Köy enstitülü babam, ilkokul 1, 2 ve 5. Sınıflarda öğretmenim
oldu. Okulun bahçesine girdiğimizde baba-oğul ilişkimiz biter, öğretmen-öğrenci
olurduk. Ona, okulda "baba” değil, “öğretmenim” derdim. İlişkimiz, bir
okulda olması gereken resmiyetteydi.
Arkadaşlarım arasında en küçük bir ayrıcalığım olmadığı gibi,
çoğu zaman haksızlığa uğradığımı da söyleyebilirim. Sınıfta topluca bir suç
işlendiğinde ilk cezalandırılan bendim. Çünkü “Oğluna ayrıcalık gösterip onu
kayırıyor.” dedirtmemek içindi bu tavrı. Benim bu durumuma bazı arkadaşlarım
üzülürlerdi.
Okulda, benden başka öğretmen çocukları da vardı. Onların da
durumu benim gibiydi. Diğer öğrenciler için geçerli olan kurallar, bizler için
daha kalın çizgilerle uygulanırdı. Çünkü o dönemin öğretmenleri, Cumhuriyet
ülküsüne gönülden bağlıydılar. Adaletli olmak, öğrencilerine eşit davranmak,
yakınlarını kayırmamak onların iş aktöresinin vazgeçilmez koşullarıydı.
Türkçeyi doğru kullanırdı babam. Düzgün konuşmak vazgeçilmez
bir edimiydi. Öğrencilerinin dil yanlışlarını, söyleyiş bozukluklarını anında
düzeltirdi. Ev içinde de bu davranışını sürdürürdü. Altı kardeştik. Altımız da Güzel
Türkçemizi aksansız konuştuk bu nedenle.
Babamın ders anlatması olağanüstü güzellikteydi. Örnekleri,
hep yaşamın içinden seçerdi. Bu nedenle anlattığı konular, belleğimize
işlenirdi. Aslında verdiği örneklerin birçoğunu nerdeyse her gün görürdük.
Onları gözlemlerdik. Ancak gördüklerimizle dersler arasında ilişki kuramazdık.
Bu örneklerle doğadaki ve günlük yaşamdaki bazı eylemlerin bilimle ilişkilendirilmesini
öğrendik.
Beşinci sınıfta tabiat bilgisi dersimiz vardı. Konu: ses ve
ışık… Ses ve ışığın hızını anlatmakta köy enstitülü öğretmenimiz. Önce
rakamlara boğmuyor bizi, doğadan örnek veriyor.
Karadeniz köyleri, genellikle yamaçlarda kurulur. Çoğu evler,
karşılıklı yamaçlarda yer alır. Yamaçlar yemyeşil ormanlarla kaplıydı o zaman.
Öğretmenimiz: “Evinizin önünde oturuyorsunuz. Karşınızdaki
yamaçta komşunuz odun kesiyor, diyelim. Önce baltanın kütüğe indiğini
görürsünüz. Balta indikten sonra da baltanın kütüğe değdiği andaki sesini ve kütüğün
yarılması sırasında çıkan sesi işitirsiniz değil mi?” Hepimiz: “Evettt!” diye
bağırırdık. Gerçekten de öyle…
Sıra ikinci örneğe gelirdi: “Evinizin karşısındaki ormanda iki
kişi hızarla yaşlanmış bir ağacı kesiyor kışlık odun yapmak için. Önce ağacın
devrildiğini ve devrilirken diğer ağaçların dallarının kırılarak yere indiğini görürsünüz.
Sonrasında ise ağaç devrilirken kendi dallarının ve çarptığı ağaçların kırılma
seslerini duyarsınız. Gördüğünüz nedir? Cismin görüntüsü… Onu bize gösteren ne
ışık… Gördüğünüz gibi ışığın hızı, sesten çok hızlı.” Bu örneklerden sonra
rakamsal anlatım gelirdi.
Öğretmenimiz örnekleri verdiği sırada kütüğün baltayla kesilmesi,
ağacın devrilmesi gözümüzün önüne gelir. Sonrasında da çıkan sesler… Çünkü nerdeyse
her gün benzer görüntüleri görürdük. Kendimiz de büyüklerimize kışlık odun yaparken
yardımcı olurduk. Verilen örnekler, yaşamımızın içindeydi zaten. Yaşamımızın
içinden verilen örnekler, konuyu kavramımızı hızlandırıp kolaylaştırırdı.
Köy enstitülerinde yetişen öğretmenlerin en büyük özelliği,
bilgiyle yaşamın ilişkisini kurmalarıydı. “Yaparak, yaşayarak öğrenme” ilkesi, “Yaparak,
yaşatarak öğretmeye” evriliyordu. Bu da öğrenmeyi hızlandırıcı bir etkendi.
İlkokul sıralarında öğrendiğimiz nice bilgi, bugün de belleğimde capcanlı
durmakta. Bunda öğretmenlerimizin payını yadsıyamayız.
