Dünyada,
devletler kuruldu kurulalı insan toplulukları arasında savaşlar oldu. Aslında
devletin ortaya çıkışı sınıflı toplumların oluşmasıyla başlar. Artıkdeğerin
belli bir sınıfın elinde birikmesi, o sınıfın siyasal ve askersel gücünü de
artırmaktaydı. Gücü elinde bulunduranlar, güçlerini daha da artırmak için komşu
halkların topraklarına, mallarına göz koymaktaydılar. Bu da ülkeler arasında
savaşlara neden olmaktaydı. Çünkü kimse yaşadığı toprakların başkalarının eline
geçmesini istemez. Bu yolla can ve mal güvenliklerini tehlikeye atılmasını
kabullenmez.
Savaşlarda
yurdunu savunan halk ve onun önderleri, çoğu zaman büyük kahramanlıklara imza
atar. Bu kahramanlıklar; şarkılarda, türkülerde, destanlarda, çoğu zaman da
anıtlarda yaşatılır. Böylece halkın kahramanlığı yüz yılları aşıp giden bir
tarihsel başarı olarak günümüze dek gelir ve geleceğe de ışık tutar.
Halk
direnişleri, ulusun bağrında küllenen bağımsızlık ateşini, köze döndürüp
alevlendirir. Bu direnişler, yurdun dört yanında işgallere karşı direncin gelişmesini
sağlar.
Osmanlı
Devleti giderek güç yitirmekteydi son iki yüz yılında. Neredeyse her savaşta
yenilmekteydi. Yapılan anlaşmalar, savaşlardan daha kötü sonuçlara neden
olmaktaydı. Anlaşmalarla verilen ödünler, devletin egemenlik haklarının birçok
alanda karşı tarafa devrine yol açmaktaydı. Osmanlının son döneminde özellikle
Ruslarla yapılan savaşlar önemlidir. Ruslar, Anadolu’yu işgal etmek için fırsat
kollamaktaydı. Bu nedenle de Karadeniz kıyılarına sık sık saldırılarda
bulunmaktaydılar deniz yoluyla gelerek.
1810
yılında Ruslar, Trabzon’u ele geçirmek için Akçaabat ilçesinde yer alan Sargana
Burnu’na çıkarma yaparlar. Şeker bayramının ilk günüdür. Herkes bayram sevinci
içindedir. Yetişkin erkekler, bayram namazında. Çocuklar, bayram sevinci içinde
kapı önlerinde. Kadınlar, namazın bitmesini beklemekler bayramlaşmak için.
Sargana’ya
baskın bir çıkarma yapan Ruslar, Kavaklı (Ahanda) köyünü ateşe verir. Ateşe
verilen köyün çevresinde siperler kazarak yerleşme isteğindedirler Ruslar.
Erkekler, namazda olduğu için ilk direniş kadınlardan gelir.
“Köyün
erkekleri sabah namazı için erkenden camiye gitmişlerdi. Tam namaz kılınırken,
yaşlı bir kadın Rusların karaya çıktığını gördü ve derhal koşup camide namaz
kılan erkeklere haber verdi. Silahını kapan Ahandalı kadın ve erkek, Ruslarla
çarpışmak üzere kıyıya koştu. Kasabaya ve çevre köylere haberler salındı.
Haberi alan Akçaabat Ayanı Sakaoğlu Mahmut Ağa, derhal halkı silahaltına
çağırdı. Eşi Uluvve Hatun da silahlanıp konağın önüne, Ağa’nın yanına geldi.
Kısa sürede bütün Akçaabatlılar bir araya toplanarak önlerinde ve at üzerinde
Ağaları ile Hatunları olduğu halde Ahanda’ya doğru düşman üzerine yürüdüler.
(Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Serander Yayınları, 2. Baskı, 2013, sf. 122)”
Tarihçi Mahmut Goloğlu, Akçaabat direnişini böyle anlatıyor kitabında.
Kadınıyla erkeğiyle bir halk ayaklanıyor işgalcilere karşı omuz omuza, kol
kola. Kadınlar, evde oturmuyor, direnişin en önündeler savaşçı kadın ataları
gibi.
“Bu
sırada Ahandalılar ile Üstürkiyeli Kamberoğlu Memiş Ağa’nın komutasındaki
köylüler Ruslarla savaşa başlamışlardı. Öğleye doğru savaş çok şiddetlenirken
Akçaabat merkezinden gelenler de savaşa katıldılar. Yarım saat kadar sonra
Trabzon Valisi Çarhacı Ali Paşa imdada yetişip savaşa girdi. Ve işleme başlıklı
Trabzon fedaileri tozu dumana katarak savaş yerine akmaya başladılar. Üç koldan
girişilen saldırılarla savaş son derece şiddetlendi. Düşman gemileri top ateşi
ile savunmayı kırmaya çalışıyordu. Buna Akçaabat Kireçhane tabyasındaki toplar
karşılık verdi. İskefiye ile çevre köylerden gelenler de savaşa katıldılar.
