Dinlencemiz Mürefte’de, yani bin bir çiçeğin açtığı yerde
sürmekte. Bugün günlerden Cuma… Şarköy’de pazar kurulmakta. Biz de pazara
gitmek için yola çıktık eşimle. Arabayı, eşim kullanmakta. Yaklaşık on
kilometrelik yolumuz var.
Arabaya biner binmez telefonum çaldı. Telefonda 1979-80
Öğretim Yılında, yani öğretmenliğe ilk adımımı attığımda, Çarşamba-Çınarlık
Ortaokulu’nda okuttuğum Fatma Yürekli’nin sesi. Yalnızca orta sonda okutmuştum
onları. Kırk üç yıl sonra sesini işitmekteyim. İster istemez insan
heyecanlanıyor. Çünkü telefonun öte başında gençliğim, ülkülerim, öğretmenliğe
başladığım ilk günlerin heyecanı, yaşamımda tek başıma kanat çırpmaya
başladığım günlerim var.
Önceleri ahır, sonrasında değirmen olan derme çatma bir
yapıdan oluşan bir okul üç yol çatında. Okul bahçesi, köy yoluydu.
Traktörlerin, bisikletlerin sıkça geçtiği, arabaların seyrek de olsa gidip
geldiği yazın tozlu, kışın çamurlu bir yol.
Köylüler, yavaş adımlarla çevreyi inceleyerek yürürdü, Okulun
önünden geçerken adımlar, iyice yavaşlardı. Bakışlar, camlara yönelirdi selam
vermek, fırsat doğarsa ayaküstü de olsa birazcık laflamak için. Ders
aralarındaki dinlencelerde, özellikle de öğle arasında bazı yaşlılar dikilirdi
öğretmen odasının karşısına. Onları gördüğümde buyur ederdim çay içmek için. Ben
yoksam, sorarlardı öğrencilerimizden birine beni. Hal hatır sorduktan sonra
sobanın üstünde fokurdayan çaydanlıktan doldururdum çayları. Söyleşirdik
karşılıklı onlarla. Onları dinlemek isterdim saatlerce bıkıp usanmadan.
Yaşanmışlıkları, belleğime kazırdım usta bir kuyumcu titizliğiyle. Onlarsa
beni, çiçeği burnunda öğretmenlerini dinlemek niyetindeydiler. Genellikle
amacıma ulaşırdım. Neredeyse her günüm birçoğu velimiz olan köylülerden
deneyimlerini, birikimlerini, öngörülerini, sorunları kolayca çözme
yöntemlerini öğrendim durmaksızın. Aslında yirmi yaşında gittiğin Çınarlık’ta
hem öğrencilerimle hem de köylülerle büyüdüm. Karşılıklı bir öğrenme süreci
geçirdim üç yıl boyunca.
Fatma, dersleri ilgiyle izlerdi. Sınıflarında on iki kişi
vardı. Gözlüklü tek öğrenciydi sınıfta. Gözlük camlarının altında sürekli
gülümseyen bir çift göz bakardı bana. Defterleri düzenliydi. Not almayı severdi
kız öğrencilerinin çoğu gibi. Derme çatma da olsa köylerinde ortaokulun
açılması, onlar için bir kurtuluş fırsatıydı aslında. Öğrencilerin çoğu bunun
farkındaydı. Tüm olumsuzluklara karşın canla başla tünelin ucunda gördükleri
ışığa koşar adım gitmekteydiler. İçlerinde yaşı geçkin çocuklar da vardı.
Onların gayreti de ilgi çekiciydi.
Sınıf dediğimiz avuç içi kadar bir oda. İki adımda baştan
sona yürünürdü. Son yıllarda ilk görev yerimi düşünmekteyim hep. Öğrencilerin
yüzleri, oturdukları sıralar, onlarla konuşmalarımız siyah beyaz bir film gibi
geçer gözümün önünden. Onlarla dinlencelerde söyleşirdik. Öğrendikleri her yeni
şey, güneş aydınlığına bir bakacak açardı onlara. O bakacaklardan güneş
ışıklarının her gün çoğaldığını görüp duyumsardım onların mutluluklarını.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Şarköy’e gelmişiz çoktan.
