SEL SULARINDA BOĞULMAK YAZGI MI?
ÇOCUK NİMETTİR, YERE DÜŞMEZ
BAŞKASININ YANLIŞI, SENİN YANLIŞINI DOĞRU MU YAPAR?
KALDIRIMDA NASIL YÜRÜNÜR?
BUNCA EMEĞE YAZIK ETMEYİN
SON YILLARDA KENEDEN ÖLÜMLER NİYE ARTTI?
PKK’NIN ÖLDÜRDÜĞÜ EMEKÇİLER, KÜRT DEĞİL Mİ?
AKP’NİN ÇOKBİLMİŞİ
OKUMADAN BİLENLER
Ülkemizin
en büyük sorunlarından biri, okumadan her şeyi bilme(!) alışkanlığıdır. Kulaktan
dolma, söylentilerden oluşan bir bilgi kirliliğini; bilgi sanan insanlarımız ne
yazık ki çok sayıda.
Yurdumuzun
kurtarıcıları, Cumhuriyet’in kurucuları başta Atatürk olmak üzere hepsi çok
kitap okuyan kişilerdi. Okumayı bir insanlık, yurttaşlık görevi olarak
görmekteydiler. Özellikle Atatürk’ün savaş sırasında siperde bile kitap
okuduğunu anımsatmalıyım. Atatürk’ün en çok örnek alacağımız yönü kitap ve
okuma tutkusu olmalı bence. Çünkü devrimci olmak için öngörü, bilgi ve neden
sonuç ilişkili düşünme en önemli koşul. Okumayan, bilgi sahibi olmayanların
ülke yönetiminde olması kadar tehlikeli bir durum yok.
CHP
Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, HDP’li iki vekilin vekilliğinin düşürülmesiyle
ilgili açıklaması bilgisizliğin düzeysizliği açısından çok önemli. Hele de
topluma, özellikle de çocuklara örnek olması gereken siyasetçilerin “bilgi
sahibi olmadan fikir sahibi olması” ibretlik bir durum.
Kılıçdaroğlu,
9 Haziran 2020’de yapılan parti grup toplantısında: “… Ben diğer iki
milletvekilinin dosyalarının içeriğini bilmiyorum ama yapılan o iki
milletvekiline, HDP’li milletvekiline yapılan da haksızlık ve hukuksuzluktur.
Anayasa’ya aykırıdır. (Anlatım bozukluklarını düzeltmedim, konuşma metninde
olduğu gibidir.)” demekte. İçeriğini bilmediğin dosyaların, anayasaya aykırı
olduğunu nereden biliyorsun? Doğaldır ki bilmek için okumak gerek. Okumadığın
bir dosyanın içeriğinde haksızlık ve hukuksuzluğun olmadığını nasıl anladın?
Türkiye’nin
en köklü partisinin genel başkanlık koltuğunu işgal eden birinin bir konuyu
okuyup bilmeden toplumu yönlendirmesi, nasıl bir amaç taşır. Böyle bir
yönlendirme dürüstlük mü? İnsanlara bilgisizliği, okumamayı, gerçeğe ulaşmamayı
salık veren yukarıdaki açıklama, doğru bir kişinin tavrı olabilir mi?
Partinin
genel başkanı okumadığı bir dosya hakkında yargıda bulunurken grup başkan
vekili ne yapar?
CHP
Grup Başkanvekili Özgür Özel… Son zamanlarda çok konuşan bir parti sözcüsü…
Sözcük dağarcığı oldukça kıt… Bekçilerle ilgili yasayı eleştiren bir basın
toplantısı yapıyor TBMM’de (11 Haziran 2020). Bekçilere öğüt vermekten de geri
durmuyor Sayın Özel. Onlara, Orhan Kemal’in Murtaza romanının başkahramanı
Murtaza’yı örnek almalarını öğütlemekte.
“Bekçi
kardeşlerime bir tek şey söylüyorum. Orhan Kemal’in Murtaza’sındaki gibi bir
bekçi olun. Mahallenin bekçisi olun. Birileri bekçiyi tekçi yapmak istiyor.
