Yaklaşık
üç ay halkımızın neredeyse tümü, kovid 19’dan korunmak için evlerine kapandı.
Salgının yayılmaması için olağanüstü bir özveri, sabır, dayanıklılık,
dayanışma, sorumluluk gösterdi her yaştan yurttaşımız. Bunun yanı sıra sağlık
ordumuz, olağanüstü bir özverinin örneği oldu. Çoğu sağlık çalışanı, evlerine
günlerce uğramadı. Birçok sağlık çalışanımız, korona ile savaşırken yaşamını
yitirdi. Üç ay herkes yaşamı, bir biçimde erteledi.
Haziran
ayının gelmesiyle normal yaşama dönmeye başladık. Geçici olarak kapatılan
birçok işyeri açıldı. Ertelenen bazı etkinliklerin önündeki yasal engeller
kalktı. Bahar havasının da kışkırtmasıyla insanlar parkları, ormanları, deniz
kıyılarını doldurdu. Salgınının yayılmasına ortam hazırlayan, istenmeyen
görüntüler ortaya çıktı.
Baharla
düğün, nişan sezonu açıldı. Tüm uyarılara karşın topluca düğünler, nişanlar
yapılmakta. Asker uğurlamaları iç içe… Cenaze törenlerine katılım, başsağlığı
dilekleri eskisi gibi… Koronadan iyileşmiş komşulara topluca “Geçmiş olsun!”
demeler başladı. Her bir araya gelişte onlarca kişiye bulaştı kovid 19.
Maske
en büyük önlem… Yurttaşlarımızın yarıya yakını maske takmıyor. Takanların
maskesi, ya çene altında ya elinde ya da cebinde. Kiminin burnu açıkta. Kimi
maskesini gözlük gibi başının üstüne koymuş.
Minibüsler,
otobüsler, diğer toplu taşım araçları sıkış tıkış… Sosyal ara ve sosyal yalıtım
unutulup gitti. Tokalaşmalar, öpüşüp
koklaşmalar, sarılıp kucaklaşmalar…
Sanki
bu kentlerimize, korona hiç uğramamış. Üç ay neden evlerden burnumuzu bile
çıkaramadığımız kaygı ve korku dolu günler unutulup gitmiş. Bir görünmez güç,
insanlarımızın belleğinden her şeyi silip götürmüş. Topluca kanat çırpma,
yerini sınırsız bir bencilliğe bırakmış. Tehlike bir yere gitmedi. İnsanın ayak
attığı her yerde gezinmekte.
Gerilediğini
düşündüğümüz salgın, yeniden hortlamaya başladı. Son üç gündür bulaş sayısı
arttı. Bu gidişe bakılırsa önümüzdeki günlerde daha da artacağa benzemekte.
Korona
sayrılarında iyileşme sayısı düştü, bulaşlar artarken. Virüse karşı
kazandığımız bir utkuyu, yıkıma döndürmek üzereyiz. Büyük utkular, büyük
sorumluluklar, önlemler ister. Sorumsuzluk, bencillik yıkıma götürür bütün
toplumu.
Her
dönemin kendi koşulları vardır. Kimseye evlenme demiyoruz. Evlen, ama cümbür
cemaat bir araya gelmeyin, istiyoruz. İnsanlar, cenazelerine gidemiyor. Birazcık
sorumluluk, birazcık insaf…
Kimseye
memleketine gitme, demiyoruz; diyemeyiz de... Ancak gittin memleketine, salgın
kurallarına uyuver kardeşim. Kendini de yakınlarını da tehlikeye atma!
Koronadan
ölenlerimiz oldu. Sayrıevlerinde günlerce işkence çeker gibi virüsle acımasız
bir savaşı verenlerimiz var. İnsanlara bütün bu olanlar soyut bir kavram olarak
görünmekte. İnsanoğlu, kendi yaşamayınca, başına gelmeyince bir şeyi anlamıyor.
Bu nedenle koronavirüsten ölenlerin öyküleri anlatılmalı, virüsü yenenlerin
iyileşme süreçleri anlattırılmalı televizyonlardan. Böylece salgın somutlaşır.
Somutlaşınca da durumun kavranması kolaylaşır.
Salgına
karşı bunca emek verdi halkımız. Yaşamında nice güzelliklerden, mutluluklardan
vazgeçti. Salgını önlemek için ülkemizde ulusal, dinsel bayramlar kutlanmadı.
Cuma namazları kılınmadı topluca. Dört duvar arasına hep birlikte hapsolduk.
Evlerimiz, tutukevine döndü günlerce.
Yapmayın,
kıymayın bu halkın emeğine, sağlığına! Bunca emeğe yazık edip halka ayıp
etmeyin!
Adil Hacıömeroğlu
16
Haziran 2020
Çok haklı Adil bey o kadar emek verildi insan ne kadar aymaz olmalıki bu emeği bırakın kendi canına önem vermiyor yazıklar olsun yaa
YanıtlaSil