Oğluma Mektup 5

 

19 Eylül 2025 Cuma

Duygudaş Oğluma,

Yazın son günlerine yaklaştık. Güz, dört gün sonra başlayacak tüm güzelliğiyle. Doğal döngü tüm kurallarıyla sürmekte. Bu döngüyü değiştirmek olanaksız. Ancak insanoğlu, ne yazık ki bilinçsiz ve sorumsuzca doğayı kirletmeyi, doğal kaynakları açgözlülükle tüketmeyi, onun kurallarını bozmayı kendisi için bir beceri saymakta. Doğa ana, insanların bu acımasızlığını yine de bağışlamakta. Ona bolluk sunmakta kucağındaki büyük sofrasında. Bu bolluk, hem görsel ve duygusal anlamda hem de yiyip içme alanında…

Doğa ananın bağışlayıcılığından söz ettim yukarıda. Doğa ananın bu bağışlayıcılığı, büyüklüğünden… Demek ki bağışlayan büyüktür, bağışlamayan ise küçüklük yarışı içindedir bilerek ya da bilmeyerek. Uygarlık yaratan büyük toplumlar da tıpkı doğa ana gibi bağışlayıcıdır. Çünkü bağışlamak, büyüklüğün ünündendir. Bağışlama olmadığında kişisel ilişkiler gelişmez, toplumsal uzlaşma sağlanmaz.

Bağışlayıcı olmak, erdemli olmanın en önemli belirtisi… Erdemli kişi, bağışlar. Çünkü o, feodal düşünceden kendini soyutlayan, uygar düşünceyi benimseyen çağcıllık yolunda ilerleyendir. İnsanların hata yapmasını olağan karşılar. Kişilerin hatalarla öğrenebileceğini düşünür. Yaşamdan ders almak; yanlışları, yaşamın öğretmeni olarak görmek onun deneyimlerini oluşturur. Kişi, deneyimleriyle varsıllaşır. Bu varsıllık; ona yeni bir bilinç, farklı bakış açısı, hoşgörüye dayanan insan ilişkisi kazandırır. Burada insanın en büyük varsıllığının erdemli olmasıdır, diyebilirim.

Sevgili Oğulcuğum, sen bebekliğinden beri duygudaşsın. Duygudaşlık, senin en belirgin özelliğin oldu giderek. Arkadaşlarınla ilişkilerinde, kendini hep onların yerine koydun. Zaman zaman bana ve annene de “Sen, kendini arkadaşının yerine koyup ona göre düşün ve karar ver” derdin. Bu tümcen beni çok mutlandırırdı. Aslında bu sözünle hem bize hem de çevrendekilere duygudaşlık, erdem ve insanlık dersi veriyordun. Bu özelliğini yitirmemen en büyük dileğim.

“Küçükten kabahat, büyükten af” sözünü, çocukluğumda büyüklerimden sıkça işitirdim. Çocuğun doğasında vardır hata yapmak, çünkü öğrenecek. Kimi zaman bu hatalar, aşırıya kaçabilirdi. Yine de büyüklerimiz, bu aşırılıkları görmezden gelerek anlayışlı davranırlardı. Kimi zaman da yapılan yanlışları, uygun bir dille bize anlatıp bir daha bunları yapmamamızı söylerlerdi. Bu tatlı sert uyarılar hoşumuza giderdi. Böylece yaptığımız yanlış davranışları sorgulayıp onlardan ders çıkarırdık. Bunu sağlayan büyüklerimizin bağışlayıcılığıydı.

“Aman dileyene kılıç kalkmaz” sözü, bağışlayıcı olmanın güzelliğini, erdemini anlatan bir başka atasözümüz. “Kişi, mertliğine sığınan düşmanın canına kıymamalı” anlamında bir söz. Ne denli anlamlı, büyüklük göstermenin erdemini anlatan bir söz değil mi? Bununla anlamdaş olan “Eğilen baş kesilmez” atasözümüz de yüzyıllar öncesinden bize yol göstermekte. Karşındaki kişi, yanlışını kabullenip baş eğiyorsa sana; onu bağışlamak insanca, uygarca bir davranış.

