Ülkemizde en büyük sorunlardan biri, konut pahalılığı.
Konutların hem ederleri hem de kiraları çok yüksek. Bunun türlü nedenleri var.
Bu nedenlerin neredeyse hepsinin nedeni devletçiliği ter ederek serbest piyasa
sistemini benimsememizden kaynaklanmakta.
İlk neden; ülkemizde planlı bir konut üretimi yok! Konut
üretiminin büyük bölümü, yapsatçılarca yapılmakta. Bu üretimin dayandığı temel,
yüksek kazanç. Usçu bir planlama ne yazık ki yapılmamış bu konuda. Yapsatçı,
konutu nerede yapmayı yeğliyorsa orada yapıyor. Genellikle bunun
gerçekleşmesinde kat karşılığı yapılan pazarlıklar belirleyici olmakta.
Ne yazık ki belediyeler, son yıllarda kent planlamalarını
savsaklamaktalar. Kentlerimizin birçoğunda yeşil alan sıkıntısı var. Bu da bu
kentlerde yaşayanların oksijen yerine, egzoz solumalarına neden olmakta.
Kentlerimizin neredeyse hepsinin ortak özelliği otopark
eksikliği. Anadolu ve Trakya’nın küçük ilçelerinde bile arabaları park edecek
yer bulunmamakta. Bu nedenle de yurttaşlar, arabalarını yol kıyılarına ya da
kaldırımlara park etmekteler. Yol kıyıları, arabalarla dolunca yollar
daralmakta ve trafik sıkışıklığı olmakta. Kaldırımlara çıkan arabalar yüzünden
yayalara yürüyecek yol kalmamakta. Ayrıca apartman terk alanlarıyla genişleyen
cadde ve sokaklar, işyerlerinin işgali altında. Bu nedenle de yeşil alan ya da
yürüyüş yolu olması gereken terk alanları dükkanların uzantıları durumuna gelmekte.
Konut üretimi, yapsatçılara bırakılmayacak kadar önemli bir
konu. Bu nedenle konut yapımında devlet kurumlarıyla belediyeler, etkin görev
almalı ki yurttaşlarımızın gereksinmeleri karşılansın.
İkinci neden; sosyal konut eksikliği. Bu nedenle konut arzı
azalmakta ve talep yükselmekte. Bu da konut ederlerini haksız bir biçimde
yükseltmekte.
Üçüncü neden; ülkemizde konutun yatırım aracı olması.
Kazancı yerinde olan birçok kişi parasını değerlendirmek için konut satın
almakta. Konut ve dükkânları kiraya veren yatırımcı, bu yolla kazanç elde
etmekte. Yüzlerce evi olan kişiler var ülkemizde. Bu durum, kiraların
yükselmesinde önemli etken. Bir nevi tekel oluşmakta bu yolla. Bunu önlemek
için cebinde parası olan kişilere yeni, yararlı ve özellikle de üretime yönelik
yatırım alanları önerilmeli. Birden çok konutu olanlara, konut başına vergi
artırılmalı. Bu, çok sayıda konut edinme konusunda caydırıcı olabilir.
Emlakçıların satış ve kiralamada var olan ederler üzerinden
komisyon almaları da hem konut hem de kira ederlerini yükseltmekte. Düşük kira
ve düşük eder, az komisyon demek.
Diğer bir nedense ülkemizde yaşayan milyonlarca sığınmacılar,
farklı ülkelerden gelen kaçak işçiler ve oturma izni olan yabancılar. Bu kesim,
yaklaşık olarak bir milyona yakın konutta yaşamakta. Bu, önemli bir sayı. Bu
nedenle konut alım ve kiralama talebi yükselmekte. Konut arzı, bu talebi
karşılayamamakta. Buna koşut olarak yabancılara Türk yurttaşlığı verme
karşılığında konut satışı, belirleyici olmasa da talebi artırmakta. Sığınmacı
sorunu, usçu yöntemlerle çözülmeli.
Dünyada, Türkiye kadar yabancıların kolayca yaşadıkları bir
ülke yok sanırım. Ülkemiz bu yolla kaçak işçi cenneti oldu. Bu konuda gerekli
önlemler, ivedilikle alınmalı. Bu sorunla ilgili çözümler, sorunu kökünden
halletmese de konut ederlerinin ve kiraların aşağı çekilmesinde az da olsa
etkili olur. Bu arada yabancılara konut satışı zorlaştırılmalı.
Devlet ve belediyeler eliyle toplu konut projeleri
çoğaltılmalı. 6 Şubat depremi gösterdi ki devlet eliyle yapılan konutların
ayakta kaldı. TOKİ konutlarında ne can ne de mal yitimi var. Oysa anlı şanlı
yapsatçıların yaptığı fiyakalı konutlar yerle bir oldu. Bu nedenle resmî
kurumlar, konut üretiminde daha çok sorumluluk alıp üretim yapmalı.
Sorunlar geçiştirilmemeli. Kalıcı çözüm için sorun, tüm
boyutlarıyla ele alınmalı. Sorunun çözümü ertelenirse bu, bazı sosyal sorunlara
neden olabilir. Ayrıca ülkemize düşmanlık yapan bazı terör örgütleri, bu
sorundan yararlanarak halk arasında yandaş bulabilir. Toplumsal istikrar
bozulabilir. Bu nedenle ülkemizdeki konut sorunu ertelemeye gelmez. Hem hükümet
hem de belediyeler, ellerini taşın altına koymalı.
Adil
Hacıömeroğlu
6
Temmuz 2023
Taş zaten kendilerinin olduğu için ellerini altına koymazlar. Koymaya çalışanın da elini acıtırlar. Türkiye siyasetiyle ve belediyeciliğiyle koca bir rant cumhuriyeti olma yolunda ilerliyor. Yaşanan kavga da özünde fikirsel, ahlâki veya ideolojik değil kimin rantı devşireceğiyle ilgilidir. İnsanlar, bir sefer iki sefer ülkem ve vatanım der ve bazı şeyleri sineye çekebilir, ama vatan üç beş serserinin halkın sırtından daha da zengin olması değildir. Herkes de bunu böyle bilir, görür. Bu sebeple uyarınızı da dikkate almak gerekiyor.
YanıtlaSilYaşanılan problemler ciddiye alınmadığında felakete dönüştüğünü görmemek bedeli ödenemeyecek faturalar ortaya çıkartıyor .
YanıtlaSilMaliyeti nesiller boyunca ödenecek .
Dediğiniz gibi Değerli Hocam, temel sorun emperyal kapitalizm. Olanlar yansımaları .
YanıtlaSilSosyal devlet, her yetişkin kadının ömrü boyunca kullanabileceği bir konutu garanti etmeden konut sorunu çözülemez, yargısını taşımaktayım.
YanıtlaSilYabancılara toprak satılması olayı 1922 anayasasına göre tekrar düzenlenip şekillendirilmeli. Uygun, ticari şartlar (ulaştırma, ham madde ve pazar olanakları) sağlanmalı ve her bölgeye bu şekilde uygun tesisler kurulmalı. İnsanlar belirli kentlere hapsedilmemeli. Madem ticaret ve benzeri şeylerle ilgilenmeyen devlet yöneticileri asli görevi olan denetimi mutlaka ama mutlaka en sıkı şekilde yapmalıdır.
YanıtlaSilVatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.