Kurtuluş Savaşı’mızın unutulmaz süvari kolordusu komutanı
Fahrettin Altay, 1931’de Konya’da 2. Ordu Komutanıdır. Atatürk’le yaptığı bir
yırt gezisinden sonra Konya’ya döner dönmez CHP genel sekreterinden “Gayet
aceledir.” uyarısıyla bir telgraf alır. Telgrafta, Atatürk’ün yaklaşan genel
seçimlerde Konya’dan bir çiftçinin milletvekili adayı olmasını istediği
yazılmakta.
Milletvekilliğine aday olacak çiftçinin taşıması gereken
koşullar telgrafta belirtilmekte: “Aday; mütegallibe olmamalı (zorba), kimsenin
adamı bulunmamalı az çok çift çubuk sahibi olmalı. (Fahrettin Altay, On Yıl
Savaş ve Sonrası, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2022, sf.
424)”
Çiftçi milletvekili adayında bulunması gereken koşullar şöyle
sıralanmakta:
“1- Namzet mebus seçildikten sonra da çiftçi kalacak,
hayatını terk etmeyecek, mesleğine daima sadık kalacaktır. Mebusluğunda tatil
zamanında yine mesleğine ve mesleği iştigaline merbut kalacak, tatilinde
köyünde aynı hayat tarzını yaşayacaktır. (Aynı yapıt, sf. 425)”
Cumhuriyet kurulduğunda milletvekillerinin özel ayrıcalıkları
yoktu. Aylıkları, yüksek değildi. Milletvekilliği bir meslek değil, geçici bir
görevdi. Vekiller, kişisel çıkarlarının takipçisi değil, toplumun
sözcüsüydüler. İş takipçiliği, büyük ayıptı. Bu nedenle asıl mesleklerini
yapmak zorundaydılar. Böylece halktan ve yaşamdan kopmuyorlardı. Halktan
kopmayan vekil, halkın sorunlarına daha çok eğiliyor, o sorunların çözümü için
halkla işbirliği yapmak zorunda kalıyordu. Gerçek Cumhuriyet de demokrasi de
böyle olması gerekmiyor mu?
“2- Behemahal milliyetperver olacak, beynelmilel her ceryana
aleyhtar bulunacak, gerek Meclis’teki hal vaziyet söz ve faaliyetinde ve gerek
meslektaşları ile temaslarında daima bu noktai nazarı takip edecek. (Aynı
yapıt, sf. 425)”
Seçime girecek milletvekili adayında istenen koşullardan biri
de o kişinin “milliyetperver” olması. Ayrıca uluslararası telkin ve
yönlendirmelerin etkisinden uzak olacak. Burada anlatılmak istenen emperyalist
ülkelerin her türlü etkisine kapılmayıp ayakları yurt toprağına basacak.
“3- Cumhuriyet Halk Fırkası’na ve onun bütün prensiplerine,
akidelerine, hareketlerine tam sadakat sahibi olacak ve mebusluğu müddetince bu
vaziyetini muhafaza edecek, mutaassıp olmayacak. (Aynı yapıt, sf. 425)”
Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ilkeleri ve inancı Kemalizmdir.
Bu nedenle milletvekili olacak kişi, Kemalist ilkeler doğrultusunda davranıp
onu savunmalı. Ayrıca vekil adayı tutucu olmamalı, devrimci düşünce ve eyleme
açık olmalı. Böyle olmalı ki Atatürk’ün “arasız devrim” ülküsü gerçekleşsin.
4- Meclis’teki hayatında hal ve vaziyeti ve kıyafeti esas
memleketindeki gibi olacak, Meclis içtimalarına ve her yere kasketi, poturu ile
gelecek gündelik hayat ve yaşam tarzını değiştirmeyecek, yalnız merasim
günlerinde herkes gibi frak-jaket-redingot giyecek. (Aynı yapıt, sf. 425)”
Bu madde çok ilgi ekici. Kıyafetle ilericiliğin olacağını
sananların ilgiyle okuması gerekir. Anımsatayım ki bu özelliklerin sıralandığı
1931 yılında kılık-kıyafet devrimi olmuştu. Bu maddeden anlıyoruz ki halkı
belli bir giysi giymeye zorlama yok! Tersine halkın yöresel giysilerle TBMM’de
olması özellikle istenmekte.
“5- Yeni harflerle az çok okuryazar olacak, bu hususta
eksikliği varsa Meclis’teki hizmeti esnasında çalışıp tamamlayacak.
6- Konuşurken, zeki ve aklıselim sahibi olacak, çok yaşlı ve
mütegallibe olmayacak.
7- Mücadele-i Milliye’de bir lekesi olmaması, muhitinde nazarı
dikkati calip bir kusur ve sevimsizliği bulunmamalı. Milli Mücadele’de hizmet
etmeleri ve intihabatta ve diğer vesilelerde fırkamıza hizmet etmiş olması arzu
olunur. Hiç olmazsa muarız bulunmamış olmalı, fırkaya kaydı yoksa derhal
yaptırılmalıdır.
8- Bu esasları tesbit edecek mahiyette imzalı bir mebusluk
talepnamesi verecek. (Aynı yapıt, sf. 425, 426)”
Milli Mücadele’ye karşı çıkan ya da işgalcilerle uzaktan
yakından ilişkisi olan kişilere TBMM’nin kapısı kapalı. Ne kadar güzel değil
mi? Milletin meclisinde, milletin çıkarlarını savunmak için olmazsa olmaz bir
koşul bu.
Altay Paşa, araştırmalarının sonunda belirtilen özelliklere
uygun bir aday buluyor ve bunu Ankara’ya bildiriyor. Kim bu kişi? Mustafa Lütfü
Eken… 24 Nisan 1931 seçimlerinde Konya milletvekili olarak TBMM’de yerini aldı
Sayın Eken. İki dönem milletvekilliğinden sonra çiftçilik yaşamına geri döndü.
Atatürk’ün aramızdan ayrılışından ve ülkemiz Atlantik
sürecine girdikten sonra TBMM’nin kapısı, emekçi kesimlere kapandı. Giderek
vekilliği meslek edinen kişiler, Meclis sıralarını işgal etti. Milli
Mücadele’ye bağlılık, milletvekili seçilmenin koşulu olmaktan çıkarıldı.
Günümüzde öyle bir duruma geldik ki Milli Mücadele’ye karşı çıkanları övmek;
demokrasinin bir ölçütü, gereği olarak düşünülmekte.
Evet, nereden nereye…
Adil Hacıömeroğlu
8
Aralık 2022
Peygamberimizi bir sefer dönüşü,halk karşılamaya çıkar.Bir çiftçiyle tokalaşdığında,ellerinin nasırlarını görünce;bu halin nedir diye sorar... Çiftçi,çocuklarının nafakasını kazanırken,tarlada çalışmaktan ellerinin nasırlandığını belirtince,Peygamberimiz çiftçinin ellerini öper. Allah'ın sevdiği eller bu ellerdir,buyurur.
YanıtlaSilHocam emeklerinize , yüreğinize sağlık keşke herkes toprakla buluşup bereketini görüp çiftçilik yapabilseydi , günümüzde daha kıymeti bilinip heryer satılmazdı . Toprak satılmaz çiftçilik sabır işi ekilen ürün sevgi ile uğraşılırsa bereketini alırsınız .Toprakla uğraşmak insanı dinlendirir sonunda ektiği ürünün , emeğinin karşılığını almak insanı mutlu eder biri çoğaltmak , üretmek kehribar bakımdan kazandırır.🙏🏻🌺🍀👩🌾🌱Sağolunuz.Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil