AYNAYA BAK, KENDİNİ GÖR


Siyasette birisi gerçeği eğip bükmeden olduğu gibi mi söyledi… Hemen çamur atmalar başlar. “Bunu söylemek için kimden kaç para aldın?” Aslında kendini anlatmaktadır bu kişi. Çünkü çıkar sağlamadan bir iş yapmayı hiç düşünmemiştir yaşamı boyunca. Gerçek, onun için cebe giren para...

Söylediğiniz sözler, zülfü yâre mi dokundu… “Bu sözleri söylemekte bir maddi çıkarı vardır, yoksa niye söylesin?” İnsanların bir sözü söylemesi için para mı alması gerek?

Siyasal kalıpların içinden sıyrılıp yurdunuzun, ulusunuzun çıkarına gördüğünüz bir politik uygulamayı mı savundunuz… “Bunu savunmak için kesin olarak bir yerlerden, bir şeyler almıştır. Yoksa niye bunu savunsun ki…” Hazretin usuna gerçeği savunmanın bir erdem olduğu düşüncesi gelmez.

Aynı yolda yürüdüğünüzü düşündüğünüz bir dostunuzun uçuruma yuvarlandığını görüyosunuz ve siz kolundan tutup düz yola çekmeye mi çalışıyorsunuz onu… “Beni uçurumdan kurtardığına göre bu işten bir çıkarın vardır mutlaka.”

Arkadaşlarınız, çevreniz, halkınız, ulusunuz, yaşadığınız topraklar, hatta tüm dünya için karşılıksız bir özveride mi bulunuyorsunuz… “Çıkarı olmasa niye yapsın? Vardır bir bildiği…”

Ülkenizin bütünlüğü, ulusunuzun varlığı için gözünüzü karartıp canınızı mı ortaya koydunuz… “Bu gözü karalık boşuna değil. Bunun altından bakalım neler çıkar?” Çünkü karşılıksız vermenin nasıl da yüce bir insan davranışı olduğunu usuna hiç getirmez.

Bir partiniz var... Üyelerinizin ödenti ve bağışlarıyla halkınızın özverileriyle döndürür ekonomik çarkını. El emeği, göz nuru, düşünceye olan inanç birleşmiştir. “Yahu arkadaş, bir çıkarın yoksa neden parti kurup bunca emeği harcıyorsun?” Toplumsal çıkar için savaşmak yazmaz kitabında liberalizmin bataklığında para koklayan zavallının.

Basın yayın kurumları oluşturursunuz. Bir para babasının buyruğunda olmayan... İktidara, muhalefete yanaşmalık yapmayan… Halkın küçük bağışlarıyla ayakta durur bu kurumlar, gerçeğin sesi olur. Kimin yanlışı varsa yüzüne haykırır. Bu nedenle de reklam pastasından hak ettiği payı hiçbir zaman alamaz. “Yahu kardeşim, bu gazete, bu televizyon nasıl ayakta duruyor? Kesinlikle el altından para alıyorlar bir yerlerden.” Özalcı liberalizm genlerine öyle işlemiştir ki, kendi halkının en önemli geleneği imeceyi bile unutmuşlardır.

İktidar, arada bir doğru iş yapar, “Doğru!” dersiniz, aynı doğrultuda gitmesini istersiniz… “Gördün mü yandaş oldular, paralar gelir yakında.” derler utanıp sıkılmadan. Çünkü onların kafasında gerçeğin namusu değil, paranın kiri vardır.

İnsanoğlu aynadır, bakarsın aynaya kendini görürsün. Kendinin gösteremeyeceği özverileri, erdemleri başkasının gösterip yapmasına şaşırırsınız. Çünkü bilinçaltınızda hep ünlü olmak, yaptıklarınızı paraya çevirmek düşü yatar.

Toplumun çoğunluğunun liberalizm bataklığında debelendiği bir dönemde; yüreğinden, kesesinden, geleceğinden verenlerin özverisi, erdemli kişiliği anlaşılamaz çoğu kişi için.

Liberalizmin bilinçaltına yerleşmiş biçimini mi görmek istiyorsunuz? Eğer kişi, düşünceyi eleştirmeyip üzerinde bir tapusu ve bir banka hesabı olmayanın parasal durumunu didikliyorsa bilin ki kafasında dönüp duran para ülküsü içindir bu. Çünkü yaşamı boyunca hep bir şey, bir karşılık, bir ücret beklemiştir yaptığı işlerden.

Tevfik Fikret’in “Hak bellediğin yolda, yalnız da olsan yürüyeceksin.” sözü; ülküsünün ardından hiçbir maddi karşılık beklemeden, özveriyle gitmektir yurtseverlerin görevi.

Ey bilgiye dayalı düşünce üretmekten yoksun, dedikoduyla kendini tatmin ettiğini sanan şaşkın; hiçbir şey bilmiyorsan tarihine bak! Atatürk ve arkadaşlarını gör. Niye onca özveride bulundular? Halk imecesiyle yedi düveli yendiklerini görmedin mi?

Atatürk ve arkadaşları Sivas’tan Ankara’ya gelirken kuru ekmekle suda pişmiş yumurta yediler. Ancak bu özveriyi anlamayan mütareke basını, Atatürk ve arkadaşlarının banka soyduğundan söz ediyordu. Birçok rezil yalanlarla Kurtuluş Savaşı’mızı kötülediler. Çünkü onlar, işgalcilerin çanak yalayıcıları olduğu için özverinin, halk imecesinin ne olduğunu hiçbir zaman anlamadılar.

Dün olduğu gibi bugün de imeceyle yol alacaklar olacak. Dün olduğu gibi bugün de özveriden uzak kişisel çıkarlarını amaç edinenler de bulunacak toplumumuzda.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  7 Haziran 2020

 

 

3 yorum:

  1. İnsanoğlu ayna gibidir , karşındakine bakınca kendin gibi görürsün .Goethe ;” insan kalbinde ne taşırsa dünyayı da öyle görür.”demiş.İnsan neyle beraberse o olur ona dönüşür.Çıkar uğruna alıp , vermeler suni ilişkiler sonuçta menfi olur. Karşılıksız vermek , kişiliğinden ödün vermeden doğru bildiğin yolda yürüyüp ilerlemek kendini de karşısındakini de mutlu eder. Kaleminize , yüreğinize sağlık hocam , aydınlık yarınlara , saygılarımla👏🙏🏻🌺🍀💙Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  2. Bal ile katran karıştırıldığında,şeker olmaz. Katran ne kadar az olsada,karışım bed olana çeker.Yani size katkısı olmayan kişi mutlaka şahsiyetinizden bir şeyler götürür.Menfi psikolojik yapısı olan kişi kendisini müspet psikolojik yapısı olanın vücud aynasında görür. Onu da kendisi gibi zanneder.

    YanıtlaSil
  3. Cenab-ı Hak,Kuran'da müteahhit defalar uyararak,üç insan tipine lanet etmektedir. Zalimlere(haklıya hak vermeyen,haksıza hak veren), yalan söyleyenlere ve gerçeği gizleyenlere...

    YanıtlaSil