığı
açıklandı ve kuzeydeki halkın bir bölümünün ülkenin güneyine göç etmesine neden
olundu. Bu da salgının İtalya’nın her yerine yayılmasına yol açtı. Evden
çıkmama çağrılarına kulak asmayan İtalyanlar, sokaktaki günlük etkinliklerini
sürdürdüler. Sokaklar, spor salonları, aşevleri, yeiçler, eğlence alanları
boşalmadı. Böylece İtalya, önlenemez bir salgının pençesine düşmüş oldu. Bu
nedenle de salgın, İtalya’yı adeta tutsak aldı. Liberal uygulamalarla hasara
uğramış sağlık sistemi neredeyse iflas etmiş durumda. Çin sokağa çıkmadığı için
kazandı, İtalya ise eve girmediğin için acı çekiyor.
Peki,
ülkemizde durum nedir?
Umre
dönüşü, bazıları karantinadan kaçtı. Umrecileri zapt etmek epey zor oldu. Sahi,
İslam’da farz olmayan umre gezisine, dünya büyük bir salgının pençesindeyken
neden izin verildi? Karantinaya alınan umrecilerin yakınlarına ziyaret yasağı
olduğundan birçok sorun yaşandı.
Belediyeler
altmış beş yaş üstü yurttaşlarımızı evde tutmak için akla gelmedik yöntemler
uyguladı. Ama ne çare? Tokat’ta uyarılara kulak asmayan yurttaş, uyaranlara
bıçak çekti ve zorlukla etkisizleştirildi.
Elazığ’da
çarşıda dolaşan yurttaşlar kendilerine uzatılan mikrofonlarda koronaya meydan
okudular. Söylenen sözlerin nasıl bir kara cahillik olduğu konuşulan her
sözcükten belli.
Hükümetin
salgının yayılmaması konusunda aldığı önlemlerden en önemli ve etkilisi,
cemaatle namaz kılma yasağı. Şanlıurfa’da gençte biri kilitli cami kapısını
tekmelemekte. Sakarya’da ise toplanan üç beş kişi toplu cuma kılmak için
polislerle anlamsız bir tartışmaya girdiler. Benzer birçok örnek var ülkemizde.
Akıllarınca kendilerinin çok inanmış Müslümanlar olduklarını kanıtlamak derdindeler.
Oysa bu tavırlarından hem Kuran’ı hem de hadisleri bilmedikleri ortaya
çıkmakta. Yalnız kovid 19 salgının tehlikesi konusunda değil, din konusunda da ne
kadar bilgisiz oldukları davranışlarından ortaya çıkmakta.
Neyse
sözü fazla uzatmayalım. Diplomasız kara cahilleri anladık… Şimdi de diplomalı
cahillere gelelim.
Cumartesi,
pazar hava çok güzeldi. Çoluğunu çocuğunu yanına alan birçok İstanbullu,
sahillere akın etti. Spor yapanlar, çimlerde uzanıp güneşlenenler, portatif sandalyelerde
eş dostla iki tek atarak lafın belini kıranlar, özçekim yapanlar, bisiklete
binenler, evden getirilen yiyeceklerin başına çökenler… Sorumsuzluğun, bencilliğin,
bilinçsizliğin, nemelazımcılığın şımarıklıkla birleştiği bu çirkinliği yaşadı
İstanbul. Kurallara uymamayı, özgürlük sanan bir zavallılığı çağdaşlık olarak
gören öğrenimli fakat eğitimsiz bir güruhla karşı karşıyayız.
Ortaokulda
bize okutulan yurttaşlık bilgisi kitabında özgürlüğün sınırının tanımı şöyle
yapılmıştı: “Başkasının özgürlüğünün başladığı yerde, senin özgürlüğün biter.”
Bu anlatım, Atatürk döneminin devrimci sürecinden kalmaydı. Yıllar içinde bu
anlayış terk edildi. Liberal anlayış egemen oldu eğitime de topluma da. Kuralsızlık,
bencillik, kamucu düşünmeme geçer akçe oldu. İşte, hafta sonu Caddebostan, Bebek,
Moda… sahillerinde gördüğümüz umarsızlık, bu liberal anlayışın nasıl da zararlı
bir toplumsal virüs olduğunu gözler önüne sermekte. İşin acı yanı bu kişiler,
savunup benimsedikleri liberalizmi solculuk, çağcıllık, hatta Atatürkçülük
sanmaktalar. Atatürkçülük de çağcıllık da solculuk da öncelikle kendi toplumunun,
ülkesinin haklarını savunmaktır.
Modern
görünümlü bu cahiller, akşam evlerine döndüklerinde klavye başına çöküp “Kovid
19 konusunda hükümet gerekli önlemleri almıyor.”, “Testler yetersiz…”, “Vaka
sayısı oldukça çok, ölümler saklanıyor.”… benzeri açıklamalarla kamuoyunun
zihnini bulandıracaklar. İkide bir “Umreden dönenler, niye karantina altına
alınmadılar.” Diye aklınca gericilikle savaşacaklar. Oysaki kendi yaptıkları da
gericiliğin dip yapmış durumu.
Diplomalı,
diplomasız cehalet… İkisi de aynı… Topluma verdikleri zararlar konusunda
yarışmaktalar. Korna virüsü yendikten sonra ülkemizin en büyük seferberliği,
diplomalı ve diplomasız cehaleti yenmek olmalıdır. Cehaletin diplomayla
giderilmediği karşımızda apaçık ortada. Sosyal medyada PKK ve FETÖ’nün buyruğuna
girmiş bu cehalet, dünün mütareke basınının görevini yapmakta. Dün olduğu gibi
bugün de başaracağız. Hem emperyalizmi hem kovid 19’u hem de mütareke basının
uzantılarıyla yobazlığı yeneceğiz. Yoksa ulusça ayakta kalmamız zorlaşacak.
Adil
Hacıömeroğlu
23
Mart 2020
Tespitlerin için teşekürler yurdum insanının eğitilmesi lazım malesef ben bilirim ben inaçlıyım bena bişey olmaz umarım bu müsibet hepimize ders olmuştur yani virüsü birine bulaştıran önlem almayan Allah indinde tedbir almamak bir nevi cana kıymakla eş değer değilmi
YanıtlaSilKalemine yüreğine sağlık üstsd
kalemine emeğine sağlık teşekkür ederim sevgiler
YanıtlaSil