KÖTÜNÜN OLDUĞU YERDE, İYİ DE VARDIR


         Günlük yaşamımızda sık sık karşılaşırız anlatacağım kişilerle. “Falan yerden adam çıkmaz. Filan kentte yaşayanlar dürüst değil. Orada olanların hepsi, kötü adamlar (Adam, insan demek. Bu sözcüğü, cinsiyetçi bir yaklaşımla erilliğe indirgemek Türkçemizi kısırlaştırmakta.)... Komşu kasabanın hepsi hırsız… Şu ilimizden bir tane olsun iyi insan olmaz mı? O ülkenin yurttaşları hep sahtekâr… Komşu ilin insanları çok bilgisiz ve yobaz…” gibi tümceler işitiriz sık sık. Bir de yüz elli yılı aşkın bir süredir “Biz adam olmayız.” diyerek Türk ulusunun özgüvenini yok etmek için söylenegelen bir söz var.  Bu toptancı, genelleştirici bakış açısı yanlış bir bakış, düşünüş ve söylem.

         Yukarıdaki gibi düşünenlerin öncelikle doğaya bakmaları gerek. Orada öğrenecekleri çok şey var. Doğada her şey karşıtıyla bulunmakta. Kış olamasaydı yaz olur muydu hiç? Gündüzü güzel ve özlem içinde beklenilir yapan gecenin zifiri karanlığı değil mi? Acıları, üzüntüleri, sıkıntıları yaşamasak sevinçlerin mutlulukların, erincin değeri bilinir miydi? Kötülük olmasa iyiliğin varlığı olanaklı mı? Yol yürürken inişin düşü kurulmasaydı yokuşları çıkacak içgücünü nasıl bulurduk kendimizde? Doğum olmasaydı ölüm olur muydu? Bir buğday bitkisi kuruyup sararıp yani ölüme giderken başaklarda kuruyan onlarca tane toprağa düşerek bir yıl sonraki yemyeşil buğday filizlerinin çimlenmesini sağlar. Anlaşılacağı üzere ölüm, yaşamı doğurmakta buğday bitkisinde. Bu örnekler çoğaltılabilir. Görüldüğü gibi doğada, yaşamda her şey karşıtıyla var. Bir şeyin karşıtı yoksa o şey de yok.

         Varlık ve yokluk birliktedir. Varlığın olmadığı yerde yokluk, yokluğun olmadığı yerde varlık olmaz. Karşıtlar birlikte var olup birlikte yok olur. Doğa ve yaşamımızdaki karşıtlıkları anlatan sözcükler, kavramların da varlığı, yokluğu birbirine bağlı.

         Durum yukarıda anlattığımız gibiyse birçok kişinin bu gerçeği anlamaması niye? Çok yalın bir doğa gözlemiyle bile anlaşılabilecek bir durum, bir gerçek neden göz ardı edilir?

         Günümüzde birçok kişi, gerçekçilikten uzak yaşar. Kendi dar çevresinde düşlediği bir yaşam ve yaşamın kendince gerektirdiği kuralları düşler. Düşünce, gerçeklerden uzaklaşıp düş dünyasına daldığında kişi, yaşamdan kopar. Yaşamdan kopmak demek, gerçekten kopmak. Bu kişiler tek boyutlu düşünür. Herkesin kendisi gibi olmasını, düşünmesini, davranmasını ister. Oysa insan, hızarda biçimlenen bir kütük değil. Marangoz, kütüklerden birbirine benzer onlarca beşe onlar üretebilir. Bunlar, biçimsel olarak birbirlerine benzeseler bile özünde farklıdır hepsi.

         Gerçeklikten uzak kişi, kendi düşsel dünyasını kurar kafasında. Yaşamda çok az şeyden memnun olur. Mutsuz olmak için hazırdır. En küçük şeyler, onu mutsuz etmeye yeter. Memnuniyetsizlik, onun yaşam biçimi. Her insana kulp takmak için gerekçesi vardır. Toplumsal ve kişisel değişimlerin kendi istediği zaman olmasını bekler. Olmadığında çocukça bir nefret, bıkkınlık, vazgeçme, küsme duygusu ortaya çıkar.

         Memnuniyetsiz kişilerin en büyük özelliği, her konuda ve koşulda her şeye muhalif olmaları. Bu muhaliflik asıl yönü topluma, insanlara, yaşamadır. Kendilerini sırça köşke hapsettiklerinden toplumsal değişim ve gelişmeler için savaşmaz. Kendi yerine, başkalarının ayaklanmasını bekler.

         Kadın ve erkek bazı dostlarım var. “Gençler niye duruyor, niçin ayaklanmıyorlar? Falan parti niye suskun, sokağa çıkmıyor? Dar gelirliler neden isyan etmiyor?” benzeri tümceler kurarlar. Bu sözlerle çevresindekileri kışkırtırlar isyan etmesi için. Ancak kendileri kıllarını kıpırdatmazlar. Bu tür konuşan dostlarıma sorarım: “Bugüne dek bir siyasal partiye, bir demokratik kitle örgütüne üye oldunuz mu?” ya da “Ülkemizde onlarca sokak eylemi oldu, alanlar doldu taştı. Hangisine katıldınız?” derim. Onların yanıtları neredeyse aynıdır. “Bizim yaşımız uygun değil. Biz arkadan destek olacağız onlara.” ya da “Onlar çıksın önce, biz de gereğini yaparız.” diye yanıtlarlar beni. Bu konuşmalardan da anlaşılacağı üzere bu kişiler, yaşamlarının hiçbir döneminde risk almazlar. Hep başkalarının kendi yerlerine savaşmasını isterler. Bir başka deyişle insanları kullanırlar açıkça. Başkalarının sırtından geçinmek yaşam biçimleri.

         Bekledikleri değişim, istedikleri zaman içinde olmadığında toplumu ve kişileri suçlarlar. Hiçbir şey yapmadan her şeyin kendi istedikleri biçimde olmasını beklerler. Toplumsal dinamiklerin nasıl harekete geçeceğini bilmezler. Kendi işlerini olağanüstü biçimde iyi yaptıklarını düşünürler. İşlerini kötü yapanlar hep onların dışındaki kişiler.

         Bizden adam olmazcılara gelince… Onlara göre Türkiye’de yıllardır olumlu olan hiçbir şey yok! Her şey kötü, her şey ilkel, her şey anlamsız. Bu kişiler katıksız batı hayranı. Onlara göre batı, kötü de yapsa iyidir. Batı, sömürse de insanları, bir amaçları vardır. Bu boşu boşuna olmaz. Batılılar, her şeyi iyi ve güzel yapar. Batı’da yaşam kurallarla çok güzel sürer. Kentler, kasabalar, köyler tertemizdir. Orada ne hırsızlık yapılır ne de cinayet işlenir. Oysa elinin altındaki internete baksa görecek dünya istatistiklerini. Ancak bakmaz. Neden mi? Düş dünyası yıkılmasın diye.

         Bizden adam olmazcılar, sağaltımı olmayacak bir aşağılık kompleksi içindeler. Umutsuzluk yaymak, onların vazgeçilmez davranışları. Ülkemizin ilerlemesini, kalkınmasını, gelişmesini gönülden istemezler. Onların istediği olumsuzlukların, kötülüklerin çoğalması. Çoğalsınlar ki, onların söyleyecek sözleri olsun. Olumsuzluk olsun ki, halkı aşağılayacak fırsatı bulsun.