Tekçi olmayın! Olmayın ki bu milletin gönlündeki bekçinin yeri değişmesin.” demekte
Özel. Bu sözlerden anlaşılıyor ki Özgür Özel, Murtaza’yı okumamış. Ayrıca
sahneye konmuş bir roman. Murtaza’nın kitabını okumadığı gibi oyununu da
izlememiş. Eğer kitabı okumuş, oyunu izlemişse ve basın toplantısında anlattığı
gibi anlamışsa bu büyük bir facia Türk siyaseti için. Okuduğunu anlamayanların
ülkemizin geleceğini belirlemesi, üzücü bir durum oluşturur.
Bence
Özgür Özel, Murtaza’yı okumadı. Birilerinden dinledi. O birileri de okumadığı
için yanlış anlattı. Örnek verdiği Murtaza, Türk yazının önemli bir olumsuz
kahramanı. Örnek alınacak değil, eleştirilecek biri.
CHP’nin
iki önemli, üst düzey yöneticisinden peş peşe gelen açıklamalar, üzüntü verici
değil mi?. Bilgisizlik üzerine siyaset yapma çabası var. Bu tutum, ülkemizin
geleceği için çok zararlı. Atatürk’ün kurduğu partinin kimlerin ellerinde,
nerelere savrulduğunu anlamak için iki çarpıcı örnek verdik.
Türk
Devrimi aydınlanmacıydı. Aydınlanma da bilgi ve kültürle olur. Okumadan,
araştırmadan ne bilgi ve kültüre ne de doğruya ulaşılır. CHP’nin aydınlanmacı,
Kemalist, antiemperyalist tabanı bu bilgisizlikle kurulan siyaset düzenine
karşı çıkmalı. Yoksa gidiş, gidiş değil.
Adil
Hacıömeroğlu
12
Haziran 2020
AKP’DEKİ FETÖ SAVUNUCULARI
ALTI MİLYON OY NE OLACAK?
AYNAYA BAK, KENDİNİ GÖR
Siyasette
birisi gerçeği eğip bükmeden olduğu gibi mi söyledi… Hemen çamur atmalar
başlar. “Bunu söylemek için kimden kaç para aldın?” Aslında kendini
anlatmaktadır bu kişi. Çünkü çıkar sağlamadan bir iş yapmayı hiç düşünmemiştir
yaşamı boyunca. Gerçek, onun için cebe giren para...
Söylediğiniz sözler, zülfü yâre mi dokundu… “Bu sözleri söylemekte bir maddi çıkarı vardır, yoksa niye söylesin?” İnsanların bir sözü söylemesi için para mı alması gerek?
Siyasal
kalıpların içinden sıyrılıp yurdunuzun, ulusunuzun çıkarına gördüğünüz bir politik
uygulamayı mı savundunuz… “Bunu savunmak için kesin olarak bir yerlerden, bir
şeyler almıştır. Yoksa niye bunu savunsun ki…” Hazretin usuna gerçeği
savunmanın bir erdem olduğu düşüncesi gelmez.
Aynı
yolda yürüdüğünüzü düşündüğünüz bir dostunuzun uçuruma yuvarlandığını görüyorsunuz
ve siz kolundan tutup düz yola çekmeye mi çalışıyorsunuz onu… “Beni uçurumdan
kurtardığına göre bu işten bir çıkarın vardır mutlaka.”
Arkadaşlarınız,
çevreniz, halkınız, ulusunuz, yaşadığınız topraklar, hatta tüm dünya için
karşılıksız bir özveride mi bulunuyorsunuz… “Çıkarı olmasa niye yapsın? Vardır
bir bildiği…”
Ülkenizin
bütünlüğü, ulusunuzun varlığı için gözünüzü karartıp canınızı mı ortaya
koydunuz… “Bu gözü karalık boşuna değil. Bunun altından bakalım neler çıkar?”
