AMERİKAN OĞLANLARININ DARBESİ, 12 EYLÜL


12 Eylül darbesi yapıldığı gün ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Paul Henze, ABD başkanı Jimmy Carter’e: “Bizim oğlanlar başardı.” diyerek Amerikancı darbeyi muştulamıştı. Paul Henze’nin bu sevinci göstermektedir ki Washington yönetimi, darbenin olacağından daha önceden haberdardır.

12 Eylül darbesi, Kemalist devletin tasfiyesine yönelik bir karşı devrim girişimidir. 12 Eylül’le başlayan süreçte Kemalist kurumlar tek tek ortadan kaldırılmaya başlandı. Devlet ekonomiden el çektirildi ABD’nin dayattığı liberal politikaların uygulaması için. Darbenin liderleri Evren ve Özal, Atlantik sistemine göbeğinden bağlandı. Kemalizm içerde tasfiye edilirken dış politikada Türkiye’nin yaşamsal çıkarlarından inanılmaz ödünler verilmekteydi. Rogers planı gibi ülkemiz başta Yunanistan olmak üzere dışarıya karşı güçsüz bırakacak siyasal dayatmalar, darbecilerce gözü kapalı olarak kabul edilmekteydi. Türkiye’nin çıkarlarından ABD uğruna vazgeçildi.

Kemalizmi halka taşıyan devletçilik ve halkçılık ilkeleri, uygulamalarıyla rafa kaldırıldı. Üretim ve tüketim kooperatifleri kapatıldı. Üretici örgütleri yok edildi. Böylece üreticimiz, açgözlü kapitalizmin çarkları arasında un ufak edildi. Tarım üretimimiz hızla düştü. Köyden kente göç desteklenerek kentlerde işsiz, örgütsüz yığınların oluşmasına yol açıldı. Süreç ilerleyip liberal politikalar yaygınlaşıp yerleştikçe ülkemiz toprakları ekilmemeye başlandı. Dışalımın önündeki engeller kalktıkça Türk köylüsü üretemez oldu. Zaten destekleme alımları çoktan bitmişti.

Hayvancılık can çekişti, liberalizmin üretenleri korumayan siyasetleri içinde. Özelleştirmelerle et kombinaları kapatıldı. İthal et vurgunları arttıkça Türk hayvancılığı yok olmaya başladı.

Özelleştirmeler kapsamında fabrika bacaları tütmez oldu. Tarıma dayalı sanayinin yok olmasıyla hem tarım hem de sanayi alanında milyonlar işsiz, aşsız, umarsız kaldı. İşsizliğin artması; yobaz, bölücü ve yıkıcı örgütlerin palazlanmasına yol açtı. Özellikle bölücü örgüt PKK ve ABD Gladyosu FETÖ işsizliğin girdabında ezilen halk çocuklarını kandırarak militan olarak devşirdi. Zaten bu iki örgütün güçlenmesi, bir ABD siyasetiydi, 12 Eylülcüler de bu siyasetin uygulanması için ortam ve koşulları hazırladılar.

İş güvencesi, örgütlenme, işçinin yanında sendikacılık yapma, dernekler de örgütlenme rafa kalktı. Emperyalizme karşı ve sınıf temelinde savaşım veren kitlelerin altından bu zemin kaydırıldı. Halk bölünebildiği kadar bölünerek savaşımını etnisite, mezhep ve cinsiyet üzerinden yapmaya başladı. Dün kol kola emperyalizme karşı duran kitleler, 12 Eylül’le birbiriyle savaşır oldu. Dün “Kahrolsun ABD emperyalizmi!” diye bağıranların önemli bir bölümü, Amerikan demokrasisini (!) övmeye; hatta ondan dertlerine çare bulmaya başladı. Emek savaşımı ülküsü, AB’ye girme ülküsüne dönüştürüldü.

