Milli
Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okulların 21 Eylül’de açılacağını söyledi.
Söylemesine söyledi de kendisi inandı mı yaptığı bu açıklamaya?
Haziran
başında inişe geçen korona salgını, yaşamın normale dönmesiyle hızla yayılmaya
başladı. Düğünler, bayramlar, cenaze törenleri, Ayasofya’nın açılışı, turizmin
canlanması, memleket gezileri, asker uğurlamaları, yaz gecelerinde komşularla
buluşmalar, eş dost ve akraba konuklukları… Birçok etkinlik, insanlar
arasındaki dokunuşlar, sosyalleşmeler virüsü ülkemizin her köşesine taşıdı.
Yurttaşlarımızın
önemli bir bölümü salgına karşı alınan önlemlere uyarken bir bölümü ise
önlemlere uymamakta. 23 Ağustos Pazar günü Sarıyer’e gittik. Boğaz boyunca yer
alan yeme içme ve eğlence yerleri tıka basa doluydu. Buralarda oturan, eğlenen
kişilerin ezici çoğunluğunda maske yoktu. Sosyal araya uyulmamıştı oturuşta.
Birçok kişi dip dibeydi. Bundan anlaşılacağı üzere salgının yayılması için her
türlü olanak yaratılmıştı.
Her
geçen gün virüsün bulaştığı insan sayısı artmakta ülkemizde. Ölü sayısında da
belirgin bir artış var. Önceden “entübe” denen ağır hasta sayısı artarken
iyileşenler azalmakta. Salgın birçok genci pençesine almış durumda. Gençler, kendilerine
bir şey olmayacağını düşünerek daha cüretkâr davranmaktalar. Virüsü,
yaşadıkları evlerdeki büyüklerine taşımaktalar. Gençlerin cüretkârlığı, virüsün
hızla yayılmasına neden olmakta. Bu tablo gösteriyor ki virüs, toplumun kılcal
damarlarına doğru yayılmakta. Böyle bir ortamda okulların açılmasını düşünmek
son derece yanlış. Çünkü okullar kalabalık bir ortam. Öğrencileri, öğretmenleri
ve diğer çalışanları düşündüğümüzde neredeyse nüfusumuzun dörtte biri
okullarda. Bu kişiler, ister istemez dar alanlarda bulunacaklar.
Öncelikle
okullarımızın fiziksel ortamları seyreltilmiş sınıflara uygun değil. Birçok
devlet okulunda sınıf mevcutları yaklaşık kırk kişi. Ders aralarındaki
dinlencelerde öğrenciler koşup oynayacaklar. Okul bahçeleri tıkış tıkış olacak.
İster istemez sosyal araya uyulmayacak. Hatta öğrenciler oyunlarında
birbirlerine dokunacaklar. Sabahtan akşama dek sınıflarda aynı hava solunacak.
Öğrenci ve öğretmenler istemeden de olsa öksürüp hapşıracaklar. Bir okulun bir
sınıfında bir kişiye dahi kovid 19 bulaşmışsa bunun bütün bir okula yayılması
bir gün bile almaz.
Okullarda
öğrencilerin ders ve dinlencelerde maske takmaları oldukça olanaksız. İster
istemez oyun sırasında maskeler düşecek. Bazı maskeler çekiştirilip yırtılacak.
Koşarken hem hızlı soluma hem de terleme yüzünden maskeler ıslanacak. Islak
maskeler, virüsün buralarda yuvalanmasına neden olacak. Aynı durum öğretmenler
için de geçerli. Şöyle ki gün boyun ders anlatan öğretmenlerin maskeleri soluk
alıp verme sırasında ıslanacak. Bu nedenle hem öğretmenler hem de öğrenciler nerdeyse
her ders ve her dinlencede maskelerini değiştirmek zorunda kalacaklar. Öğretmen
ve öğrencilerin böyle yüksek oranda olabilecek maske gereksinmesini
karşılayacak bir hazırlığı var mı okulların?
Koronadan
korunmanın üçüncü yolu temizlik. Ne yazık ki okullarımızın birçoğunda yeterli
temizlik elemanı yok! Olanların önemli bölümü geçici çalışan. Öncelikle
okullara her dört sınıfa bir hizmetli (Bu yönetmenlik gereğidir.) düşecek
biçimde gerekli önlemlerin alınması şart. Bu hizmetliler, işçi kadrosunda
olmalı. İşe başlamadan önce yapacakları işler konusunda eğitilmeliler. Özal’la
başlayan liberalleşme döneminde kamuya işçi alımı ne yazık kısıtlanmış,
alınanların çoğu ya geçici çalışmakta ya da taşeron konumundadır. Okullarda
çalışan geçici görevlilerin neredeyse hepsinin aldıkları ücretler velilerce
ödenmekte. Eğitimden kısıtlama yapılamaz. Çocuklarımız çok değerlidir. Onların
sağlığı için okullarımızda her türlü hizmet sunulmalı.
Okulların çoğunda ya musluklar akmaz ya da
lavabolar kırıktır. Yine çoğunda lavabolarda sabun bulunmamakta. Bu nedenle
öğrenciler ellerini yıkayamamaktalar. Ayakyollarında tuvalet kâğıdı neredeyse
hiç yok! Bütün bunlar olsa dahi çocuklara ayakyolunda temizlenme, elleri düzgün
bir biçimde yıkama dersi verilmeli. Okullarımız eğitim ve öğretim yuvası
olduğuna göre öncelik eğitime verilmeli ve temizlik kuralları uygulamalı olarak
öğretilmeli. Uygulama nasıl mı yapılacak? Bir plastik manken üzerinde bu
uygulamalar yapılabilir. Uygun manken bulunamazsa uygun olanlar üretilebilir. Ayrıca
öksürme, hapşırma durumunda neler yapılacağı da onlara görsellerle anlatılmalı.
Bu eğitimler, velileri de kapsamalı.
Kovid
19’dan korunmanın üç kuralı olan “maske, sosyal ara, temizlik” konusunda
okullarımız uygun duruma getirmeden okulların açılması toplum sağlığını
tehlikeye atar.
Peki,
Sayın Selçuk neden okulların açılması için ivedilik göstermekte? Unutulmasın ki
Sayın Bakan özel okul sahibidir. Okul deyince usuna özel okullar gelmekte. Eğer
okulların açılmayacağı görülürse özel okullara kayıtlar olmaz. Birçok özel okul
kapılarına kilit vurur. Okulların açılma isteği, daha çok özel okullara öğrenci
bulma amacına yöneliktir. Özel okul kayıtları tamamlandıktan sonra Sayın bakan
gerçekçi davranarak 21 Eylül tarihini öteleyecektir. Çünkü yaşamın ve koronanın
yayılma gerçeği bunu göstermekte.
Adil
Hacıömeroğlu
1
Eylül 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder