ŞÛRA-YI SALTANAT


         Yunan işgal güçleri, İzmir’i işgal etti 15 Mayıs 1919’da. Mehmetçik, usa gelmez hakaretlere uğrayıp öldürüldü. Kentte yaşayan silahsız Türkler, kıyılmaya başlandı. Öldürme, işkence, yağmalama sıradanlaştı. Olanlar, telgraflarla İstanbul’a bildirildi. Hem hükümet hem de halk, olan bitenden haberdardı. Halk, Fatih ve Sultan Ahmet meydanlarında işgali protesto eden heyecanlı mitingler yaptı.

         Meclis-i Mebusan dağıtılmıştı. Halkın sesini duyuracak bir kurum yoktu. Padişah, yalnız istişari yetkileri olan “Şûra-yı Saltanat” adlı bir meclis oluşturuldu.

         “26 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’da Yıldız Sarayı’nda toplanan, Osmanlı Devleti nazırlarından, ilim ve idare adamlarından mürekkep Saltanat Şurası’nı Padişah Vahdettin bir konuşmayla açtı. Daha sonra Damat Ferit Paşa kürsüye gelerek son olayların bir değerlendirmesini yaptı ve hiçbir umut vermemeğe dikkat etti. Şûra’da önemle ele alınan konu manda meselesi olmuştur. (Mustafa Turan, Yunan Mezalimi İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2018, 4.Baskı, sf. 219)” Anadolu yakılıp yıkılırken, Yunanlılar her gün daha çok yer işgal ederken ve Türkler kıyım kıyım kıyılırken İstanbul’da Şûra’yı Saltanat’ta manda konusu konuşulmakta. Bu, aymazlık değil de nedir? Bu sırada Atatürk, Samsun’dan Havza’ya geçmiştir tam bağımsızlığı kazanacak yolu açmak için.

         “Eski Moskova Sefiri Galip Kemali (Söylemezoğlu) kürsüye gelerek, Dünya Harbi sırasında birtakım cinayetler işlendiğini, bundan Türk milletinin sorumlu tutulamayacağını, Balkan Harbi sırasında 350.000 Müslüman’ın öldürüldüğünü, insanlık ve adalet namına dünyaya yeni bir düzen vermek isteyen devletler tarafından bunların kanlarının dava edilmediğini, meydana gelen faciaların kısmen intikam hissine sahip olanlarca yapılmış olduğunu ifade ettikten sonra, ‘…bugün memleketimizin en kıymetli bir toprağı olan sevgili İzmir’imiz üzerinde bugün dalgalanan bayrağın sahibi olan milletin hakiki mahiyeti hakkında Fransız ve Şark Orduları kumandanlarından son nefesine kadar bir plebisit yapılmasını teklif ettim. (…) Yalnız Avrupa’ya anlatılması lazımdır ki, savaşa girdiğimiz dakikadan itibaren hakkımızda verilen kararlar insafsızca uygulanacak olursa, bu memleket tek vücut halindedir; buna karşı isyan edecektir.’ demiştir.

         Galip Kemali Bey’in bu konuşması Şûra’da bulunanlar üzerinde büyük bir etki yapmıştır. Veliaht Abdülmecit Efendi, yanındakilere şöyle demiştir: ‘Topkapı Sarayı’ndan çıkarılan Sancak-ı Şerif ile İzmir’in işgalini protesto etmek için toplanan kalabalığın yalnız Türk milleti değil bütün alem-i İslam’dan ibaret olduğunu, İzmir’in işgalini tasvip etmeyenlerin bilhassa Sultan Ahmet Meydanı’nda teşkil ettiği, adeden yüz binleri şimdiden aştığını gördükten sonra bu ümidin yerinde olduğunu söylemek bizim için hakikati ifade etmektir. (Aynı yapıt, sf. 219-220)” Bir yürekli yurtsever kişinin ortaya atılıp gerçekleri söylemesinin birçok şeyi değiştirdiğini görmekteyiz. Demek ki gerçeği görüp söylemeli.

         Padişah ve İstanbul Hükümeti, işgallere karşı duramadı. Ulusuna, toprağına sahip çıkamadı. Kendi yurttaşlarını, işgalcilerin insafına bıraktı. “Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın.” düşüncesiyle kendi can güvenliklerini öne çıkardılar. Oysa ulusu kurtarmak için yola çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşları, canlarını hiçe sayarak bir savaşa giriştiler. Büyük utkuları, kendi canını ulusu, yurdu için feda edenler kazanır. Kişisel kurtuluşu düşünenler, topluma öncü olup onu kurtaramazlar.

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                2 Temmuz 2023

1 yorum:

  1. 1919'da işgal edilmiş, orduları birkaç yetersiz maceracının (İttihat Terakki önderleri) elinde sınır boylarında budanmış, başkentine girilmiş bir sözde devlet; hasta, aç ve eğitimsiz bir halk var ortada...Peki şimdi ne var? İşleyen bir ekonomi, yetişmiş genç insan gücü, ordu, silah, ayakta bir devlet ve toplum! Ve birileri bize yine Amerikan mandasını dayatıyor, üstü örtülü de olsa.

    YanıtlaSil