Kene,
yüzlerce yıldır topraklarımızda yaşayagelir. Doğal yaşamı gereği olarak baharda
ortaya çıkmaya başlar bu hayvanlar. Özellikle kırsal kesimdir yaşam alanları. Bir
dişi kene, yılda iki binle yedi bin arası yumurta bırakır üremek için.
On,
on beş yıl öncesine dek kene ısırığıyla oluşan KKKA’dan (Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi) ölen kişi neredeyse yokken neden son zamanlarda bu ölümcül sayrılık
yüzünden birçok yurttaşımız yaşamını yitirmekte?
Doğanın
bir dengesi var. Bu dengeyi yok ettiğinizde sorunlar ortaya çıkar. Yıllarca zararını
görmediğiniz bir hayvan, başınıza bela olur. Aslında o bela hayvandan değil,
doğanın dengesini bozanlardan gelmekte.
Korona
salgını nedeniyle bu yıl, KKKA’dan ölen yurttaşlarımız, gözlerden kaçmakta. Dünyanın
en pisipisine ölümlerindendir kene ısırığından ölmek. İnsanın neden olduğu bir
ölüm de diyebiliriz buna. Doğada, keneyi yiyip yok eden ve insanlara büyük
yararlılıkları olan hayvanları ortadan kaldırırsanız keneler çoğalır, her yana
yayılır, önüne geleni ısırınca da KKKA’dan ölümler artar.
Bugün,
dünyada insan yaşamına düşman ne kadar sayrılık varsa birçoğunun nedeni de yine
insandır. Doğanın kurallarına aykırı bir yaşam biçimi, mikropların ve
virüslerin oluşup yayılması için ortam hazırlamakta.
Kenelerin
doğal düşmanlarının başında tavuk ve keklik gelir. Kuş gribi nedeniyle biraz da
zamanın Maliye Bakanı Unakıtan’ın oğlunun likit yumurta pazarının genişlemesi
için köylerde yok edilen tavuklar yüzünden hem köylümüzün önemli bir protein
kaynağı ile geçim kapısı yok edildi hem de kene, akrep, yılan gibi zararlılarla
savaşımın bir neferi ortadan kaldırıldı. Bu nedenle köy tavukçuluğunun
canlandırılması için gerekli çalışmaların yapılması ve desteklerin verilmesi
gerek.
Kenenin
doğadaki en büyük düşmanlarından biri kekliktir. Bir keklik, bir yılda yaklaşık
olarak bir milyona yakın kene ve süne yer. Süneden tarım ürünlerini, keneden de
insanları korumuş olur böylece keklikler. İnsanoğluna bu denli yararlı olan bir
kuşun bilinçsiz avcılık yüzünden topraklarımızdan yok edildiğini düşündükçe
aklım başımdan çıkıp gitmekte. Orman Bakanlığı, her yıl binlerce keklik
üreterek doğaya salmakta. Ancak ne yazık ki bu keklikler de bazı insanların keklik
yeme sevdasına kurban gitmekteler. Bu nedenle özellikle keklik avcılığı
konusunda sert önlemlerin, caydırıcı yaptırımların uygulanması gerek.
Üstüne
onlarca türkü yakılan kekliklerimize kıymayalım, kıydırmayalım. Halkımız yüzlerce
yıldır keklikleri çok fazla sevip korumasaydı, yararlarını bilip onlara
türküler yakar mıydı?
Yapılan
araştırmalarda kırmızı karıncaların keneleri yedikleri gözlemlenmiştir. Bu
nedenle kırmızı karıncaların yaşadıkları doğal ortamların korunması gerek. Bu
küçük, ama becerikli, yararlı hayvanların çoğalmaları için önlem alınmalı.
Her
derdin bir çaresi kesinlikle vardır. Nerede mi? Doğada… Doğaya uyumlu, canlı
yaşamına saygılı davranıldığında birçok belanın def edileceği kesindir. Birkaç
kişinin canlı öldürme ilkelliği yüzünden insanlarımızı, doğamızı feda
etmeyelim. Her canlının bulunduğu doğal ortamda var olmasını sağlamak bir
insanlık görevidir. Bu insanlık görevini yerine getirmekten bizi alıkoyan ne
var?
Adil
Hacıömeroğlu
15
Haziran 2020
Çok isabetli bir yaklaşım sayın hocam. Doğanın dengesini biz insanoğlu bozuyoruz.Gerçek avcı doğayı korur.Yıllarca avcılık ve atıcılık dernek başkanlığı yaptım Anadoluda.Hep bu konuyu işledim avcı arkadaşlarıma.Leşçi,etçi,çantacı dediğimiz,hırsına kapılıp hak ettiğinden fazlasını vuranları kınayıp guruplara alınmamasını sağladım,KKKK da kuş gribi gibi kasıtlı olarak ülkemize havadan atılıyor.TV de izledim.Sonra da ilacını satıp kazanç sağlıyorlar.Av köpeklerimizin kenelerini elimizle temizlerdik,birşey olmazdı.Sevgi ve saygıyla.
YanıtlaSil