Eşim, arabayı park edip indi. Ben de indim telefon kulağımda. Eşim, pazarın
giyim kuşam satan bölümüne yöneldi. Ben de ters yönde yavaşça gitmekteyim
telefonla konuşarak. Fatma’yla konuşmamız bitti. Birkaç gün önce de aynı
sınıftan Serpil Kılıç ve Tahsin Öztürk’le konuşmuştum. Onlar da mutluluğuma
mutluluk katmışlardı.
Yavaşça sahile doğru yürüdüm. Oradaki bir köftecinin
içindeki kırlangıç yuvasının durup durmadığına baktım. Duruyormuş, bu güzel bir
şey. Kırlangıçlar durmaksızın yiyecek taşıyorlardı yavrularına. Dükkân sahibi,
beni görünce “Hoş geldin!” dedi. Hal hatır sorduk karşılıklı. “Hayırlı işler!”
dileyip ayrıldım. Atatürk Caddesi’ne girdim. Ne yazık ki buranın adı, tabelada
“Atatürk Cadde” diye yazıldı. Türkçe kurallarına aykırılığını birkaç kez
uyardım, ancak düzeltilmemiş.
Arkadaşlarım altı kişiydiler. Oturmuşlar, derin
söyleşideler. Beni görünce oturdukları yerden ayaklandılar. Görüşmeyeli bir
yılı geçti. Özlemlerimiz derin. Beni oturttular sandalyeye. Onlarda oturdu.
Söyleşimiz, iyice derinleşti. Bu arada yağmur çiselemeye başladı. Sandalyeleri
elbirliğiyle taşıdık. Ben, izin istedim gazete ve su almak için. Niyetim geri
dönmek. Markete girip alışverişimi yaptım. Dışarı çıktım ki sağanak bir yağmur
göz açtırmamakta. Atatürk Caddesi dere oldu taşıyor. Yeni düzenlenmiş bir
cadde. Adım başı kısa ve uzun aydınlatma direkleriyle donatılmış. Ancak
mazgallar, suyu alıp götürecek yeterlilikte değil. Bazıları tıkalı… Deniz
şuncacık uzaklıkta. Sular denize kavuşamıyor. Tamam, yağış çok fazla; ancak
yöneticiler, iklim değişikliğini de düşünerek öngörülü olmalı değil mi?
Öngörüsüzlük değil mi birçok şeyi mahveden?
Marketin içinde beklerken eşim aradı. O da yakındaymış.
Bulunduğum yeri söyledim, geldi. Yirmi dakikaya yakın bekledik orada birlikte.
Yağmur, az da olsa azaldı. Alışveriş yapmamız gerek. Bulunduğumuz yerden
ayrıldık. Islana ıslana, sokaklardaki sulara bata çıka, saçak altlarına
sığınarak yürüdük. İstiklal Mahallesi-Kamber Baldak Sokağına çıktığımızda
esnaf, mazgalları açmakta. Bu arada yağmur da şiddetlendi. Bir dükkânın önüne
sığındık. Dükkân sahibi bizi, görünce acımış olacak ki durumumuza içeri buyur
etti. Selam verip girdik. Söyleşmeye başladık. İstanbul’da yaşamış uzun yıllar,
eşimle aynı mahallede büyümüş. Çok sayıda ortak tanıdıkları var. Neredeyse
akraba çıkacaklardı. Çay söyledi, ancak çaycı caddenin karşısında, dereyi geçip
nasıl geçecek? Çaylarımız suyu aşıp gelemedi bu nedenle.
Yağmur dinmeye başladı. Vedalaşıp çıktık Ömer Bey’in
dükkânından. Hafif yağmurda ıslanarak yürüdük. Bir yandan da alacaklarımızı
almaktayız. Arabamız, epeyce uzakta. Yürüdük… Nasıl olsa spor yapıyoruz
böylece. Sonunda arabamıza ulaştık. Eve dönme zamanı… Islak bir günün sonunda
gecenin koynuna girdik. Artık düşlerle yaşama zamanı.
Adil Hacıömeroğlu
7
Temmuz 2023
Benzer değil ama, çalıştığım fabrikalarda emek birliği ettiğim yaşça küçükler ile bayram öncesi görüşme sansı olur. Bayram öncesi yeğenimin sergisinde 4 gün yardımcı olurum. Çoğu Bursa ya da komşu illerde yaşam savaşımı veren genç kardeşlerimin o sımsıcak sarılma ve özlemle anılan o günler bir tür iş okulu paylaşımı sayılabilir.
YanıtlaSil