         Bizden adam olmazcılar; Vietnam, Kamboçya, Laos, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Yugoslavya, Ukrayna, Afrika, Orta ve Güney Amerika’da kimlerin kan döktüğünü görmezler. ABD, Fransa sokaklarında polisçe öldürülen kara derililerin insan olduklarını düşünmezler bile. En çok karbon salınımıyla ozon tabakasını delen sözde uygarlık elçilerinin farkında olmadan göstermelik doğa koruyuculuğuna soyunurlar. Batı kapitalizminin çürümüşlüğünü özgürlük olarak algılarlar. Batı’nın devrimci dinamiği yerine, emperyalizmini allayıp pullarlar.

         Kendi ilkelliklerini, asosyalliklerini, yaşadıkları toplum ve insan sevgisizliklerini ayna yönetimiyle başkalarına yansıtırlar. Sürekli suçlayıcıdırlar. Başkalarını sorumlu görüp suçladıklarında devrimci bir dönüşüm olacağını sanırlar. Oturarak başarıya ulaşan tek canlı olan tavuğa benzerler diyeceğim, ama uygun olamayacak. Çünkü bunların oturarak kazandıkları bir başarı yok!

         Atalarımız: “Beş parmağın beşi bir olmaz.” demiş. Ne güzel bir söz. Kendi elimizdeki beş parmak birbirine benzemiyorsa milyonlarca insan niye benzesin birbirine? Hele genelleme ve toptancılıkla herkesi aynı görmek nasıl bir sığlık, yobazlık?

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       9 Temmuz 2023

 

        

        

 

 

4 yorum:

  1. Toptancı bakış açısı cehaletin karanlığını temsil eder. Nasıl karanlıkta detaylar seçilmezse, bilgisizlikte de ayrıntıların ayırdına varamaz insan.

    YanıtlaSil
  2. Dar çerçeveye sokulan insanlarımız sistemin yarattığı alana bilinerek, tasarı ile sokuldu ki ; sorgulamasın. Bizden adam olmaz diyenler ise Ulusunu bilmeyenler. Bir tür sisteme uyumlu bireyler. Koyun ötesi denilebilir.

    YanıtlaSil
  3. İnsanlar nedense “doğdukları yeri, ırkı, belkide dini” kendilerinin seçtiğine inanarak, veya kendilerine lütuf olarak verildiğini sanıyor. Kendilerini akıllı geri kalan herkesi aptal sanıyor. Bir dizide bir replikte “kimileri yaşar öğrenir, kimileri okur öğrenir” diye bir detay vardı. Bizler evet bazı şeyleri doğduğumuz yere göre kader diyerek kabul ettik. Sorgulamadık araştırmadık. Din gibi konularda etrafımızın sözleri ile kararlar aldık “tabi” olduk. Her insan hata yapar, her insan dönem dönem çıkmazlara düşer bunlar normal insanın doğası. Ancak; kendi olmak istediği gibi olmayıp başkalarını yönlendirmeye çalışanlar, ancak insanları doğum yerine göre yargılayanlar, ancak kendi negatif olumsuz düşüncelerini etrafına yayan, etrafındakileri algı ile hapsedenler ise toplumun düşüncesel vebasıdır.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne demeli
      İyiliğin karşısında , kötülük ne diye var...!
      -Zıtlıklarda tercihin iyilik olsun...
      Bu dünya hepimize yeter!
      Yeter ki ;
      Vicdan, akıl ve gönül bir olsun...
      İlle de sevgi olsunKüçük şeylerden keyif alabilmek...
      Lüks şeyler yerine zarafet aramak...
      Saygı istemek yerine değerli olmak...
      Olumlu düşünmek ve dürüst konuşmak...
      Yıldızları, kuşları, kelebekleri kısaca tüm doğayı açık kalple dinlemek...İyi ki iyilik var , niyeti kötü olanlara örnek olabilmek doğru yolu iyilikle gösterebilmek ne güzel 🙏🏻Değerli Adil Öğretmenim emeğinşze sağlık 👏👏🍀📚Sağlıklı günler dileğiyle , Varolunuz 🍀🌺Fulya Kırımoğlu

      Sil