Atacan’ım, herkese karşı bağışlayıcı ol! Bağışlayamayacağın durumlar, davranışlar, düşmanlıklar da vardır kuşkusuz. Bunları da iyi sorgulamalısın. Vicdan tartısında adalet duygunu yitirmeden iyi tartmalısın olanı biteni. Olay sıcakken vicdan tartısı, adaletli olmaz. Çünkü öfken, canlı ve coşkundur. Sağlıklı değerlendirme; öfkemiz yatıştığında, olayın sıcaklığı yok olduğunda, iğneyi kendimize batırma yürekliliğini gösterdiğimizde yapılabilir.

Kin tutmak, çağcıl ve uygar kişiye yakışmayan bir davranış. Çünkü kin, insanı içten içe yiyip bitirir. İnsanın en büyük düşmanıdır kin. Bu nedenle kişi, içindeki kinin yerine bağışlayıcılığı koymak zorundadır mutlu bir yaşam için.

Sana en önemli öğüdümdür oğlum; bağışlayıcı ol, kin tutma! Atatürk’ün dediği gibi fetihlerin en büyüğü, kişinin kendini fethetmesidir. Kendini fethetmek demek; kendini kinden, ucuz çekişmelerden, önyargılardan, anlamsız davranışlardan, kişisel hırslardan, duygusal tepkilerden kurtarmaktır.

İnsan kendini arındırmalı kötü düşünce ve davranışlardan. Arınma, olgunluğa giden yolun ilk adımı… Olgun kişi olmak, yaşa değil; bireyin kendi çabasına, isteğine, kendi bencilliğiyle yaptığı savaşıma bağlı. İçimizdeki şeytanı yenmeli ki; o şeytan, bizi sapa yollara götürmesin. O şeytan, bizi insanlık yolundan çıkarmasın.

Sevgili oğlum, seni ve yüreğindeki insanlık sevgini, vicdan tartını; davranışındaki erdemini, duygudaşlığını öpüyor; sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Yaşama olumlu bak, o sana her türlü olanağı verir ve olağanüstü fırsatları karşına çıkarır. Sağlıcakla…

                                                               Baban

 

2 yorum:

  1. Saygıdeğer Adil öğretmenim,
    “Her kelimesi yürekten , her satırı bir ömürden. Okurken gözlerim doldu , ruhum dinlendi. Bir baba sevgisi ve bilgelikten daha değerli bir şey yoktur. Bu mektup, okurun içindeki birçok duyguyu bir araya getiriyor.Babalık gerçekten yapabilene kutsal bir görev…
    Usunuza , elinize, emeğinize sağlık👏👏
    Duygudaşlığınızla, yüreğiniz var olsun.🙏🏻💙🌺📚Kaleminiz hep yazsın biz okuyalım .Sağolunuz ..Saygılarımla..

    YanıtlaSil
  2. Ömür uzun bir yoldur.Bu yolda emekler, yürür ve mücadele ederiz.Mücadelelerimizden çok şey öğrenir zamanı gelince öğrendiklerimizi öğretiriz.Aslında öğrendiklerimiz deneyimlerimizdir.Birikim ve deneyimlerimizi sunarız yaşam yolunda mücadeleye yeni baslayanlara. Oğluma Mektuplar serisi Adil hocamın yaşam yolunda mücadelelerle kazandığı birimlerin,deneyimlerin oğlu Atacan üzerinden hepimize aktarımları.Namuslu,mert, dürüst, vicdanlı,merhametli insan olma yolunda bizlere yol gösteriyor.Yaşamda çok yollar çok sapaklar çıkar karşımıza.Kimi zaman tercihlerimiz, seçimlerimiz bizleri doğru yolda ilerleletirrken kimi zaman yanlış yollar ve yolların sapaklarında ilerleyebilir.Fakat hangi yolda yürürsek yürüyelim önce erdem sahibi,vicdanlı, yardım ve dayanışmayı içsellestirmiş empati yeteneği gelişmiş insan olarak yürüyelim.Bizleri mücadelelerinizde ayakta tutacak olan insani değerlerimize sımsıkı sarılmak olacaktır.
    Sevgi ve saygılar...

    YanıtlaSil