Adil
Hacıömeroğlu
28
Aralık 2022
Öğretmenler öğrencileri üzerinde çok büyük etki bırakırlardı, bu son dönemlerde kadar. İnternetin hızla yaygınlaştığı bilgi hiyerarşisinin sarsıldığı bir dönemde, aynı durum geçerli mi bilmiyorum. Bir öğretmen bu durumun farkındaysa, öğrencilerine sadece branş bilgisiyle değil, genel kültürü ve davranışlarıyla da önderlik edebilmeli. Bunun farkında olan ve bu yönde kendisini geliştiren bir öğretmene sahip olmak insan hayatında büyük bir değerdir. Benim hayatıma bu açıdan dokunan birkaç öğretmenden birisi, hatta birincisisiniz.
YanıtlaSilHiçbir zaman unutamadım unutamadım. Lise öğrencisi 1. Sınıftayken ev ödevi olarak basımızdan geçen bir olayı kompozisyon şeklinde yazmamız gerektiğini söylemişti, Edebiyat hocamız; On günü aşkın süre içerisinde başımdan geçen gerçek bir olayı ödevimi kompozisyona uygun şekilde hazırlayıp, günü geldiğinde öğretmenimize teslim etmiştim. İyi not ve tşk bekliyordum ki, zamanı gelince ev ödevini yazdığımız dosya kağıtları sınıf başkan tarafından iade ettirildi.
YanıtlaSilÜç sayfalık ve bir dosya kapağından ibaretti ev ödevim. Süs, püs sevmezdim. Ev ödevi dosya kâpıdımın sağ alt köşeye tarih,adım ve soyadım yazılıydı. Sol tarafına da okulun adı, sınıf şübem ve numaram yazılıydı.
En büyük notumuz 10 du..
Kapağın üzerindeki boş yerine lütfen kendiniz yazınız. Kopya çekmeyin ve üç yazılmıştı.
Adı önemli değildir o hocamızın. Hüsrana uğratma sessiz şiddeti yaşamıştım. Daha doğrusu yaşattı o öğretmenimiz. Gerçek yaşadığımı anlatan güzel bir kompozisyondu.!
Ondan sonraki edebiyat Öğretmeninin eksikliği o dersten uzaklaşmama sebep oldu.
İyi ve güzel insan dostu arkadaş..
Anlatacağım şu ki, beni sözlüye kaldırsaydı da yazdığım ev ödevini sözlü olarak daha da iyi anlatabilirdim. Öğretmen ve öğrencilerin ilişiğinin kesildiği noktalardır. Böylesi güzellikleri olan...!
Yaşlı gözlerle rahmetle analım Babanızı yaşadım, dizelerde. Ve gerçek eğitim ve öğretimi. Üstelik önerdiğiniz Köy Enstitülü Öğretmenlerimizi okurken bu yazınız sahada değer ve anlam kazandı. İyi ki varsınız Hocam. Kaleminize sağlık yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilKöyde yetişmiş ilköğretimi okumuş olmanız size büyük kültür ve deneyimler katmış Adil hocam.inanıyorim ki köy kültürü size gelecek kent yaşamında büyük fayda sağlamıştır.karakterinize çok güçlü katkılar sunmuştur.yasam içerisinde zorluklara direngenliğinizi arttırmıştır.köy enstitüsü mezunu bir babanın rahle i tedrisatından geçmek ne büyük bir ayrıcalık.sizi siz yaoan değerler bütününde çocukluğunuz çok önemli özel bir yer kaplıyor.Saygılar
YanıtlaSilToplum hayatına uyum sağlama ,kişilik kazanma,iyi bir insan ve iyi bir vatandaş olma ancak iyi bir eğitim sayesinde olur.Bir öğretmen bir çocuğu, bir çocukta dünyayı değiştirebilir.Bu önemli gerçekten hareketle öğretmenler bizde iz bırakır hayatımızda önemli bir yere sahiptirler.Eğitim de önemli olan saygı ve sevgidir. Öğretmenlik İnsanları sevmekle başla, insan yetiştirmek , sabırla öğretmek almadan vermek, zaman ayırıp öğretene kadar uğraşmak yüce gönüllü olmaktır.Emekleri tartışılamaz. Ben de hayatımda öğretmenlerimin hiç birini unutmadım . Değer verdiklerimiz , herbiri ayrı özellikleriyle kalplerimiz de yer etmiştir.Sürekli öğrenmenin aileden sonra ilk aşaması okuldur.iyi bir okul sürekli öğrenmeyi sağlayan okuldur. Değerli Adil Öğretmenim , sizin babanızın köy enstitülerin yetiştirdiği değerlerle sizleri yetiştirmesi bence büyük bir şans olmuş . Gittikleri her yere , her öğrenciye ışık olan , kaliteli insan yetiştiren büyük değerlerimiz . Sizi de bence anneniz de etkili , yetiştirenler bilgi ile beslemiş siz de onu isteyerek almış gönülden öğrencilerinize geçirmişsiniz . Bizlerde bilginizden , usunuzdan , paylaşımlarınızla öğreniyoruz.İyi ki varsınız. Kalemizin hep yazsın .Kitaplarınızı basılınca alacağız 🙏🏻Bekliyoruz . Esen kalınız.👏📚🍀🌺🇹🇷🙏🏻👩Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil