Son yıllarda kadın giyiminde özen yok oldu. Açık giyinme,
soyunmayla özdeş tutulmakta. Bunun da bir kadın özgürlüğü olduğu söylenmekte.
Yaz sıcaklarının başlamasıyla kadınların çoğunun soyunması da
başladı. Kışın ve ilkbaharda tayt modası vardı. Bu moda, birkaç yıl öncesine
dayanır. Taytlar daracık ve neredeyse şeffaf… Az sayıda kadın, taytın önünü
kapamak için azıcık uzun giysiler giymekte üstlerine. Ancak çoğunluk böyle bir
gereksinim duymamakta. Bedene yapışan tayt, kadın cinsel organını neredeyse
olduğu gibi ortaya sermekte.
Sıcaklar artınca taytların boyu kısaldı. Şort biçiminde taytlar
giyildi. Kot ve kumaş şortlar yaygın. Bazı şortların bacakları örten bölümleri de
yok. Birçok genç kızın kalçalarının alt kısımları görünmekte. İç çamaşıra
benzeyen güya şortlar, ne varsa ortaya dökmekte. Ayrıca iç çamaşırı olabilecek
üstlükler giyilmekte. Yalnızca emcek uçları kapatılmakta. Dikkatli bakan
gözlerin emcek uçlarını görmesi de olanaklı. Gazete ve televizyonlarda çıplak
kadın bedenleri yayımlanırken emcek uçlarını ve kadın cinsel organını
göstermemek için konan kırmızı ya da başka renklerde olan bantlar/yıldızlar
gibiydi bu giysiler.
Güzel giyinmek hem kadın hem de erkek için gerekli. Güzel
giyim demek; kişinin bedenine, ten rengine, bulunduğu ortama göre giyinmesi
demek. Beden özelliklerini bilmeden ya da göz önüne bulundurmadan giyinmek,
kişiyi güzel göstermez. Birine yakışan bir giysi, başka birine yakışmaz.
Giyinmede herkesin bir biçemi olmalı. Kendi kişisel, tinsel,
bedensel özellikleriyle toplumsal konumunu göz önünde bulundurarak belirlenmeli
bu biçem. Giyim; kişiliği, düşünceyi, yaşam biçimini, kişinin zevkini, özsaygıyı,
özgüveni, çevresindekilere gösterdiği saygıyı ve onlara verdiği değeri
yansıtır. Bu nedenle kişiye özgü olmalı. Kişiye özgü olmayan giyim; bir
zevksizliğin, özensizliğin, düzensizliğin, değersizliğin bir görünümü.
İnsan, çağcıllaştıkça giyimdeki özeni artmıştır. Bunda
bireysel varsıllaşmanın etkisi büyük. Köleci toplumun alınıp satılan
insanlarının giyimi tektip, aynı renk ve özensizdi. Amaç, örtünme ve doğal
etkilerden korunmaydı. Feodal toplumda da yoksullar ve ezilenler için giyim
biçimi değişmedi. Örtün de nasıl örtünürsen örtün, düşüncesi egemendi. Sanayi
toplumunun oluşmasıyla giyimde farklılıklar oluştu. Önceleri işçi sınıfı tektip
giyinirdi. İşçi sınıfının toplumsal varsıllıktan pay almasıyla giyimde
farklılaşmalar başladı.
Hangi çağda olursa olsun insanoğlu, olanakları doğrultusunda
güzel, farklı, fark edilir giyinmeye özen gösterdi. Süslenme, önemli sayıldı. Çağımızda
güzel giyinmenin özgüvenli olmaya etkisi yadsınamaz. Moda denen ve kapitalizmin
yarattığı bir akım, ne yazık ki insanlar arasındaki zevki, farklılıkları ve kişiye
özgü duyguyu öldürmekte. İnsanlar kişisel, bedensel özelliklerine bakmadan
modaya uymayı zorunlu görmekte. Bu da neredeyse toplumun hepsinin aynı biçimde
giyinmesine neden olmakta. Bu, tektipçilik… Ne yazık ki giyimdeki tektipçilik,
düşünceye de yansımakta. İnsan düşüncesi ve duygusu, kapitalizmin belirlediği
kalıplara göre biçimlenmekte. Bu da bizim insan özümüzü yok etmekte.
Giyim, insan bedeninin kusurlarını örtmek için çok önemli. İnsanoğlu,
bedeninin görünmesini istemediği ve kendine göre çirkin bulduğu yerlerini
giyimle örtme yolunu seçer. Böylece daha güzel göründüğünü düşünür. Bu da
özgüvenine önemli bir katkı sağlar. Yaz mevsimi boyunca gördüğümüz tektipçi
kadın giyiminde bu özeni görmedik. Her türden bacaklar sergilendi. Türlü türlü
emcekler, ortalığa serildi. Bazıları mide bulandırıcı. Böyle bir giyimsizliğin
yüreklilik olduğunu da söylemeliyim. Bu çıplaklığa varan modanın giderek tarih
öncesinde anadan üryan yaşandığı döneme evrilecek gibi.
Kadınlar daha çok erkekler için değil, kendi türleri için
giyinip süslenir. Yolda izde kadınlara en çok bakanların yine kadınlar olduğunu
gözlemlemekteyiz. Bu et pazarında ortaya serilen çıplaklık, erkeklerin ilgisini
fazla çekmemekte. Çünkü gizem yok! Gizem olmayınca düşlemler uçuşmuyor insan
beyninde. Gizemin yaratacağı çekicilik, merak ortadan kalkmakta. Erkeğin aşk
duygusunu devindiren kadındaki gizemdir. İşte gizem, soyunuk giyinme yüzünden
yok edildi.
Bacaklar, emcekler, beller, sırtlar, karınlar, kalçalar,
kıvrımlar ortada olunca merak duygusu da yok oldu. Kasap vitrinindeki et kadar
bile ilgi çekmedi bu giyim biçimi. Böyle bir giyim biçimi, karşı türün
saygısını da yok etti. Bu giyim modası, emperyalizmin toplumları
cinsiyetsizleştirme politikalarının bir gereği olsa gerek.
Dünyada ne kadar insan varsa o kadar çok giyinme biçimi var. Çünkü her insanın duygu ve zevk dünyası diğerlerinden farklı. İnsanoğlunu, moda denen bir akımla kontrol edip tektipleştirmek kapitalizmin başarısı(!) olsa gerek. Bu giyim biçemi, kadın özgürlüğünü yok etmekte. Çünkü tektipleşmenin olduğu yerde özgürlükten söz edilemez. Ne yazık ki bu tutsaklaştırmayı özgürlük sanmakta birçok kişi. Bu, özgürlük değil; teşhircilik… Bu soyunukluğun, Atatürkçülükle de Cumhuriyetle de çağdaşlıkla da ilgisi yok! Atatürk dönemi kadınının şıklığına, giyimdeki özenine erişmek bu koşullarda çok zor. Çünkü o dönemin kadını, kapitalizmin tutsağı değil, Cumhuriyet’in özgür yurttaşlarıydı. Özgür olmak için öncelikle beyinleri kapitalizmin tutsaklığından, kalıplarından kurtarmak gerek.
Kadın benliğinin tektipçilikten kurtulduğu özgür günlerin özlemi içindeyiz. Bu günlerin yaklaşmakta olduğunu da görmekteyiz.
Adil
Hacıömeroğlu
22
Eylül 2022
Giyinmeninde bir normali olmalı bence. Bazıları çok açık saçık. Bu durum yarı çıplaklığa evrilecek gibi.
YanıtlaSilBence bazı kadınlar çok aşırıya kaçarak onu özgürlük sanıyorlar. Çok açık saçık olmadan ne güzel giyinen kadınlarda var.
Duygusal şair
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
🙏🙏🙏🙏👍
YanıtlaSilöncelikle Adil hocamın kadın vücudu konusundaki gözlem ve deneyimlerine şapka çıkartmak lazım.tüm kıvrımlarına kadar erkek gözüyle incelemiş ve ne yakışır ne yakışmaz enfes bir yazı yazmış.benim naçizane görüşüm çıplaklık kadında o gizemi de katarsa ne âlâ.bacaklar, emcekler, beller, sırtlar, karınlar, kalçalar, kıvrımlar kadında güzel erotik bölgelerdir.bu erotizmi kullanan kadına saygı duyarım.saygilar Adil hocam:)
YanıtlaSilHocamgiyim kuşam bir kültürdür herkes kendine yakışanı yapar kendimize olan saygımızı belirler bir yere giderken de ,gezmeye alışverişe giderken de insan özen göstermeli etrafı na uygun giyinmeli ,kendine yakışanı seçmelidir .,Öz kimliğimiz, kültürümüzü kaybolan değerlerin yöresel olanlarını özel günlerde giymeliyiz .Geçmişte pamuklu, dividin pazenkumaşlar Sümerbank’ tan alınır özenle dikilirdi .Sağlıklı ,uzun ömürlü ,göze hitap eden giysiler giyerdik .Çiçekli kumaşlar baharda ayrı, yazın başka güzellikte içimiz açılırdı. İşyerine giderken şık olmaya özen gösterirdik , ayakkabılarımız ayrı olurdu.Günümüzde alışkanlığımızı sürdürüyoruz edepli , evrensel , bedensel ahlaka uygun giyinmeye çalışıyoruz ama maalesef sizin gözlemlediğiniz ve anlatımınız da belirttiğiniz gibi özenmeden , ne bulduysa giyen , sağlıklı olmayan giysileri, ütüsüz,özensiz fütursuzca giyinenler var hoş olmuyor .Göze hitap etmiyor, estetik olmuyor,kirliliğe yol açıyor.Esen kalınız.🙏🏻🌺✍️Fulya Kırımoğlu👩🔧
YanıtlaSil