Akşam hava kararınca iki taraf ateşi kesti. (Aynı yapıt, sf. 123)” Akçaabat
direnişine, çevredeki halkın nasıl özveriyle katıldığını anlatmakta Goloğlu.
Birleşen halkın gücünün işgalcilere karşı çelik bir iradeyle yoğrulmuş bir
yüreklilikle utkuya doğru gittiğini görmekteyiz bu satırlarda.
Ertesi
sabah gün ağarırken Trabzon Valisi Paşa, saldırı emrini verir. Ruslar, siperlerinden
sökülüp atılır. 29 Ekim 1810 günü erkeğiyle kadınıyla direnen bir halkın işgalcilere
karşı utkuyu kazandığı gün olur.
Mahmut
Goloğlu, Ahanda direnişinde en ön saflarda çarpışan kadınlarımızı Amazonlara
benzetir. Haksız mı? Değil tabi ki… Bu direnişte 49 kadın, 921 erkek şehit
olur. Kanlarıyla yurtlarını koruyan bu şehitlerimize ne denli minnet duysak
azdır.
“Savaşa
katılmak üzere yardıma koşanlardan Rize, Of, Sürmene halkı zafer haberini
Yanbolu Deresinde, Tonyalılar Kalanima Köyünde,
Vakfıkebirliler ile Göreleliler ve Tirebolulular Ağasar Bucağında
aldılar ve sevinç gösterileriyle geriye döndüler. ( Aynı yapıt, sf. 124)”
Görüldüğü gibi Doğu Karadeniz’in kıyı kesimi bu işgali önlemek için seferber
oldu. Bu direniş, tarihimizde halkın işgale karşı yaptığı ilk savunma
savaşıdır. Ne yazık ki okullarımızda okutulan tarih derslerinde öğretilmez.
Akçaabat’ta
bu direnişle ilgili anıtlar yapılmalı. Bu direniş, filme çekilmeli. Direnişin
yıldönümünün Cumhuriyet’in ilanıyla aynı güne denk gelmesi büyük bir rastlantı.
Bu nedenle 29 Ekim’de Akçaabat ve Trabzon’da çifte bayram kutlanmalı. Akçaabat
halkının bu direnişi, tarihe altın harflerle yazıldı. Karadeniz Bölgesinde en
güzel horonların Akçaabat’ta oynanması bu direniş nedeniyle olsa gerek.
Akçaabat horonunun yarışmalarda birçok kez dünya birinciliği almasında bu
direnişin etkisi yok diyemeyiz.
Rusların
1916 yılında ülkemizi yeniden işgali sırasında ikinci halk direnişinin yüz yıl
sonra Trabzon’un Of ilçesinde yapılması anlamlıdır.
Utku,
gözünü kırpmadan düşman üstüne yürüyenlerindir. İşte, 19 Mayıs’ta yurdumuzun
tümünde bağımsızlık ateşini yakan halkın bu ruhudur. Halk, umutsuz olmamalı,
her batan günün sonunda bir sabahın olduğunu her an anımsamalı. Umutsuzluk,
halkta değil; sözde aydınlardadır dün olduğu gibi bugün de…
Adil
Hacıömeroğlu
19
Ekim 2019
Herkes senin olsun ki, bu millet aynı millettir. Yerel direniş konusu Kurtuluş Savaşı'ndan ayrı olarak ele alınmalı, ders olarak da okutulmalı bence. Örneğin hiçbir anlamı olmayan, askeri rütbeleri ezberleten saçma milli savunma dersleri yerine sivil savunma dersleri konulup bunlar anlatılabilir.
YanıtlaSilRusya'nın vazgeçmediği emeli, Anadolu toprakları üzerinden Akdeniz'e inmek. Şu an Akkuyu nükleer santrali üzerinden uygulamada... Güzelim Taşucu beldesi resmen işgal altında...
YanıtlaSilTarihin en şanlı direnislerinden birisi
YanıtlaSilŞargana destanı çok büyük bir direniştir.Önemli bir esiktir.Ha Trabzon da her yüz kişiden 95 i bu direnişten bihaberdir.Maalesef.Bu da bizim ayıbımız.
YanıtlaSilTarihimiz kahramanlık hikayeleri ile dolu. Ve dediğiniz gibi mutlak suretle tarih kitaplarında yer almalı ve nesillere aktarılmalıdır. Öğrenilmeyen tarih; arşivlerde yazı olarak kalır. Tekrarı olmayan bilgi de unutulur. Dünyanın hiç bir yerinde yaşanmamıştır, halkın ordusuna dahil olup canla başla savaştığı. Nesilden nesile aktarılan kahramanlık hikayeleri anlatılmaz bu kadar. Uygarlıkların başlangıcından beri atalarımızın yazdığı destanlar; son olarak Kurtuluş savaşı ile tarihe geçmiştir. Bizler; Türk olmanın ve taşıdığımız kanın kudretini dünyaya ıspatlamış bir ulusuz. Ulu önder Atatürk' ün dediği gibi;
YanıtlaSil"" Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.""
Bize övgü dolu kahramanlık destanlarını miras bırakan atalarımızı saygı ve minnetle anıyorum...