Örgütsüz kitlelerin önüne toplumsal kurtuluş yerine bireysel kurtuluş amacı kondu. Ne de olsa “ABD’nin bizim oğlanları” oluşturuyordu yeni liberal düzeni. Bu nedenle ABD sistemi içinde toplumsal kurtuluş olamazdı. Devir “Kır şişeyi, dön köşeyi.” devriydi. “Sen kendini bireysel olarak kurtar, altta kalanın canı çıksın.” düşüncesi egemen olmuştu kitlelere. Örgütlenme toplumsal temelde değil, ancak küçük dar kümeler arasında olabilirdi. Bu dar kümelerin yıkması gereken de Kemalist devletin gücüydü. Bu nedenle darbe öncesi “demokratik kitle örgütlerinde” örgütlenen ve halkçı bir savaşım veren kitleler, darbeden sonra “sivil toplum örgütlerinde” örgütlendiler. Tarikat, cemaat, etnik ve mezhepsel örgütlenmeler de sivil toplum örgütü sayıldılar. Demokrasi adına, demokratik örgütlenmeler ortadan kaldırıldı.

Yurtseverler yok edildi bir bir. Çocuk yaşta insanlar, darağaçlarına gönderildi. Yurtseverlik, toplumculuk cezalandırılıp liberallik, emperyalizm yardakçılığı, bireycilik ödüllendirildi. Doğrudan katılımcı demokrasi yerine, parti liderlerinin egemenliğinde ucube bir demokrasi kuruldu. Toplumun aleyhine olan her şey bu sözde demokrasi içinde tartışılıp konuşulurken halk, bu sistemin dışına itildi. Amerikancı 12 Eylül faşizmiyle ülkemizin namuslu insan birikimi yok edilerek sakız gibi her girdiği ağzın biçimine uyan liboş tipler ortalığa saçıldı.

Liberalizmin bireyciliği; yorgun demokratların, yılgın solcuların, NATO’cu milliyetçilerin, bireysel fırsat arayıcılarının, halka kızgınların, sömürgen olmak isteyenlerin, güce tapınanların çok hoşuna gitti. İşbilir liberaller, bazı sol söylemleri liberalizmin içine harmanlayarak yeni bir ideolojiyi pazarladılar. Dünün emperyalizm karşıtları, işçi sınıfı dostları darbecilerle liberalizme evrildiler. Yıllardır da 12 Eylül’ün kafalarına soktuğu liberalizmi sol sanmaktalar.

12 Eylül’e karşı çıkmak, onun toplumu dönüştürmek için dayattığı düşüncelere, kurumlara, toplumsal dayatmalara, bireyciliğe, siyasal parti düzenine, seçim yasasına, sivil toplumcu Kemalizm düşmanlığına, Atlantikçiliğe ve onun yarattığı PKK ve FETÖ’ye karşı çıkmakla olur. Bugün bu iki örgütü ve 12 Eylül’ün kurduğu liberal sistemi savunmakla ABD darbesine karşı çıkılamaz. 12 Eylül’ün toplumumuz üzerindeki izleri yok etmek için antiemperyalist temelde bir karşı çıkış gerekmekte. 12 Eylül’e karşı Kemalizmi savunmak gerek. Kemalizmin olmadığı bir düzende, Evren ve Özal sistemi çalışır.

12 Eylülcülerin son darbe kalkışması, 15 Temmuz’dur. Bu Amerikancı saldırıyı yapanları her ne adına olursa olsun savunanlar, 12 Eylül faşizmine karşı çıkamazlar. Çünkü düşmanı tanımayan, düşmana karşı savaşamaz. Düşman, ABD emperyalizmi ve onun işbirlikçileridir. Savaş, dün olduğu gibi bugün de ABD iledir.

                                                           Adil Hacıömeroğlu

                                                           12 Eylül 2020

 

 

1 yorum:

  1. 12 Eylül darbesi ile ilgili ne olmuş ,neden olmuş ,kime ne fayda sağlamış kimler nasıl zarara uğramış tek bir yazı okum hakkım olsa işte bu o yazıdır derdim.Adil Hacıömeroğlu nu okumak demek yakın tarihin arkasını önünü herseyini iyi bilmek öğrenmek demektir.

    YanıtlaSil