Çünkü karşılıksız vermenin nasıl da yüce bir insan davranışı olduğunu usuna hiç
getirmez.
Bir
partiniz var... Üyelerinizin ödenti ve bağışlarıyla halkınızın özverileriyle
döndürür ekonomik çarkını. El emeği, göz nuru, düşünceye olan inanç
birleşmiştir. “Yahu arkadaş, bir çıkarın yoksa neden parti kurup bunca emeği
harcıyorsun?” Toplumsal çıkar için savaşmak yazmaz kitabında liberalizmin
bataklığında para koklayan zavallının.
Basın
yayın kurumları oluşturursunuz. Bir para babasının buyruğunda olmayan...
İktidara, muhalefete yanaşmalık yapmayan… Halkın küçük bağışlarıyla ayakta
durur bu kurumlar, gerçeğin sesi olur. Kimin yanlışı varsa yüzüne haykırır. Bu
nedenle de reklam pastasından hak ettiği payı hiçbir zaman alamaz. “Yahu
kardeşim, bu gazete, bu televizyon nasıl ayakta duruyor? Kesinlikle el altından
para alıyorlar bir yerlerden.” Özalcı liberalizm genlerine öyle işlemiştir ki,
kendi halkının en önemli geleneği imeceyi bile unutmuşlardır.
İktidar,
arada bir doğru iş yapar, “Doğru!” dersiniz, aynı doğrultuda gitmesini
istersiniz… “Gördün mü yandaş oldular, paralar gelir yakında.” derler utanıp
sıkılmadan. Çünkü onların kafasında gerçeğin namusu değil, paranın kiri vardır.
İnsanoğlu
aynadır, bakarsın aynaya kendini görürsün. Kendinin gösteremeyeceği özverileri,
erdemleri başkasının gösterip yapmasına şaşırırsınız. Çünkü bilinçaltınızda hep
ünlü olmak, yaptıklarınızı paraya çevirmek düşü yatar.
Toplumun
çoğunluğunun liberalizm bataklığında debelendiği bir dönemde; yüreğinden,
kesesinden, geleceğinden verenlerin özverisi, erdemli kişiliği anlaşılamaz çoğu
kişi için.
Liberalizmin
bilinçaltına yerleşmiş biçimini mi görmek istiyorsunuz? Eğer kişi, düşünceyi
eleştirmeyip üzerinde bir tapusu ve bir banka hesabı olmayanın parasal durumunu
didikliyorsa bilin ki kafasında dönüp duran para ülküsü içindir bu. Çünkü
yaşamı boyunca hep bir şey, bir karşılık, bir ücret beklemiştir yaptığı
işlerden.
Tevfik
Fikret’in “Hak bellediğin yolda, yalnız da olsan yürüyeceksin.” sözü; ülküsünün
ardından hiçbir maddi karşılık beklemeden, özveriyle gitmektir yurtseverlerin
görevi.
Ey
bilgiye dayalı düşünce üretmekten yoksun, dedikoduyla kendini tatmin ettiğini
sanan şaşkın; hiçbir şey bilmiyorsan tarihine bak! Atatürk ve arkadaşlarını
gör. Niye onca özveride bulundular? Halk imecesiyle yedi düveli yendiklerini
görmedin mi?
Atatürk
ve arkadaşları Sivas’tan Ankara’ya gelirken kuru ekmekle suda pişmiş yumurta
yediler. Ancak bu özveriyi anlamayan mütareke basını, Atatürk ve arkadaşlarının
banka soyduğundan söz ediyordu. Birçok rezil yalanlarla Kurtuluş Savaşı’mızı
kötülediler. Çünkü onlar, işgalcilerin çanak yalayıcıları olduğu için
özverinin, halk imecesinin ne olduğunu hiçbir zaman anlamadılar.
Dün
olduğu gibi bugün de imeceyle yol alacaklar olacak. Dün olduğu gibi bugün de
özveriden uzak kişisel çıkarlarını amaç edinenler de bulunacak toplumumuzda.
Adil
Hacıömeroğlu
7
Haziran 2020